Bölüm 6 : DALGINLIK

342 7 7
                                    

Herkese selam. Aslında yeni bölümü dün akşam yayınlayacaktım ama ilham perilerimin bir işi çıkmış, gelemediler. Ben de bu sabah erkenden kalktım ve sizlere uzun bir bölüm yazdım. Bu arada bölüm sonundaki duyurumu dikkate alırsanız çook sevinirim. Keyifli okumalarr :)

Odaya geldiğimizde ikimizde de gergin bir hava vardı. Ben yatağıma otururken o da benim az önce kitap okuduğum tekli koltuğa oturdu. Kahverengi gözleri odamı süzerken ben de yatağımda hayali yuvarlaklar çizmeye başladım. En sonunda, şükürler olsun ki sessizliği bozdu.

‘’Eee, nasıl buldun Antalya’yı?’’ ilk defa sesini duyduğumdan ses tonunda belirgin bir ciddiyet sezdim. Ses tonu fazla erkeksiydi. Sesindeki ciddiyeti sanırım babasından almış. Neyse ki sessizliğimizi bozduğu için ona minnettardım.

‘Antalya harika, yani, demek istediğim; yeni bir başlangıç için güzel bir şehir.’’ Doruk bu cevabım karşısında şaşırdığını belli ederek;

‘’Peki neden yeni bir başlangıç yapmak istiyorsun?’’

 ‘Poyrazın yokluğuna alışabilmek için ‘ diyecektim. ‘12 senelik geçmişimden çıkabilmek için.’

Ama Poyraz konusunu, daha tanışalı 15 dakika olmuş biriyle konuşmak istemiyordum. Bu yüzden daha yüzeysel ve kısa bir cevap verdim;

‘’Bazı şeylere daha kolay alışabilmek için.’’

Doruk bu konuda konuşmak istemediğimi anlamış olmaydı.‘neden?’ diye soracak sandım ama bu cevabım karşısında ‘Anladım’ demişçesine başını salladı.  Ben de yatağımda hayali halkalar çizmeye devam ettim.

Doruk’a çaktırmadan baktım. Koyu kahverengi gözleri odamı tarıyordu. Odada bakacak bir şey kalmayınca gözleri beni buldu. Göz göze geldiğimizde kalbim yerinden çıkacak sandım. Kahretsin !. Böyle yaparak Poyraz’a ihanet ediyordum. Evet, kesinlikle şuan Poyraz’a ihanet ediyordum. En başta Semra Hanımın dediğini duymazdan gelmeliydim. ‘Peki’ dememeliydim. Dorukla göz göze geldiğimizde heyecanlanmamalıydım. Lanet olsun! Lanet olsun!

Doruk birden ayağa kalktı. Nereye doğru gittiğine baktığımda tam karşımdaki ‘Poyraz Köşesi’ne doğru ilerliyordu.

Bir adım… iki adım… üç adım. Tam üç adımda ulaşmıştı Poyraz köşesine. Dokunmadan, fotoğraflarımızı incelemeye başladı. Ben de oturduğum yerden onu inceliyordum

‘’ Sevgilin mi?’’

Bakışlarımı Doruk’tan çekip Poyraz’ın bir fotoğrafıyla göz göze geldim. Mutluydu. Gözlerinin içi gülüyordu. İçimin eridiğini hissettim. Kalbim yine nefes alamayacak kadar sıkışmıştı. Yine bütün acı bedenimi yaktı.

‘’Evet’’ dedim. ‘’Sevgilim-Dİ’’.

Son eki baskınca söyledikten sonra bana döndü. Hala ‘Poyraz Köşesi’nin önündeydi.

‘’Neden? Ayrıldınız mı?’’

Hayır Eylül, Hayır… Sakın ağlama sakın… Hayır hayır… Ama iç savaşımı kaybettim. Gözümden akan damlaya engel olamadım. Damla yanağımda süzülüp yatağımı küçük bir nokta şeklinde ıslattı.

‘’Evet, ayrıldık.’’ Bir sonraki cümleyi söylemeye cesaret edemedim ama Doruk bana ısrarla bakıyordu.

Gözlerimi kapattım. Böyle söylemek kesinlikle daha kolaydı. Titrek bir sesle ‘’Çü.. çünkü öld..öldü.’’

Ve gözümden bir damla daha yaş aktı. Onun ölmesini hala kabullenememiştim. Beynim o öldü dese de kalbim sürekli itiraz ediyordu. Hayır Eylül, o daha ölmedi

Onu Sevdikten SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin