Duygusuzluk, yorulmaktan ve çekilen acılardan gelir. Duygusuz insanın harcayacak duygusu yoktur.
_______________________________________
Musab uykusundan uyandı. Neredeyse akşam olmuş, insanlar artık yavaş yavaş evlerine çekilmeye başlamıştı. İçeriden mis gibi yemek kokuları geliyordu. Musab olduğu yerde doğruldu. Uykulu gözlerle kapıya baktı, sonra yavaşca yataktan kalktı. Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Soğuk su iyi gelmişti. Kerim yemek yapmıştı anlaşılan, çok güzel yemek yapardı. Yetenek işte.
"Günaydın kardeşim." Dedi Kerim. Öyle çok bağlıydılar ki birbirlerine. O kadar sadıktılar ki... Musab Kerim için gözü kapalı canını verirdi. Kerim de Musab için.
"Kerim, kaç gündür yemeği sen yağıyorsun be. Hani sırayla yapıyorduk ? Niye uyandırmıyorsun beni ?"
Dedi Kerim'in gözlerinin içine bakarak.
"Onu mu diyorsun sen. Sorma ya, benim kardeşim kaç gündür çok dalgın. Bir şeyler ters gidiyor. Anlamaz mıyım ben ? Bekledim anlatsın diye ama anlatmadı. Bende bari kafasını toparlasın dedim. Uyusun iyi geliyor ona uyumak." Musab dayanamadı. Nasıl tanıyor be dedi içinden. Ondan başka kimsesi yoktu. Kollarını açıp Kerim'e doğru yürüdü. Kerim de açtı kollarını. Sarıldılar. Ne anne ne baba vardı. Başbaşaydılar hayata karşı. Oturdular sofraya, Kerim yine döktürmüştü deyim yerindeyse. Kerim de Musab da çok yemek yemezlerdi. Yetimane alışkanlıkları diyelim. Kerim'in içinden Musab'a ne olduğunu sormak geldi. Kaç gündür çok dalgındı. Kerim konunun Sertan ile alakalı olduğunu bilmiyordu. Bir an düşündükten sonra Musab'a sormamaya karar verdi. Musab'ı tanıyordu, asla anlatmazdı. Sadece anlatmak istediği sıkıntılarını anlatırdı. Ve Musab Sertan'dan Kerim'e bahsetmeyi hiç istemiyordu. Çünkü Sertan bir işler karıştırıyordu. Ve Musab'a bunu sezdirmişti. Ama şimdilik gizli tutmak istedi Musab bu hislerini. İkisi de yemek yerken kendi düşüncelerinde kaybolmuştu.
O sırada kapı çaldı. Acaba kim diye bir bakış attı Musab Selim'e. Musab kalkmak için yavaşça kıprndı, ve kalktı. Kimdi bu saatte ? Allah bilir. Merakla kapı kolunu aşağıya doğru çekti ve ararladı. Kim olduğunu gördükten sonra kapıyı tamamen açtı. Kerim Musab'ın arkasından gelmişti kim olduğunu görmek için. Kim olduğunu gördükten sonra sessizce geri döndü. Bu alt kattaki komşunun kızıydı. Musab'a kocaman bir gülümseme ile bakıyordu.
"Annem yaptı da... İçim el vermedi size de getireyim dedim. Boğazımdan geçmedi valla." Musab bu kızdan çok korkuyordu. Gerçek bir korku değildi, kızın zihinsel sorunları olduğunu düşünüyordu. Ürkek ürkek aldı kızın elinden tabağı ama kız gitmiyordu. Neyi bekliyordu bu ?
"Teşekkür ederiz." Dedi kısık bir sesle Musab.
"Rica ederim." Dedi kız, Musab sonra kapıyı kapattı. İçeri girince Kerim'in yerde gülmekten kırmızı olduğunu gördü. Gülmekten konuşamıyordu.
"S... Sen..." Dedi gülmekten boğulurcasına
"Ben ne." Dedi Musab sinirle.
"S... Seninki... Seninki gelmiş lan..." Hala gülüyordu.
Musab çok sinirlenmişti.
"Benimkiy-miş-miş" dedi ardından. Kerim'in gülmesi geçince konuşmaya başladı.
"Ne olmuş duymadım ? Sensiz boğazından geçmiyor mu dedi." Sonra tekrar kahkaha atmaya başladı. Bir kaç saniye sonra devam etti.
"Kanka şaka maka bu kızın sende gözü var ha. Bana bak sakın binada tek kalma ha Allah muhafaza." Dedi gülerek.
"Uzatma be Kerim. Ayrıca sizsis boğazımdan geçmedi dedi."
"He kardeşim öyle dedi ama mesaj yerine ulaştı." Dedi göz kırparak. Gözlerini odanın içerisinde gezdirerek konuşmaya başladı. Şimdi ciddi bir ifade takınıyordu.
"Kanka seninki falan dedim de aklıma geldi, hani eve birini davet edecem bi gör dedim ya." Musab duraksadı bir an,
"Kimi davet edecektin ? Hatırlayamadım."
"Ya hani bi kız dedim ya..."
"Uğraşma dedim bende, boşver be kardeşim."
"Valla çağardım artık, bu gün yarın gelirler."
"Valla taş olsa çatlar Kerim. Off off. Nelerle uğraşıyorum ben yaa." Dedi Musab eliyle alnını ovuşturarak. Kerim bir şey demedi ve sustu. Sonuçta artık davet etmişti misafirleri. Musab artık itiraz edmezdi. O yüzden uzatmanın mantığı yoktu. Yarın iş günüydü, Musab bütün gün uyuduğu için pek uykusu yoktu, Kerim ise bütün gün çalışmıştı ve gözlerinden uyku akıyordu. O yüzden erkenden uyumaya gitti. Musab mutfağa geçip bir kahve aldı, kafası çok karışıktı, ne yaparsa yapsın içindeki boşluk dolmuyırdu. Hep eksik bir şeyler vardı. Telefonu eline alıp uğraşmaya başladı, uykusu gelsin diye bekliyordu. Akıllı telefonlar gerçekten akıllıydı, nasılda köle ediyordu insanları kendine. Aklına Kerim'in bu gün anlattıkları geldi. Acaba getireceği kız kimdi ? Kerim'i gayet iyi tanıyordu. Kerim asla önceden tanımadığı birini getirmezdi. İllaki tanıması lazımdı. Kim diye düşündü ama aklına kimse gelmedi. Aslında kimin geleceği pek umrunda değildi. Sonuçta Musab kabul etmeyecekti asla. Heleki Gamze olayından sonra. Hayatı boyunca uzak duracaktı. Musab kadınları canavar gibi görüyordu. Bütün kadınlara genelleme yapmamalıydı. Ama geçmişi onu böyle bir düşüncede sabitliyordu. Küçük büyük her türlü kızlardan uzak duruyordu. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Musab elleriyle dağınık saçlarını geriye attı, bir kaç saç teli pes etmedi ve Musab'ın alnına düşmeyi başardı. Dalgın dalgın bakıyordu elindeki telefona, kalbi öyle yorgun atıyordu ki... Kaşları hafif çatık bir şekilde gözlerini ekranda gezdirmeye devam etti. Sonra anlık bir hareket ile telefonu kapatıp kenara koydu. Dışarıda öyle çok yağmur vardı ki. Ağır adımlarla, yağmurun ninnisi eşliğinde uyuyan şehrin göründüğü pencereye doğru ilerledi. Pencereyi açtı ve gözlerini kapatıp yağmuru dinledi. Damlalar yüzünde bütün vücuduna dağılan ılık bir his bırakıyordu. Bağırmak geliyordu içinden, ama tuttu herzamanki gibi. Üşüdüğünü hissedince pencereyi kapatıp tekrar mutfağa girdi. Biraz daha kahve içmek istiyordu. O sırada içeriden bildirim sesi geldi. Kahvesini alıp az önce terk ettiği yere oturdu tekrar. Kahvesini önündeki masaya bırakıp eline telefonu aldı. Bir mesaj gelmişti. Merakla girip baktı. Mesaj bir numara üzerinden değildi, aksine bir hesap üzerindendi. İsim falan yazmıyordu. Kimden geldiği hakkında hiç bir bilgisi yoktu. Tedirgin olmaya başlamıştı. Ne olduğu hakkında hiç bir fikri yoktu, ama olan şey her ne ise iyi değildi. Gözlerini satırlarda kaydırmaya başladı.
"O gün geldiğinde, sadece kan içindeki sözcüklerin sesi duyulacak Musab. Duyuyorsun değil mi sesini ? Sadece o konuşuyor. O gece uzun olacak. Ama gecenin sonu olmayacak. "_______________________________________
Hayalet okuyucularımıza sesleniyorum, oy vererek görünebilirsiniz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAYHA (Ara Verildi )
Fiksi Remaja"Klasik" bir kitap değil, deli kafamın ürünü. (Ara verildi eğer beğeni gelirse devam edicek yazar notu. 27/06/22)