Bölüm 4 Yaramaz Çocuk

106 9 13
                                    

    

     
     Hastanede olan olayların üstünden 5 saat falan geçmişti. Ama ben hala duyduklarımın şokundaydım. Adam bana ve Ash'a telefon numarasını verip bir ara konuşmak istediğini söylemişti. Bense şimdi Ash ile birlikte kumsalda bir bankta oturmuştum. Ne o konuşuyordu ne de ben. Çünkü daha ne diyeceğimi bilemiyordum. Ağzımı konuşmak için açtığım her an hiçbir şey diyemeden geri kapanıyordu.

"Birşey söyleyeceksen söyleyebilirsin Eiji. Bu kadar düşünmene gerek yok."
Ne yani fark etmiş miydi? Nasıl fark edebilirdi ki? Bu yetmez gibi bir de benle dalga geçiyordu.

"Tch... Bir şey demeyecektim ki."

"Eminim öyledir onii-chan." Niye böyle demişti şimdi. Ben ondan büyük müydüm ki? Ayrıca hala benle dalga geçiyordu. İstemesem bile hafiften suratımı asmıştım.

"Niye öyle dedin ki?" Bir an yüzüme şok içinde baktı. Sonra birsüre hiçbirşey demedi.

"Pardon... Unuttuğunu unutmuşum... Sen benden 2 yaş büyük olduğun için senle uğraşmak için sana böyle seslenirdim..."  Dedi ve sustu. Yaşını merak ettiğimden beynim zaten çoktan 19 dan 2 yi çıkarmıştı ayrıca bu istemsizce bağırmama da sebep olmuştu.

"NE YANİ 17 YAŞINDA MISIN?" Ash bana şok içinde bakıp bu  bakışı çok  uzatmayıp kahkahayı bastı.

"Ne yani çok mu küçüğüm onii-chan?" Hala gülüyordu. Bense yüzüne sinirle bakıyordum.

"Kes artık gülmeyi... şaşırdım sadece..." O gülerken ben hiçbirşey demeden ona bakıyordum. O an aklıma birşey takıldı. Ve Ash'in gülüşlerine odaklanmayı bırakıp düşünmeye başladım.

"Ne düşünüyorsun onii-chan?" O an boşuma geldi ve hiç düşünmeden aklımdaki soruyu birden dışımda söyledim.

"Bugün neden hastahanedeydin?" Ash'in gülüşü bir an solmuştu. Kötü birşeyler mi olmuştu? Ama zaten... sevdiği herkesi...kaybetmemiş miydi? Ne olmuş olabilirdi ki?

"Daha önceden bahsettiğim Shorter'ı hatırlıyorsun dimi?" Evet anlamında başımı salladım.

"Onun en iyi arkadaşı sing dinoya Shorter'ın öcü için küçük bir grupla saldırmıştı... Ama pek başarılı olamadılar o yaralarla ordan nasıl çıktılar bilmem ama bravo demek lazım... O yüzden yoğum bakımdaki Sing'in durumunu öğrenmek için gitmiştim..." YOĞUM BAKIM MI? O kadar mı  kötüydü? Bunları düşünürken birden aklıma birşey takıldı.

"Ash eğer Shorter öldüyse tekrar hayata dönmedi mi? Onu hiç aradın mı?" LANET OLSUN EİJİ Niye bunu söyledin sanki... Ben kendime kızarken Ash sadece bana bakıyordu ama hiçbirşey söylemiyordu. Kesin yanlış bir şey söylemiştim.

" 'Onu hiç aradın mı?' Aramak ne kelime tüm dünyayı gezdim ama hiçbir yerde yoktu... Sanki sonsuza dek gitmiş bir daha gelmeyecek gibiydi..." O an yaptığım şeyin damarına ne kadar bastığını fark ettim. Ash hala acı içindeydi... Ash kafasını öne eğmişti bu yüzden göremiyordum ne olduğunu. Ama kuma düşen bir damla göz yaşını görünce olanları anladım ve  Ash'e sarıldım. Ash hıçkıra hıçkıra ağlıyordu omzumda. Bende istemsizce ağlamaya başlamıştım. Güneş batmak üzereydi biz birbirimize sarılmış deli gibi ağlıyorduk. Sessizliği bozan tabiki Ash oldu çünkü ne diyeceğimi bilmiyordum. Hala içimde kendime kızmakla yetiniyordum.

"Seni a-ağlattığım için özü-"

"L-lütfen Ash lütfen ö-özür dileme..." Sadece bunları diyebilmiştim. Bu kadar az sözle bu çocuğun ruhunu nasıl özgür bırakacaktım. Tek yaptığım birkaç salak kelime etmekti. Ash'ın başını omzumdan kaldırıdığını hissettim. Biraz sakinleşmiş burnunu çekiyordu.
Açıkcası bende daha sakindim ama hala yüzüne bakamıyordum. Kafam yere eğikti.

"Ash ben öz-"  Sözümü dudaklarını dudaklarıma bastırarak kesmişti. Şok olmuştum. Ama...ama hoşuma da gitmişti. Ben de dudaklarımı onunkine bastırmış öpücüğüne karşılık vermiştim. Sanki uzun süre arayıp bulamadığı puzleın son eksik parçasını bulmuş gibiydi Ash. Dudaklarımız ayrıldığında Ash bana bakmıyordu başını öne eğmişti.

"Eiji ben kendime hakim olamadım özür-" İşaret parmağımı ağzına bastırıp onu susturmuştum. Diğer elimle başını kaldırıp bana bakmasını sağladım.

"Bundan sonra kimse özür dilemiyecek tamam mı?"  Başını evet anlamında salladı.

"Güzel hadi eve gidelim." Ash bana soran gözlerle baktı.

"Eve?"

"Evet eve bundan önceki hayatımla büyük ihtimalle senle yakındım bir evimiz yok muydu?"

"E-evet...Haklısın hadi gidelim onii-chan." Sonra gülmeye başladı. Ben sinirden köpürüyordum. Hala dalga geçiyordu.

"Düş önüme seni yaramaz çocuk evin yolunu bilen ben değilim sonuçta." Kahkahaları daha da artmıştı. Ama artık umursamıyordum ne de olsa eve gidiyorduk...

(Düşüncelerinizi yazıp oylarsanız  çooooook mutlu olurum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Düşüncelerinizi yazıp oylarsanız  çooooook mutlu olurum. Yakında yeni bölümleri atacağım)

Belki Başka ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin