İyi okumalar...
...
3 Hafta Sonra
Dünya gelip geçiciydi. Dün yanımda olanlar şimdi yoklardı. Zaman bir su misali akıp gidiyordu... Sonbahar gelip çatmıştı. Havada esen tatlı, insana mayhoş bir etki yaratan rüzgarlar, ağaçların yaprak dökümü ve birçoğu... Kafamı camdan dışarıya çevirdim. Evin bahçesindeki ağaçlar, ve o ağaçların diplerinde sarı renkte yığılmış yapraklar. Çok güzeldi.
Küçükken en sevdiğim mevsimdi Sonbahar... Fakat o mevsim benden birşey çalmış, üstüne çok uzaklara götürmüştü. O gündür Kış meraklısı biri olmuştum.
Elimdeki telefon titrediğinde kafam anlık o tarafa doğru dönmüştü. Ekran kilidinden baktığımda biri mesaj yazmıştı.
Mesajı bilmem kaçıncı okuyuşumdu. Yüzümdeki şeytani sırıtışla ayağa kalktım. Elimi yumruk yapıp yukarı kaldırdım. İşte bu kadar be! Vakit intikam vaktiydi.
Mesajı tekrar okumaya başladım. Demek sıradan birileri değillerdi. Bu benim için gayet güzel avantajdı. Eşittik sonuçta.
Ekrana düşen arama ile anlık irkildim. Bartın arıyordu. Kapıya baktım. Evde değil miydi? Neden yanıma gelmek yerine aramıştı. Arama bittiğinde kafamı telefona çevirdim. Tekrar aramaya başlamıştı. Bekletmeden açtım.
"Nalet olası odada ne bok yiyorsun? Sesin daha karşı mahalleden duyuluyor."
Telefonu kulağımdan çekip kısa bir bakış attım. Bu neydi şimdi?
"Abartma bir çığlık attık alt tarafı."
"Bir çığlık mı? İki saattir tepiniyorsun Şimal. Önemli bir toplantıdayız ve senin yüzünden ara vermek zorunda kaldım."
"Özür dilerim. Ben bir anda bir mesaj gelince ona ani tepki verdim. Ve biraz abarttım kusura bakma."
"Önemli değilde ne mesajı?"
"Önemli değilse neden arıyorsun? Hem sanane, hem senin önemli bir toplantın yok mu onu kaçıracaksın... Odalar yan yana olmasına rağmen üşengeçlikten aramayan da ne bileyim yani?"
"Bilgisayarda görüntü açık güzellik. Yoksa odana girebilmek için bu fırsatı kaçırmazdım... Ve söyledim mi bilmiyorum ama çok konuşuyorsun?"
"Hı! Bir sen biliyorsun ya zaten."
Gelen dıt dıt sesiyle yüzümü buruşturdum. Adam yüzüme telefon kapattı resmen. Vay be! bana Şimal Karahan'a.
Hızla odadan çıkıp yan odaya girdim. Bartın masaya koyduğu bilgisayarda birşeyler konuşuyordu. Ben girdiğimde bakışları bana döndü. Ellerimi göğsümde birleştirip sağ ayağımı yere vurdum. Sıkıntılı bir nefes verip bilgisayara döndü.
"Bence bugünlük bu kadar yeter."
"Peki Bartın bey."
"Çıkabilirsiniz!"
"İyi günler Bartın bey."
Bir kaç tuşa basıp hızla bilgisayarı kapattı. Ayağı kalkıp karşıma geldiğinde yüzüm somurtma şekline büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısralardaki Hüzün (Hüzün Çiçeği Serisi/1)
Teen Fiction... Hayat onun üzerinden kumar oynuyor. O ise bir seyirci gibi kenarda izliyordu. Arkasına dönüp babasına baktı. Yüzünde merhamet namına bir duygu beslemeyen o adama. Baba beni duyuyor musun? Bak kızın artık bir şey başardı. Küçükken senden hiçbi...