Bir hafta...
Neredeyse bir hafta olmuştu ama hiçbir gelişme yoktu.
Magnus pozitif olmaya çalışsa da gün geçtikte enerjisi bitiyor gibi hissediyordu.
Aynı şekilde Alec'in de...
Yüzü artık daha solgundu. Vücudu da olması gerektiğinden daha soğuktu.
Magnus ise ona her gün gelişmeleri anlatıyordu. Sanki Alec onu duyuyormuş gibi hissediyordu.
Bebekleri de burdaydı. Melanie'yi kucağına alıp sürekli Alec'in yanına getiriyor, kızına da Alec'i anlatıyordu.
Babası ise her gün olumsuz haberler ile dönüyordu saraya.
Magnus çok korkuyordu. Bir sabah gözlerini açtığında Alec'in artık onunla olmadığını görmekten çok korkuyordu.
Magnus yavaşça yatakta durmuş Alec'in saçlarını tararken bir yandan da yüzünü seviyordu.
"Saçların dağınık olunca sinirleniyorsun, düzeltmek istedim. Böyle daha güzel gözüküyor."
Tarağı yana bıraktıktan sonra eğilip Alec'in alnına bir öpücük bırakmıştı.
"Şey... sen iyileşince ikinci bir çocuk yapar mıyız acaba? Ama hemen istemiyorum. Böyle 3-4 sene sonra olsun. Belki bir erkek çocuğumuz olur. Melanie çok iyi bir abla olacak."
Magnus elini Alec'in yüzüne yerleştirdiğinde yüzünün her zamankinden daha soğuk olduğunu fark etmişti.
"Alec?"
Korkarak eğildi ve Alec'in nefes alışlarını dinledi ama çok zor nefes alıyordu.
Elini kalbine koyduğunda bir anda kalp atışlarını hissedemez hale gelmişti.
"Alec..."
Magnus yerinden fırlayıp anında kapıya yönelmişti.
"Hemen babamı çağırın! Hemen!"
Kapıdakilere bağırıp sonrasında yine Alec'in yanına döndü. Kalp atışlarını asla duyamıyordu ve bedeni normalden daha gevşemişti.
"Alec lütfen benimle kal." Deyip elini havada salladı Magnus ve bir büyü yaptı. Bir şekilde Alec'in kalbinin atmasını sağlamaya çalışıyordu.
"Alec kendine gel lütfen, beni bırakamazsın. Kızımızı bırakamazsın."
Farkında olmadan ağlamaya başladığında diğer eliyle de Alec'in elini tutuyordu.
"Lütfen... yapma bana bunu."
Odaya birileri girerken Asmodeus hızlıca onların yanına gelmişti.
"Baba... kalbi atmıyor bir şey yap."
"Magnus..."
"Baba bir şey yapsana!" Diye bağırmıştı Magnus. "Bakma bana böyle!"
"Magnus..." dedi Asmodeus elini ona uzatarak. "Artık bir şey yapamayız."
Magnus birkaç saniye ona bakıp sonrasında gözlerini kapıda duran Maryse'e çevirdi. Maryse çaresiz bir halde onları izliyordu. Elinden hiçbir şey gelmiyordu çünkü.
"Yapamayız." Dedi Magnus bir an Alec'e bakarak. Sonrasında gözleri yine parlamaya başlamıştı. "Sanırım sen oğlunu henüz tanımadın. Kızımı ve Maryse'i alıp odadan çık."
"Magnus.."
"Çık dedim baba!"
Asmodeus ayaklanıp beşikte duran torununu kucağına aldı. Korku dolu gözlerle ona bakan Maryse'i de sürükleyip odadan çıkmıştı.