Uyandığım zaman nefret ettiğim veterinlerdeydim. Kendimi iğrenç hissediyordum. Sanırım ben de onlardan biriyim ve bundan korkuyordum. Ama kendimi koruyabileceğim için biraz olsa da mutluydum. Kapı aniden açılınca irkildim. Derek gelmişti. Bana kıyafet verip, banyoyu işaret etti. Konuşmadan odadan çıktı. Sıcak bir duş iyi gelecekti.
Banyodan çıkınca kıyafetleri giyindim fakat bir sorun vardı. Kıyafetler çok büyüktü, altımı çıkarmak için arkaya baktığımda Derek'in bana güldüğünü gördüm. Beni mi izliyordu bu aptal? Aslında haklıydı, kıyafetler üzerimde komik duruyordu.
"Bırak zevzekliği aşağı in ve beni bekle." dedim. Derek birden yüz ifadesini değiştirdi ve aşağı indi. Tişört uzun geldiği için altıma bir şey giymedim. Pantolonu çıkarıp aşağı indim. Aşağı indiğimde Derek ve doktor konuşuyordu. Onların yanına gittiğimde sustular.
"Gidebiliriz artık teşekkürler."
"Ne olduğunu açıklamadan gitmeyeceğiz değil mi Derek?" dediğimde zaten kapıdaydım. Göz devirerek arabaya bindim. Artık eve gitmek istiyordum. Bu sefer araba ile hiç bilmediğimiz bir eve geldik. Arabadan indiğimizde etrafı inceledim. Derek beni kolumdan tutup götürdü.
"Nereye gidiyoruz!" cevap vermemişti. Kapı açıldığında her zamanki tayfa vardı. Beni kolumdan tutup içeri götürmeye çalıştığında kendimi geri çekip kaşlarımı hafifçe çattım. Bana baktı ve kolumdan çekmeye devam etti. "Gitmek istiyorum!"
Stiles elindeki kağıtlarla gelip başka bir şeyle uğraşıyormuş gibi yapıyordu. Aniden beni çekince az kalsın dudak dudağa gelecektik. Geri gidecekken Derek kapıyı zincirledi. Ne yapmaya çalışıyorlardı? Baya baya zincirlemişti.
"Ne yapmaya çalışıyorsun!?" diye bağırdım. Perdeleri de kapattılar. Perdeler çok koyu olduğu için nerdeyse etrafı ve kimseyi göremiyordum. Allison'ın sesiyle etrafı görmeye çalıştım. Kolumu tutmasıyla ona döndüm.
"Fazla şanssızız.. Kurtlar karanlık olsa da her yeri görebiliyorlar."
"Ne şanslı onlara..."
"Bu gece dolunay var.. Onlar kendilerini kontrol edebiliyorlar ama sen... Senden korkuyoruz Betty..."
"Neden benden korkuyorsunuz anlamıyorum!" deyip Allison'un elini bıraktım. Bilmediğim bir odaya girip yere çöktüm. Benden korkmalarından nefret ediyordum. Sadece dönüştüğüm için mi seviyorlardı beni? Hem bende ne vardı? Etrafa baktığımda bana bakan iki sarı göz görünce çığlık attım.
"Bu odadan çık!" dedi sanki bir şey oluyorcasına. Dönüşüyordu sanırım, ama çıkmayacaktım. Belki bende ona kendini kontrol etmesi gerektiğini öğretirim. Ayağa kalktım, dönüşmüştü.
"Şimdi sakin ol, derin nefes alıp ver." Bir yandan ellerini tutuyordum. Kalp atışını düzene sokmaya çalışıyordum çünkü anlıyorlardı. Bir saniye bu Isaac.. Bana kendisini kontrol edebildiğini söylemişti. Tam bana saldıracakken bağırdım.
"ISAAC, SAKİN OL VE DEDİKLERİMİ YAP!" geri eski haline dönmüştü. Ben başarmıştım, o da başarmıştı. Ben yapmıştım. Eski haline döndüğünde başını ayaklarına çevirdi ve saçlarını kaşımaya başladı. Ben ona bakarken bana baktı. Sonra aniden bana sarıldı.
"Çok teşekkür ederim... Çok.." yicem ben bu çocuğu ya. Çok tatlı.. Bende onun sarılmasına karşılık verdim. Kapı aniden açılınca gülümsemem durmuştu. Kaşlarını çatmış her zamanki gibi sinirli duran bir Derek bize bakıyordu. Isaac küçük bir çocukmuş gibi onun yanına gitti.
"Derek başardım.. Kendimi kontrol edebiliyorum, Betty sayesinde.."
"Demek dayanma noktan Betty..." diye mırıldandı. Dayanma noktası ne demekti? Hiçbir şey anlamıyordum. Derek'in yanından hızlıca geçerek odadan çıktım. Bulduğum bir bilgisayarı açtım. "Kusura bakma, bu bilgisayar benim." dedi Lydia. Beni kaldırıp oturdu. Of ne yapacağım şimdi ben? Sinirle koltukların birine oturdum. Isaac yanıma geldi, yüzü gülüyordu. Bende ona gülümsedim.
"Sana çok teşekkür ederim Betty. Ama bir de özür dilerim."
"Neden?"
"Ben... S-" Isaac'in sözü yarımda kaldı. Derek onu susturarak konuşmaya başladı. Bu adam böyle olmak zorunda mı?
"Isaac sana aşık Betty. Dayanma noktasını araştıracağını biliyordum. Isaac seninle birlikte olan bir hayal kurarak sakinleşmiş ve eski haline dönmüş." hiçbir şey anlayamıyorum. Isaac şaşkın bir yüz ifadesiyle Derek'e bakıyordu. Derek gidince onu yanıma çağırdım. Yanıma oturup konuşmaya başladı.
"Özür dilerim, ama yapamıyordum..."
"Sorun değil Isaac." deyip saçlarını okşadım. Bacağıma yattı, şuan diyorum ki iyi ki bunlarla tanışmışım. Scott yanımızdan geçerken gülüyordu, kaşlarım çatık ona bakıyordum. Isaac bacağımda uyurken karnıma bir bıçak yemiş gibi hissettim. Başım dönmeye başladı. Isaac'i koltuğa koyup boş bir odaya geçtim. Tanrım, ne oluyordu bana?
"Aç kapıyı, iyi misin Betty?!" diye bağırdı Lydia.
"Lydia, sanırım.. Çığlık atmam lazım.."
"Çığlık at ve rahatla Betty. ÇIĞLIK AT!" diye bağırdığında çığlık attım. Karnıma bıçak saplanmış gibi hissediyordum. Biri beni ormana çağırıyordu. Biri dediğim içimdeki ses.. Ellerim titrerken kapıyı açtım. "B-biri be-beni ormana çağırıyor..."
"Beni de çağırıyor ama umursamıyorum, çünkü kapı zincirli." dedi rahat bir şekilde Lydia. Neden bu kadar rahattı? Karnımı tuttum, acıyordu.
"Derek! Ona bir şey oluyor!"
"Ne olursunuz ormana gidelim..."
"Derek mecburuz ormana gidelim!" dedi Scott. Ayağa kalkıp kapıya doğru gittim. Derek tekte kırmıştı zincirleri. Ormana doğru koştum. Mavi bir şey görüyordum. Derek ve sürüsü arkamdan geliyorlardı. Ormanının derinliklerine vardığımda mavi bir şey görünce çığlık atma hissi geliyordu fakat bunu içimde tutuyordum.