17✿ 'Bunun umudu için yaşadığım zamanları hatılıyorum'

542 57 6
                                    

Jisoo

Kanepede oturuyordum. Ellerimi saçlarıma geçirmiştim, dirseklerimi bacaklarıma bastırmış ve yere bakıyordum. Lee Gon'un anlattıklarını dinledikten sonra odada yalnız kalmıştım. İşleri olduğunu diyip gitmişti.

Ayağa kalktım. Etrafta gezinmeye başladım. Nefes alamıyor gibiydim.

"Yani demem o ki.." Lee Gon öne doğru eğildi. "..ben Lee Lim'i öldürmeye çalıştım. Çünkü Namjoon'un annesi beni terkedip o adama gitti. Sadece Lee Gon'u değil, asıl amacım arabadaki kadını ve onunla giden Lee Gon'u öldürmekti." Geriye yaslanıp oturmuştu. Gözlerini Jisoo'ya dikti. "Ama başaramadım. Ne Lee Lim ne de o kadın ölmedi."

Lee Gon'un söyledikleri aklımda geziniyordu, hatırlıyordum. Gözlerimi sıkıca kapattım, elimi boynumda gezdirdim. Nefes alamıyor gibiydim. Yavaşça kapıya yaklaşıp odadan çıktım ve evin girişine doğru yürüdüm. Elimi tam kapı koluna bastırdığımda duyduğum ses kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

"Jisoo?" Jungkook ötede durmuş beni izliyordu.

Kafamı yavaşça kaldırıp ona baktım. Hafif gülümsemiştim.

"Bizim evde ne işin var?" Kaşlarınu çatmıştı, düşünceliydi.

İç çektim. "Ben de bunu anlamaya çalışıyorum. Benim burada ne işim var." Kapıyı açıp dışarı çıkmıştım. Jungkook peşimden gelmiyordu, evde kalmıştı.

Hava iyice kararmıştı. Dönüp büyük eve baktım. Lee Gon bu gece orada kalmamı teklif etmişti, kendi fikrince babalık görevini yapıyordu. Hafif sırıttım ve dönerek arabama yaklaştım. Geçip oturmuştum. Kafamı geriye yasladım. Ne yapacaktım, bilmiyordum.

"Lee Lim ve o kadın nerede bilmiyorum. Fakat o uçurumdan arabaları yuvarlandığında onları görmüştüm. Lee Lim'in kafası patlamıştı. Yaşaması imkansız. Ya yaşamıyor ya da.." Bir süre düşündükten sonra yeniden Jisoo'ya baktı ve dudaklarını araladı. "..hafıza kaybı yaşamış olabilir. O olaydan sonra ülkeyi terketmek zorunda kaldığımdan Lee Lim'in de, o kadının da peşine düşememiştim. O kadın.. ismi Joo-Jin'di."

Hatırladıklarım kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Daha sonra yeniden eve baktım, Jungkook'u hatırladım. "Artık Namjoon'un da babası sen çıkarsan, şaşırmam." Arabayı çalıştırmıştım.

Yol boyunca durmadan Lee Gon'un anlattıklarını düşünmüştüm. Tüm sorularıma cevap vermişti fakat onun da kayda değer bir bildiği yoktu. Lee Lim ve Namjoon'un annesi neredeydi ve daha doğrusu yaşıyor muydu tam bilmiyordu.

O kadar dalmıştım ki önümdeki araca çarpacak olduğumu son anda farketmiştim.

Arabamı aniden durdurdum. Arkadan fren sesleri yükselmişti. Biraz durduktan ve sakinleştikten sonra yeniden arabamı çalıştırdım.

Busan'daki evimize vardığımda arabayı park ettim. Evde ışık yoktu, büyük ihtimalle babam eve gelmemişti. Telefonumu açıp hastahaneyi aradığımda babamın acilen yurt dışına çıktığı söylenişmişti. Yani dışarıda kalmıştım.

Arabadan indim. Eve doğru yürüdüm fakat içeri geçecek anahtarım yoktu. Evin önünde oturdum ve ellerimi saçıma geçirerek düşünmeye koyuldum.

Duyduğum tanıdık ses irkilmeme neden olmuştu. "Ne yapıyorsun burada?" Kafamı kaldırdığımda önde kapının yanında Taehyung duruyordu.

"Ne arıyorsun burada?" Gözlerimi ondan çekmiştim.

Bir kaç adımda önünde belirdi. "Görüyorum ki eve giremiyorsun? Bir şeyler seni rahatsız ediyor?"

"Biliyor musun.." Kafamı kaldırıp ona diktim. Dikkatle beni dinliyordu. "..buraya geldiğimden beri ilk defa benimle konuşuyorsun." Yüzündeki hafif ama çok az olan gülümseme sadece bir kaç saniye sürmüştü. "Ve biliyor musun bu tavırların.." Kafamı aşağı yukarı sallayarak gözlerimi kısmıştım. "..işimi kolaylaştırıyor."

vsoo | Invitation (Davet)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin