ON İKİNCİ BÖLÜM

2.8K 240 156
                                    

Oy vermeyi unutmayın, iyi okumalar 🖤




Önce kendini unut, böylece yeniden başlayabilirsin.

-



Hayalim neydi?

Çok önceleri ressam olmak istiyordum. Çünkü çizdiklerim öğretmenlerimi ve arkadaşlarımı etkiliyordu.

Sonraları avukat olmak istedim. Çünkü güçlünün yanında güçsüzü savunmak en büyük hedefimdi. Adaleti çok seviyordum ve bu adaleti eşit olarak sağlamak istiyordum. Ne var ki, büyüdükçe, haksızlıklara, adaletsizliğe tanık oldukça, bu isteğim de kum taneleri gibi rüzgarda dağılıverdi. Ne kadar istersem isteyeyim yetersiz olduğumu ilk kabullenişimdi bu.

Neden gazetecilik okuyordum? Başta bir hedefim vardı, dünyada yaşanan haksızlıkları, adaletsizliği insanlara göstermek istiyordum. Ne var ki son zamanlarda bu isteğim de köreliyordu. Savaş muhabiri olmak istiyordum ama o kadar güçlü biri miydim? Bu hayalim için ne kadar çabalıyordum? 

Telefonumun ekranına yansıyan annemin ismini görerek bakışlarımı yere indirdim ve tekrar sessize aldım çağrıyı. Yeni bir tartışmaya tahammül edemediğim için annemden bile kaçıyordum, bu kadar güçsüz biri, nasıl adaleti savunacaktı? Kendini bile savunamayan aciz biriydim.

Her açıdan körelmiş ve güçsüz hissediyor ve böyle hissettiğim zamanlarda kendime tahammül edemiyordum.

Aralığın getirdiği soğuk hava, omuzlarımda biten kısa saçlarımı dalgalandırdı ve perçemlerim yüzüme çarptı. Geçen hafta yağan kar erimemiş, beyaz kristalleriyle kenti süslemişti.

Güzeldi, ama soğuktu.

Kütüphaneden yeni çıkmıştım, kantinden aldığım kahveyle kalabalık kantinde oturamayacağımı anlayıp dışarı kaçmıştım ama burası da buz gibi soğuktu. Anemi olduğum için normal bir insanın üç katı daha fazla üşüyordum, dişlerim birbirine çarpıyordu. Final haftası geldiği için insanlar kütüphane yerine kantine akın ediyor, fakülte her zamankinden daha da kalabalıklaşıyordu. Bu kalabalıktan kaçmak zorunda olduğum için kendimden nefret ettim.

Kuru bir banka geçerek sıcak kahvemden yavaş yudumlar aldım. Kahve içmeyi seviyordum, kafein bedenimi sakinleştiriyor, öfkemi dizginliyordu.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle ekranı yüzüme doğru kaldırdığımda proje başkanının yine mesaj attığını görmüştüm.

En son attığın yazıyı gördüm, çok iyi olmuş teşekkür ederim :)

Rica ederim.

Uygulamada yayımlanan makaleden bahsediyordu. İki haftadır benden istediği konularda makale yazıp düzenli olarak yüklüyordum. Bana gruptan değil de neden özelden yazdığını ise bilmiyordum. Bazen hayatım hakkında sorular soruyor, rahatsız hissettiriyordu. Belki de ben abartıyordum, belki de bu çok normal bir şeydi.

Yine mesaj atmıştı.

Bu aralar canın sıkkın gibi, bir sorun yok değil mi?

Yok.

Sıcak kahvem tükenmişti, bir tane daha almak istedim ama art arda içtiğimde çarpıntı yaptığını bildiğimden kendimi durdurdum. Çok sevmeme rağmen günde sadece bir bardak içebilirdim, limiti aşmamalıydım.

"Yazgı, ne yapıyorsun bu soğukta?"

Başımda dikilen kızı tanımıyordum, muhtemelen aynı bölümden tanıştığım biriydi ama adını bir türlü hatırlayamadım. Çoğunlukla insanları unutuyor, yüzlerini hatırlayamıyordum. Ona belli etmeden gülümseyerek elimdeki bardağı salladım. "Kahve içiyordum."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 17, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Önce Kendini UnutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin