10

17 8 12
                                    

Acı, yazılan en güzel şiirdir.
Sadece gözyaşları ile yazılır.

_________________________________________

  Neydi bu şimdi ? Birileri dalga mı geçiyordu? Her kimse Musab'ı tanıyordu. Bunun aklındaki kişi olduğuna inanmak istemiyordu. Ama başka bir ihtimal yok gibiydi. Aslında Musab'a daha çok şaka gibi geliyordu. Birileri oyun oynamak istiyordu. Kerim olabilirdi bu. Yoksa başkasının olma ihtimali çok düşüktü. Bu çok saçmaydı. Kafasındaki düşünceleri bir kenara bırakıp kalkıp kahvaltı hazırlamaya başladı. Bunu boşverip umursamamaya karar verdi. O sırada Kerim içeriden yüzü ıslak bir şekilde geldi.
"Kardeşim havlu nerede bulamadım, sabahtandır yüzüm ıslak geziyorum." Musab işiyle ilgilenmeye devam ederek konuştu,
"Abartma kardeşim al şuradan bir peçete sonra bulursun havluyu."
Kerim peçeteyle yönelirken aklındakileri dilinde sözcüklerle birleştirdi.
"Haa kardeşim aklıma gelmişken. Bu akşam misafirlerimiz var."
Musab bıkkın bir tavırla iç çekti. Bir şey demeden devam etti yaptıklarına. Sonra Kerim'e bakmadan konuştu.
"İşe geç kalmayalım acele et." Kerim söyleneni uygulayıp sofraya oturdu. Bu akşam gelecek kızı Musab'ın nasıl karşılayacağını çok merak ediyordu. Sonuçta Musab ile kızın bir geçmişi vardı.

                                  ***

  Sokaklarda loş bir hava var, bulutlar toplanmış ve kara gölgelerini insanların üzerinde sabitlemeye çalışıyor. Sokak kaldırımlarının taşları insanları kınarcasına şekil almış, ve sanki sakinliği simgeliyor. Sokak kirli, pek kimse yok. Sokağın caddeye bağlandığı arada bile insanların gerginliği seziliyor. Sokağın sonlarına doğru, pekte sonda olmayan bir kapı var. Kapı eski ve demirden. Şehrin tüm kasvetini toplamış ve üzerine giymiş gibi. Dışarıdan bir katilin suratına benziyor. Kapının ardı da dışından pek farklı değil. Dar bir merdiven yükseliyor yukarıya doğru. Genişçe bir oda var. Bir kaç koltuk, bir masa, değişik tablolar, çekmeceler, ve neredeyse hiç göze çarpmayan süs eşyaları vardı. Odada bir halı yoktu. İçerideki adam bir elini çenesinin altına koymuş düşünüyordu. Önündeki masada bir defter, içinde ise bölümlere ayrılmış bir halde bazı isimler ve numaralar yazılıydı. İçeriye biri girdi. Hiç bir şey söylemeden ellerini birleştirdi ve başını saygıyla önüne eğip bekledi. Koltukta oturan adam bir süre sonra kafasını kaldırdı ve karşısında ayakta bekleyen adama baktı. Sonra soluk bir sesle konuştu,
"Evet."
"Levent abi senin kız varya." Dedi başını yerden kaldırmadan.
"Evet."
"Seninle çıkmak istemiyormuş. Bi de şey..." Dedikten sonra sustu. Koltukta oturan adam sinirle,
"Devam et." Dedi.
"Şey... Levent abi... tipim değil dedi." Adam şimdi rahat bir tavır takınıyordu.
"Güzel." Dedi gevşeyerek. Sonra ekledi,
"Kaçırın. Bu gün."
"Tamam abi. Başka bir emrin var mı ?"
"Şirketi ara bu gün gelmeyeceğimi söyle. Bi de şu Selim denen adamı da ara, borcunu hatırlat."
"Emredersin abi, müsadenle." Dedi ve çıktı.
Levent şimdi kaçıracakları kadının haberini bekliyordu. Kadın 34 yaşında biriydi. Uzun süre peşinde koşmuştu. Şimdi zorla güzellik zamanıydı. Her neyse... Şu Selim denen adam borcunu ödemezse canıyla ödemesi gerekecekti bazı şeyleri. Bu aralar pek serbest değildi. Bir sürü sabıkası vardı. Polisin gözü üzerindeydi ve en küçük hatasında kodesi boylardı. Masanın üzerinde duran telefon çalmaya başladı. Levent suratını asarak telefonu eline aldı ve cavap verdi. Daha alo demeden karşısındaki öfkeyle konuşmaya başladı.
"Alo Levent, neredesin sen? Bu gün gelmeyecekmişsin. Çok boşladın şirketi. Hiç hoşuma gitmiyor bu hallerin haberin olsun."
Arayan Leventin babasıydı. Levent sıkılmış bir tavır takınarak cevapladı.
"Başım ağrıyordu baba. Gelmeyecem bu gün."
"Sen bilirsin. Gelmediğin kadar kesiyorum mağaşından. Ayrıca kredi kartlarını bu gün bana teslim ediyorsun." Dedikten sonra telefonu Levent'in suratına kapattı. Levent şimdi öfkeden deliye dönmüştü. Levent önce her şeyi altüst edecek. Sonra toparlayacaktı. Bu ismi sakın unutmayın. Çünkü bazıları asla unutamayacak

                                ***

   Mavi denizin dövdüğü uçurumun haşmeti, çıkardığı ses ile imzalanıyordu. Gün boyu, iyice dinlerseniz, denizin çığlıklarını duyabilirsiniz. Ağaçlar tüm heybeti ile gökyüzüne doğru uzanmış, sanki yıldızlara dokunmak istiyorlardı. Ahşap evin gıcırdayan tahtaları bu ormanın yitirilmiş ağaçlarının eseriydi. Denizler üzgündü, ağaçlar üzgündü, taşlar üzgündü. Toprak tüm zerafetini gözler önüne seren çimlerle dolu. Ahşap evin gıcırdayan tahtaları ağlıyor gibi. Çünkü ahşap tahtaların üzerinde uzanmış bir kız yatıyor. Etrafta kan var. Kimin kanı bu ? Boylu boyuna uzanmış olan kız hareket etmiyor. Ağır ağır nefes alıyor, ağır ağır nefes veriyor. Kızın üzerinde de kan var. Şaçları yüzünü kapatmış. Uzun süre öyle kaldığı belliydi. Saye hareket etmeye çalışıyor, ama tâkat getiremiyor gibiydi. Elini kaldırıp yüzündeki saçları çekti. Öyle acıkmış ve susamıştı ki... Dün geceden beri buradaydı. Yediği dayak yüzünden yürüyemiyordu bile. Bacağındaki etler ezilmişti. Üstüne basamıyordu. Topallayarak odanın içindeki banyoya yürüdü. Bu kanı temizlemeliydi. Dün geceden beri yerde yattığı için her tarafı ağrıyordu. Banyoya zorlukla gelince lavaboya yaslanıp aynadan kendine baktı. Ölmek istiyorum dedi yavaşça. Abisi yüzüne vurmamıştı. Eğer yüzünde bir iz olursa birilerinin soracağını biliyordu. Buna mahal vermemişti abisi. Saye şimdiden işe topallayarak gittiğinde neden topalladığını soracaklara ne diyeceğini düşünmeye başladı. Ellerini yıkayıp kolundan akan ve kuruyan kanı temzlemeye başladı. Ayakta duramıyordu. Yüzünü yıkadıktan sonra havluyu aldı eline, yüzünde göz yaşlarıyla karışmış olan ıslaklığı kurutmaya başladı. Ve tekrar topallayarak yatağına doğru ilerledi. Şimdi oturacak, sabırla abisinin üzerine kilitlediği kapıyı açmasını bekleyecekti. Açlıktan eli ayağı titriyordu. Banyodayken su içmişti. Biraz daha iyi hissediyordu şimdi. Abisi hiç gitmeyecekti anlaşılan. Sabrı azalıyordu gittikçe. Sabrı azaldıkça özlemi artıyordu. Biraz geçmişe kaydı, üniversite zamanlarına... İki yıl boyunca uzaktan sevdiği, üniverste sonlarına doğru elinden kayıp giden Musab geldi aklına. Pardon. Aklına geldi mi dedim ? Aklından hiç çıkmıyordu ki...
Acaba ne yapıyordu şimdi ? Sevgilisi var mıydı ? Birini sevmiş miydi ? Belki çoktan evlenmiştir. İşte bu düşünce Saye'nin aklını kaybedecek dereceye gelmesine yeterdi. Musab bir başkasıyla evlenemezdi. Çünkü o Saye'nin Musab idi. Kim ne derse desin. İçeriden Saye'nin telefonunun zil sesi duyuldu. Uzun bir süre çalmaya devam etti, sonra bir kapı açılma sesi geldi. Bir kaç saniye sessizlik... Ardından ses duyuldu.
"Alo Sude ..? Nasılsın... İyi işte idare ediyoruz...Evet... Müsaitiz... Saye banyoda... Tamam sen gel... Yok canım ne rahatsızlığı... Abisinin biricik kardeşi seni özledi... Tabi ya... Aynen... Tamam... Tamam... Bekliyoruz... Bay bay." Saye pür dikkat abisini dinliyordu. Tekrar bir kaç saniye sessizlik oldu. Saye kafasını kaldırıp kapıya baktı. Öylece bekledi. Kapı deliğine sokulan anahtarın sesi yankılandı odanın içinde. Sonra kapı ardına kadar açıldı, Selim sayeye hissizce bakıp konuştu,
"Bana bak. Sude gelecek. Eğer tek kelime edersen..."
Saye biraz bekleyip cevap verdi,
"Ne hakkında tek kelime ?"
"Paranı aldığım, dövdüğüm, veya hoşuma gitmeyecek her hangi bir şey... Tek kelime etmeyeceksin." Saye korkusunu gizleyerek sordu,
"Ya ne yaparsın ? Anlatırsam... Ne yaparsın?" Saye birazda laf almaya çalışıyordu abisinin ağzından. Selim kurnazca cevap verdi,
"Anlattığında görürsün." Saye cevap vermemişti. Selim ise devam etti,
"Kalk toparla buraları, Sude gelecek. Hazırlık falan yap." Saye denileni yapmak için yerinden kalktı. Her tarafı ağrı içindeydi. Abisi dün gece bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra sebepsiz yere bahaneler üretip Saye'nin üzerine yürümüştü. Şu an bunları düşünmemeliydi ama. Kendini toparlamaya çalıştı. Sude birazdan burada olurdu. Ona bir şeyleri çaktırmamalıydı. Etrafı toparladıktan sonra üstünü değiştirmeye gitti. Çok zordu her şey normalmiş gibi davranmak. Ama yapacak başka bir şeyi yoktu. Dolabından temiz kıyafetler çıkardı. Onları üzerine geçirirken artık çok yorulduğunu hissetti. Her şeye geç kalmış gibiydi.
  _________________________________________

Yarın bir bölüm daha atacağım.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Oy vermeyi unutmayın.



SAYHA (Ara Verildi )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin