Yoongi ve Jungkook'un evinden biraz hüzün, biraz huzursuzluk ve bolca karışmış düşünceleriyle birlikte çıkarak ormana adım atan Taehyung, dalgın bakışlarını yerdeki çimlerden çekmeden Jimin'in evine doğru yürüyorken ne yapacağını bilse de sanki bilmiyormuş gibiydi. Yoongi onu kararından vazgeçirememişti, doğru. Fakat onu tereddüte düşürdüğü de kesindi.
Ailesinden ayrılmak istemiyordu ama Jimin'le de sonsuza kadar birlikte olmak istiyordu; Seokjin, Namjoon ve Hoseok'la dilediği kadar takılmak ve bundan rahatsızlık duymak istemiyordu ama aynı zamanda da sonsuz bir yaşam istiyordu.
Evet, karışıktı, karışmıştı ama çözülmeyecek bir sorun gibi de gelmemişti gözüne. Bir seçim hakkı vardı ve o da seçimini yapmıştı. Basitti, sonsuza kadar Jimin'le olacaktı, belki ailesinden uzak kalacaktı ama onların yaşadığını bilecekti, sonsuza kadar sürmese de Taehyung onlara veda edebileceğini biliyordu.
Derin bir nefes çekti içine, göğsü inip kalktı ve ciğerlerine dolan aşırı oksijenle bir anda nerede olduğunu hatırladı, ormanın ortasındaydı ve hava da kararmaya başlarken hangi taraftan gideceğine dair bir gram fikri yoktu.
Olduğu yerde irkilerek çimenli-topraklı yola baktı, hayatında ilk kez sağını solunu bilmek onun işine yaramıyordu ve bu aptal ormanın ortasında kaybolmuşa benziyordu. Havanın soğukluğu, etrafın ıssızlığı ve vampirlerin varlığı onu çok ama çok ürküttü; sırf bu yüzden geldiği yoldan geri giderek en azından yolu Jungkook'la Yoongi'ye sorabileceğini düşündü ve yerden kaptığı uzun, ince bir dal parçasıyla geriye yürüdü.
"Çocuklar!"
Sesini duyurmak için bağırmak o anlık aklına gelen en mantıklı fikirdi.
"Jungkook! Yoongi! Hey, orada mısınız?!"
Eve doğru yanaştığı sırada etraf karanlıklaştığı için görmekte zorluk çekiyordu, cebinden telefonunu çıkarmak için uzandığında ise ayağı bir taşa takıldı ve dizleri üstüne sert bir iniş yaptı.
"Ah, cidden! Bir bu eksikti!" Eline bulaşan çamuru silkeleyip cebindeki telefonuna uzandı ve feneri açıp acıyan dizlerine doğru tuttu; harika! Pantolonu sürtünmeden dolayı aşınmış, altında kalan derisinde de hafif kesikler vardı. Çok içten bir şekilde küfür etmek istedi fakat başına dikilen bedenle aniden korkuyla yerinde sıçramış ve bu isteği yarıda kalmıştı.
"Yerde ne yapıyorsu- Taehyung, dizin kanıyor." Gelen Jimin'di ve kendisini yerde görünce endişelenmiş olmalı ki direkt olarak eğildi ve yarasını kontrol etti.
"Düştüm." Dedi Taehyung bıkkınlıkla. "Senin evine gideyim derken kayboldum, o yüzden geri döneyim dedim ve halimi görüyorsun."
Jimin burnuna dolan kan kokusunu önemsememeye çalışarak -ki bu çok zordu- Taehyung'u dizlerinin arkasından ve sırtından tutarak kucağına aldı ve "Neden beni çağırmadın?" Diye mırıldandı. "Evin ilerisinde avlanıyordum, çağırsaydın gelirdim."
Taehyung kollarını sıkıca onun boynuna dolarken "Avlanıyor muydun?" Diye merakla sormaktan kendini alamadı. "Nasıl?"
"İnsan kanı içmiyorum ben Taehyung biliyorsun," homurdandı. "Ormandan besleniyorum."
"Peki Yoongi ve Jungkook da mı insan kanı içmiyor?"
"Jungkook insan kanı da hayvan kanı da içiyor, Yoongi ise sadece insan kanıyla beslenmeyi tercih ediyor."
Taehyung duyduklarıyla birlikte Jimin'e daha da sokuldu. "Beni, onunla yalnız bırakmadan önce söyleseydin keşke bunu, resmen ürperdim."
Jimin güldü. "Yoongi sana zarar vermez Taehyung, hastaneden aldığımız kan ünitelerinden içer haftada bir. Bu da ona yetiyor, fazlasını istemez. Hem, sen 0 pozitif değilsin, korkma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
suck me like a Candy √
Fanfiction[ vmin ] Kim Taehyung sevgilisi Park Jimin'i baştan çıkarmaya çalıştığı her an koca bir ret yer. [ text+ düzyazı ] bebişime: @MinkiYunki