Taehyung
Gözlerimi tavana dikmiştim. Yatağımda uzanıyordum. Az önce Jisoo'nun bana olan bakışları kafamı karıştırmıştı. Ne düşünüyordu, bunu gerçekten merak ediyordum.
Yana döndüm. Gözlerim kapıyla buluşmuştu. O anı hatırlıyordum.
Gözlerimi camdan çekip basamakları çıkan Jisoo'ya diktim. Aniden durmuştu. Bana doğru döndü ve gözlerimin içine öyle baktı ki onun neler düşündüğünü bilmek istedim. Gözlerinde kararlılık, acı ve masumiyet vardı.
Hafif gülümsedim. Benim gülümsemem üzerine yüzündeki hiç bir ifadeyi değişmeden geriye döndü ve basamakları çıkmaya devam etti.
Yeniden sırtı üste uzandım. Gözlerimi kapatmıştım. Jisoo'nun bu evde varlığı ruhumda tuhaf, garip ve hüzünlü ama sevinç dolu bir sayfa açılmasına neden olmuştu.
Gözlerim yavaşça açıldığında -aslında uykum çok olduğundan zar zor haraket ediyordum- kucağımdaki Jisoo'yu görmemle kaşların kalkmıştı. Jisoo kucağımda oturmuş bana gülümseyerek bakıyordu. Bu duruma anlam veremiyordum. Jisoo'nun yüzündeki gülümseme yavaşça silindi ve yerini üzüntüye bıraktı, ağlamaya başlamıştı. "Ağlama.."
Cümlem üzerine gözlerini gözlerimden çekmeden bana doğru eğildi, dudağını dudağıma bastırdı. Bu öpüşme değildi, sadece bir öpücüktü. Yumuşak bir öpücük. Ateş gibi sıcak dudakları dudağımda bir süre öylece kaldı. Şaşkınlıktan kurtulup gözlerimi tavandan çektim ve Jisoo'ya diktim, gözleri kapalıydı.
Aniden uyanmıştım. Ellerimi geride yatağa bastırmış ve doğrulmuş halde etrafa bakıyordum. Jisoo yoktu. Hepsi sadece rüyaydı. Aslında rüya olmasına sevinmiştim. Neden mi? Çünkü asla gerçek olmayacağına göre -aslında rüyada bile gerçekliğine inanmamıştım- şizofren de olmuş olabilirdim.
Yataktan hızla kalktım. Sıcak bastığından üzerimdeki gömleğin düğmelerini açtım ve cama yaklaştım, açtım. Derin nefes alıp veriyordum. Elimi ensemde gezdirip okşadım. Kafayı yemiş olmalıydım. Jisoo'nun evdeki varlığı bile saçma sapan -aslında güzel ama tehlikeli- rüyalar görmeme neden olmuştu.
Kafamı sağa sola haraket ettirdim. Gözlerimi kapıya diktim ve ona doğru yürüdüm. Odadan çıkmıştım. Basamaklara yaklaşıp ağır adımlarla aşağı düştüm.
Aşağı düştüğümde elimi saçıma görürüp karıştırmakla meşguldüm. Koridora geçip mutfağa doğru yürüdüm. İçeri geçmiştim.
Fakat beklenilmeden aniden bir vücuda çarpmıştım. Sert çarpma değildi çünkü ağır adımlarla yürüyordum. Gözlerimi indirip ona diktiğimde önümdeki gözlerin Jisoo olduğunu anlamam hiç zor olmadı.
Elimi saçımdan çekmiştim. "Burada ne işin var?" Boğuk ve kısık sesle konuşuyordum.
"Ben..." Gözlerini aşağı dikmişti ama onu görebiliyordum. "..ben su içmeye indim."
Kafamı aşağı yukarı salladım. Ondan uzaklaştım ve ışığı açtım. Önümde öylece duruyor ve bana bakıyordu. Sonra aniden geriye döndü. "Sen çıplaksın!"
Üzerime bakmıştım. Sadece gömleğimin önü açıktı, sadece bu.2 "Hayır, değilim. Aslında.." Buzdolabına doğru yaklaştım ve açtım. "..bu ev benim olduğu için.." Gözlerimi ona diktim, şu an sağa doğru dönmüş haldeydi ve önüne bakıyordu. "..evde nasıl dolanacağımı da ben bilirim." Kaşlarımı kaldırmıştım.
Buzdolabındaki içkilerden birini aldım.
"Sen eskiden böyle kötü konuşmazdın." İçkimi açmakla meşgulken Jisoo'yu dinliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
FanfictionJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...