1 haftadır bu garipliğe alışmaya çalışıyordum. Tanımadığım iki insan bana ailem olduklarını söylüyorlardı ve benim onlara inanmaktan başka çarem yoktu. Bu kısa gözüken ama uzun süren bir hafta içerisinde artık onlara anne ve baba demeye çalışıyordum. Onlara hızlı alışabileceğimi zannetmiyordum. İkisi de bunun farkına varmalıydı. Babam okulumu değiştirmişti ve bana sürekli "İstediğin bir şey var mı?" diye soruyordu.
Her istediklerimi yapıyorlardı ve hiçbir şeye kızmıyorlardı. Ben de bu ilgi sayesinde bunalıma gireceğim diye endişelenmeye başlamıştım. Bu kadar ilgi şımarık birine gösterilse kız kendini 35 yerinden bıçaklar intihar ederdi. Bu kadar dayanmam benim için zordu ama sabırlı bir insandım. Bugün yeni okuluma gidecektim, yeni bir başlangıç yapacaktım... Ama eski hayatımın nasıl olduğunu merak etmeden duramıyordum. Her ne kadar babama eski arkadaşlarımdan biriyle konuşursam belki geçmişe dair bir şey hatırlarım desem de bir yandan korkuyordum. Geçmişim belki de kötü olaylarla doluydu ve ben yeni bir başlangıç yapmaktan mutluydum. Hem babam denen adam bunu söylediğimde bağırmıştı. Neden geçmişi hatırlamama yardımcı olmuyorlardı anlamıyordum. Üstelik pamuk gibi yumuşak olan adamın bu konuda neden birden sinirlendiğini anlamak güçtü. Bu konu hakkında zırvalamayı kesip okul kıyafetlerime baktım. Kahverengi beyaz ve siyah renkleri hakimdi.
Ailemin maddi durumunun iyi olduğunu anladığımda özel liseye gideceğimi tahmin etmiştim. Şımarık insanlardan nefret ediyorum diye söylendim. Acaba şımarık züppelerle bir yıl boyunca aynı ortamda bulunmak beni nasıl etkileyecekti? Üstümü giyinip aşağı indim ve kahvaltının hazırlanmış olduğunu gördüğümde gülümsedim. Ardından Esma ablanın bağırışını duydum.
"Ebru gel de bir şeyler ye, baban seni bırakacak okuluna."
Aslında bu evde en sevdiğim insan oydu. Yaptığı yemekler onu sevmemde büyük bir etkendi tabi ki. Ama bunun yanında ağır başlılığı ve titizliği de onu sevmeme neden oluyordu.
Masada göz gezdirdikten sonra sandalyeye oturdum. Hızlı bir şekilde tostumu bitirdim.
Babamın "Hadi kızım seni bırakayım" diye bağırmasıyla ayaklanarak sırt çantamı aldım ve arabaya bindim. Yaklaşık 20 dakika süren yolculuktan sonra çok büyük bi kapının önünde durduk.
"Eski telefonun kırılmıştı bu yüzden sana yeni bi telefon ve sim kartı aldım. İçinde annen ile benim numaram var, bir şeye ihtiyacın olursa beni ara. Bu arada harçlığın." diyerek parayı uzattı.
Bu adama ,babama, olan hayranlığım giderek artıyordu. Belki de elindeki paranın yüklü bir miktar olmasından böyle düşünüyordum.
" Pekala teşekkür ederim." dedim ve parayı cebime koyduktan sonra arabadan indim. Okul beyaz ve kahverengi renklerle boyanmıştı. Oldukça büyüktü bahçesinde oturmak için bir kaç bank vardı. Hava soğuk olduğundan dışarıda pek fazla kimse yoktu. Okula girdiğimde içerinin dışarıdan daha güzel olduğunu farkettim. Müdürün odasını bulmalıyım diye düşünürken bir adam beni buldu. Yaşlı olduğu saçlarının beyazlığından belli oluyordu. Öğretmen veya müdür olduğunu düşünüyordum.
"Merhaba ben bu okula yeni geldim de sınıfımı öğrenebilir miyim ve nerede olduğunu?"
"Yeni geldiğini biliyorum Ebru Günay. Ben okulun müdürüyüm. Dün babanla konuştum haberim var, odama gel de sınıfına bakalım."
O yürürken bende arkasından ilerliyordum.
Koridordaki öğrencilerin bakışlarını üzerimde hissetmiştim. Müdürün odasına geldiğimizi farkettiğimde az kalsın kapıya çarpıyordum. Şu yere bakarak yürüme huyumdan vazgeçmeliyim diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ebruli
أدب المراهقينGözlerinde o boş ifade vardı. Söyleyeceğim şeyi bekliyordu, evet... "Silinmiş hatıralar en beklenmedik anda zihnimde canlanırken nasıl normal olabilirim ki? Peki ya güvendiğim insanlarda durmadan arıza çıkarsa? Tekrar söylüyorum değişmedim, sadece k...