28. Bölüm: Ruhsuz, Darağacı

137 24 35
                                    

Selam ben geldim.

Umarım herkes iyidir.

Okumadan önce yıldıza basmayı unutmayın lütfen ❤️

♠️

"Bana benim sevdiğim seni geri ver."

Çaresizliği birçok kez yaşamıştım. Defalarca düşmüş, defalarca kalkmıştım. Yalpalamak veya sendelemek bir şeyi değiştirmedi. Her halükarda buralara kadar gelmiş, kendimi ayağa kaldırmıştım. Ama şimdi benim ayağa kalkmamı sağlayan kemiklerim kırılmıştı sanki. Sanki buraya kadar gelirken nefes alıyordum, asıl şimdi nefesim kesilmiş gibiydi. Ben artık bu raddeden sonra nefessiz bir asker gibiydim.

Kafamın içinde bir deprem yaşanıyordu şu an. O enkazın altında benim kalacağım bir deprem. Sevdiğim adamın ruhsuz hali karşımda kaskatı şekilde duruyordu. Ruhsuz, duygusuz, umursamaz halleri. Ellerimin titrediğini, acının bütün bedenimde kol gezdirdiğini biliyordum ancak umurumda değildi. Benim umurumda olan tek şey, herkese nefretle bakan sevdiğim adamdı.

Efsa, Brand'ın bağırışından sonra tam anlamıyla şoka girmişti. Bana, beni onun hafızasından tamamen soyutladığını ve sanki artık onunla olacakmış gibi hevesle konuşmuştu ancak atladığı tek bir nokta vardı. Brand'ın buraya gelmesinin sebebi de bendim. Beni onun hafızasından silmesi demek, benimle birlikte herkesin, benim onunla tanıştırdığım kişileri dahi olmak üzere unutması demekti. Şimdi Efsa'nın da yüzünde, heyecanından bir gramı kalmamış, hepsi duvarlarla örülü o taşların altına mahkum edilmiş gibiydi.

Sessizlik bir insanın başını ağrıtabilir miydi? Size yemin ederim benim başım ilk defa bu denli şiddetle zonkluyordu. Kimsenin dudakları aralanmıyordu, kimsenin ağzından bir kelime, bir çıt dahi çıkmıyordu. Herkes öylece birbirine bakıyordu sadece. Ne yapacağını bilmeyerek birbirine bakıyor.

Oğlum kucağımda kıpırdandığında bakışlarımı Brand'ın yüzünden ayırıp ayaklanan Efsa'ya çevirdim. Bu kadarı çok fazlaydı, bu kadarı imkansızdı. Öfke sanki bütün damarlarımı çepeçevre donatmış, bana baskı uyguluyordu. Oğlumu hızlıca Erin'in kucağına bırakırken, yeri tokatlayan adımlarımla Efsa'nın yanıbaşında durdum ve hiç yapmayacağım bir şeyi sinirime izin vererek yaptım. Parmaklarımın arasına saçlarını hapsederek, saçlarından tuttuğum gibi onu geriye çekiştirdim.

Söz konusu Brand olduğunda tahmin edemeyeceğiniz kadar gözüm dönmüş olabiliyordu. O benim bulutumdu, rüzgarım, nefes almamı sağlayan oksijenimdi. Beni kaldıran dayanağım, başımı sokup güvende hissedeceğim evimdi. Ve yanımda acı içinde inleyen bu kadın onu benden koparmıştı.

"Ne yapıyorsun!" diye tısladı dişlerinin arasından. Dudaklarım yukarı kıvrıldı, tebessüm ile o iğrenç suratına bakarken, "Yapmam gerekeni." dedim. Sanki onunla beraber benim de duygularımı almıştı. Ayaklarını kıpırdatmaya çalışırken çelme takarak onu yere savurdum. Yüzüne saçılan saçlarını elleriyle çekmeye çalışırken çoktan üzerindeki yerimi almış, ona yukarıdan bakarak yüzüne tırnaklarımı geçirmiştim.

"Hayatımda gördüğüm en aşağılık kadın olabilirsin!" sesime kaçan öfkeyi sevmiştim, "Gururu olmayan aşağılık bir kadın!" yanaklarını tırnaklarımla kazıcıkça eti tırnağımın arasına karışıp aşağıya kadar soyuluyordu. Kanlar yanaklarından boyun hizasına kadar damla damla akmaya devam etti.

Yüzüme uzatmaya çalıştığı elleri bir işe yaramazken ellerini bileğime atarak bileklerime tırnağını geçirdi. Umurumda değildi, bu kız bu dayağı çoktan haketmişti! Öfkeyle soluduğumda daha fazla dayanamayıp yumruk yaptığım avucumla gözüne gelişigüzel yumruğumu geçirdim. Kafası sola meylettiğinde yeterince afallamıştı. Güçlükle tekrar bana dönerken bir kez daha yumruk atacaktım ki, Brand'ın boğuk sesiyle yumruğum havada kaldı.

KAN MAVİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin