İKİNCİ SANDIK

65 8 7
                                    

Şarkılar: Gökşin Derin-  Gitmekti tek çare

Kendimden Hallice - Hiç

Keyifli okumalar..

Tik tak tik tak tik tak...

Elli beş, elli altı, elli yedi, elli sekiz, elli dokuz, altmış... Duyduğum adım sesleriyle bakışlarımı duvardaki analog saatten soluk gri renkteki eski demir kapıya çevirdim. Yine şaşırtmamıştı. Bir saniye bile gecikmemişti. Adım sesleri gitgide yaklaştı. Tam kapının önüne gelmesiyle etrafa sessizlik hâkim oldu. Kapı deliğine anahtarın girmesiyle demirin demire sürtünme sesi yükseldi. Bu oldukça kulak tırmalayıcı bir sesti. Anahtar, deliğin içinde sekiz defa döndü. Anahtar delikten firar etti ve kapının kolu yavaşça aşağı indi. Kapı ağır bir şekilde gıcırdayarak aralandı. Oydu. Yine oydu. Sakaları hafif uzamıştı. Sakalına kıyasla küllü kumral renginde olan saçlarını kısaltmıştı. Üzerinde yine gri takımlarından biri vardı. İki gün öncesine göre daha zayıf duruyordu.

"Ye bunları, acıkmışsındır." Önüme iteklediği tepsiye bakışlarımı çevirdim. Adını bilmediğim beş çeşit yemek vardı ama benim ilgimi çeken yemekler değil su şişesiydi. Boğazımdaki kuruluk artık canımı yakıyordu. Zihnim, bedenimi şişeye ulaşmak için zorlasa da direndim. Onun karşısında bu eylemi gerçekleştirmeyecektim. Su şişesine bakmayı keserek kendime çektirdiğim işkenceyi sonlandırdım. Bakışlarımı kapıda duran ve bana bakmaya devam eden ona çevirdim. Gözlerini bir saniye olsun benden ayırmıyordu. 

Bakışlarım yavaşça yüzünden ellerine doğru kaydı. Elinde yan duran gri uzun bir elbise vardı. Elbiseyi bana çevirerek daha iyi görmemi sağladı. Az önce de gördüğüm gibi gri uzun bir elbiseydi. Üzerinde tek bir desen bile yoktu. Fazla dar veya bol değildi. Elbisede hiçbir dekolte veya açıklık yoktu. Elbisenin kolları uzundu. Bileğime kadar uzanacağına emindim. Bakışlarımı elbiseden alıp tekrar ona çevirdim. Kuruyan dudağımı zorlansam da araladım ve dilimin dudaklarımı ıslatmasına izin verdim.

"Bu ne?" Gülüşünü benden gizlemedi. "Ne olduğunu gördüğüne eminim."

"Ne olduğunu biliyorum. Neden getirdin?" Sırıtmaya devem etti. "Çünkü bu gece bu elbiseyi benim için giymeni istiyorum." Doğru duyup duymadığımdan emin olmak için ona bakmaya devam ettim. Sırıtmasını bozmadan bana bakmaya devam ediyordu.

"Ne saçmalıyorsun?" Ağır adımlarla kapıdan uzaklaşıp bana yaklaştı. Dizlerini kırıp önümde eğildi. Dirseğini, dizlerine koyup bekledi. Bir süre mavi gözlerini gözlerimden hiç ayırmadı.

"Bu gece babam, sen ve ben beraber akşam yemeği yiyeceğiz ve sen akşama kadar tepsideki yemekleri yemiş, duş almış ve giyinmiş olacaksın."

"Bunu neden yapayım?"

"Bunu binlerce kez konuşmamıza rağmen sorgulamaya devam ediyorsun. Senin için tekrardan dile getirmek benim için bir zevktir ama artık yormaya başladı. Son kez tekrar ediyorum. Ona zarar vermemi istemezsin değil mi?" Bakışlarım buz kesti. Eğer birini gözlerinizle öldürmek mümkün olsaydı karşımdaki adamı şu an öldürebilirdim.

"Güzel. Anlaştığımıza sevindim." Dik dik ona bakmaya devam ettim. Ona olan öfkemi ve kırgınlığımı gözlerimden okuyabilsin istedim. Tam ayağa kalkacağı sırada aklına bir şey gelmiş olmalı ki karşımda dizlerinin üstünde durmaya devam etti. Yüzünü, yüzüme doğru yakınlaştırdı. Gözlerini kapayıp derin bir nefes çekti. Bir süre gözleri kapalı bekledi. Odada sadece nefes alış veriş seslerimiz duyuluyordu. Ağır bir şekilde gözlerini araladı. Harelerinde tarif edemeyeceğim bir duygu barındırıyordu. Bu beni rahatsız etti. Kafamı yan yatırarak aramızdaki göz temasını kestim. Sanki dile getirmek istediği düşünceleri vardı ama bir türlü dile getiremiyordu.

KAKNÜSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin