the one who can trust

30 4 6
                                    



Helen, beyaz elbisesini giyerken hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu. Kendisini bir süs eşyası olarak gören ailesinden, yine kendisini süs eşyası olarak görecek başka bir adama gidiyordu. Üstelik hayatta değer verdiği, aşık olduğu tek adamı da kaybetmişti. Oldukça sade, etek ucu yere değen elbisesini giydiğinde ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Hizmetkar kız olmasaydı belki de ağlardı ama kimse onu acınası görmemeliydi. Kendini güçlü hissetmek için elinden geleni yapmalı, yüzüne yalandan da olsa bir gülücük kondurmalıydı. Peki insanın içi gülmezken yüzü nasıl gülebilirdi? Bu mümkün müydü? Eğer mümkünse neden hala yüzüne bir gülümseme konduramamıştı? "Matmazel, sizi bekliyorlar." Hizmetkar kızın sesi kızın iç sesini susturmaya yeterken başını kaldırıp kendine son kez boy aynasından baktı. Onu böyle görmesini istediği tek adam artık hayatında değildi ve baktığı ayna ona bu gerçekliği adeta haykırıyordu. Odasının kapısı açıldığında kaderine gitmesi gerektiğinin bilinciyle aynanın karşısından ayrılıp açılan kapıya yöneldi. Yeşil gözlerinde ağlamamak için harcadığı çabadan kalma kırmızılıklar vardı. Elinde tuttuğu küçük buketten güç almaya çalışırcasına merdivenlere yöneldi. Alt kattan gelen sohbet sesleri onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Aksine bu seslerden tiksinmiş, belki de hayatı boyunca unutamayacağı kadar öfke duymuştu bu seslere. Merdivenlerden yavaşça inmeye başlayınca etrafı görebilmişti. Evleneceği adam henüz burada değildi. Belki de Helen'e acımış ve bu işten vazgeçmişti. Merdivenleri indiğinde tüm gözler ona çevrilmişti fakat kız bundan hiç memnun değildi. Bebekliğinden beri herkesin gözdesi olduğu bilinen biriydi ama bu şekilde dikkat çekmek istediği son şeydi. İnsanlar ona gülümserken yüzüne yapay bir gülümseme kondurmuştu. "Çok güzel olmuşsunuz Matmazel." Gerçekten de göz alıcı görünüyordu. Sarı saçlarına kondurulmuş çiçeği, yeşil gözleri ve beyaz elbisesiyle birçok insanın hayal edemeyeceği bir güzellik yayıyordu tüm köşke.

Köşkün kapısı açıldığında başını çevirmişti. Maalesef Baron, umduğu gibi vazgeçmemiş ya da Helen'e üzülmemişti. Aksine yüzünde tüm dişlerini ortaya çıkaran bir gülümseme vardı ve ilk defa bir gülümseme Helen'in canını acıtıyordu. Boğazına oturan yumruyu gidermek için hafifçe öksürmüştü ama gitmiyordu. Nefes almakta zorluk çekiyor gibiydi sanki. Bu acı onun için nefesini kesebilecek türdendi.
"Matmazel..." Mösyö Brown elini tutup dudaklarına götürdüğünde o eğreti gülümseme yeniden belirdi yüzünde. "Çok güzelsiniz."

Zoraki çıkan sesiyle "Teşekkür ederim Mösyö." diyebilmişti. Baron Brown gelen tebrikleri kabul etmeye başladığında Helen'in gözleri notere takılmıştı. Önündeki defter ve çeşitli evraklarla uğraşıyor, ara sıra gözlüğünü takıp onları yakından inceliyordu. Hayatının sonunu getirecek adamı gözetlemek belki de iyi bir fikir değildi. "Matmazel." İrkilerek başını sola çevirdiğinde Mösyö Brown'un gülümseyen gözlerle ona baktığını fark etmişti. "Sanırım daldınız." Kız başını olumsuz anlamda sallayıp "Hayır Mösyö." demişti. Baron ise kolunu yarım daire yapıp kızın koluna girmesini beklemeye başlamıştı. "Anlaşmayı imzalama vaktimiz geldi." Helen acıyla kolunu adamın koluna geçirdi ve beraber noterin bulunduğu masaya ilerlediler. Az önce sohbet eden kalabalık sessizce bekliyordu bu defa. Noter gözlüğünü çıkartıp gözlerini ikisi arasında gezdirdikten sonra büyük defteri onlara doğru uzattı. Mösyö Brown defteri büyük bir keyifle imzalamıştı bile. Matmazel'in ise eli titriyor, soğuk terler döküyordu. Bu anlaşmayı imzaladığı an Madam Brown olacaktı. Pearl'ü, hayatının aşkını sonsuza kadar göremeyecek, onu ebediyen kaybedecekti. Gözlerini defterden kaldırıp karşıya baktığında babasıyla göz göze geldi. Kızının vazgeçmesinden korkar gibi bakarken aynı bakışlarında kızgınlık da görülüyordu. Helen deftere tekrar bakıp anlaşmayı imzalamış ve ardından eşine dönüp zoraki bir şekilde gülümsemişti. Kalabalık alkışlamaya başlarken Mösyö Brown'un keyfi artmıştı. Matmazel, artık Madam Brown olmuştu. Geri dönüşü olmayan yola girmişti ve bu yol ona geçmiş hayatını her gün yeniden hatırlatacaktı.

A Story Of Love And Revenge || +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin