42.BÖLÜM: TABU

2.2K 97 15
                                    

Oy↙↙↙ ve yorum atmayı unutmayın gençler. İyi okumalar...

Bugün hastaneden sonunda çıkabilecektim. Bir haftalık işkence sonunda bitmişti. Aslında herkes benimle çok ilgilenmişti o anlamda sorun yoktu ama sıkılmak,bunalmak ve hiç bir şey yapmamak beni çok sinir etmiş, hastanede kaldığım süre benim için işkence haline gelmişti.
Eşyalarımı toplayıp tekerlekli sandalyeye hemşirenin yardımıyla bindim. Bir hafta geçmiş olmasına rağmen hâlâ yürüyemiyordum. Tüm kampında kaçırmıştım zaten! Bugün herkes beni evde bekliyordu. Yanımda annem ve Burak vardı sadece. Bana moral olsun diye kesin bir şey hazırlıyordı ama bilmiyormuş gibi yapıp keyfini çıkaracaktım.
Eve vardığımızda Burak beni kucağına alıp tekerlekli sandalyeye bindirdi. Annemde o sırada kapıyı açtı. İçeriye girdiğimde her yer süslenmiş, yiyecekler hazırlanıp masaya yerleştirilmişti bile. Burnuma en sevdiğim bonibonlu kurabiye kokusu geldi. Evin içi pastacı dükkanı gibi mükemmel kokuyordu. İçeriye girdiğimde Burak hariç herkes hep bir ağızdan "EVİNE HOŞGELDİN EYLÜL." diye bağırdı. Herkese gülüp teşekkür ettikten sonra
"Benim bonibonlu kurabiyem nerde?" diye bağırdım. Herkes gülerken elif içeriden elinde tabakla geldi. Kocaman bir tabak yapmışlardı. Gülümseyerek ve yamyam gibi bakarak kurabiyeyi kucağıma aldım. Burak bir tane almak için hamle yaptığı anda hemen eline vurup bir tane ağzıma attım. Ilık kurabiyenin tadı ağzıma yayılırken o an en mutlu insan ben olabilirdim. Burağa dönüp
"Pis ellerini kurabiyemden çek hepsi benim bunların." dedim. Ağzım doluyken çok bir şey anlamasada almaması gerektiğini bence gayet iyi anlamıştı.

Annem biraz önce bizim takılmamız için odasına geçmişti. Bizse tabu kartlarını ayarlamaya çalışıyorduk.
Selin "kızlara erkekler mi yapalım?"
Serhat "aynen öyle yapalım." dedi.
Elif "sizi bir güzel yenicez desenize." dedi. Kızlar olarak biz güldük.
Mert "görücez onu." dedi imalı bir şekilde.
Berke "eee eşit değiliz biz. Ben hakem oliyim o zaman."
Burak "aynen bak bakiyim hile yapıyor mu bunlar."
"Saçmalama Burak. Bizim sizi yenmemiz icin hileye ihtiyacımız yok."
Burak "madem bu kadar kendimizden eminiz bir seyine oynayalım."
Eylül " hmm. Nesine?"
Burak "bence bir günlük kölelik olsun."
"Kızlar size uyar mı?" herkes onaylamıştı.
Kağıtlar karıştırıldı ve biz oyuna aşladık. İlk ben anlatıyordum. Kızlara dönüp anlatmaya başladım.
"Selin mert için ne der?"
Selin "aşkım."
Elif "öküz."
"Öküz doğru" dedim. Herkes güldü.
Mert "oha selin. Ben öküz müyüm.?"
Selin "yok aşkım bunlar yanlış biliyor."
"Ya dagılamayın. Ben erkekler için önceden ne derdim?"
Selin "sürüngen!"
"Doğru"
Burak "sürüngen ne lan?" herkes yine gülmüştü.
"KOV alarmı verirsem ne vardır?"
Elif "dedikodu!"
Serhat "KOV alarmı ne? İlk defa duyuyorum."
Burak "merak etme kardeşim bizde ilk defa duyuyoruz."
Elif "kızlar olay var alarmı." dedi.
"Johnny Depp nasıl biri?"
Selin "karizmatik!"
"Doğru!"
Mert "selin! Bana öküz millete karizmatik mi?"
"Elif serhat nasıl bir insan?"
Elif "tatlı."
"Elif doğruyu söyler misin süre bitiyor!"
Elif "gıcık."
"Doğru."
"Biz elif kilo aldığında ne diye dalga geçeriz?"
Selin "göbeklitepe!"
"Doğru"
Elif "sağolun ya rezil ettiniz."
Selin "oyun bu bebeğim."
"Geçen ben ne aldım?"
Elif "oje."
Selin "oje."
"Doğru" dedim ve süre bitti.
Berke "gençler yedi tane bilmişler işiniz zor."
Serhat "yedi ne ki canım. Asıl siz şimdi bizi izleyin." onlarda Burak anlatıyordu.
Berke "süreniz başladı."
Burak "geçen ben bu merti neyle dövdüm?"
Serhat "süpürge!"
Selin "ne!?"
Burak "eeee... Yarın ne var?"
Mert "okul?"
Serhat "salak mısın oğlum? Yarın pazar!"
Burak "olum yarın ne var?"
Serhat "maç!"
Burak "heh doğru. Böyle sulu siyah boya kadınlar kullanıyor"
Serhat "allık!" kızlarla kahkaha attık.
Burak "o ne olum? Siyah sulu boya gibi bir şey diyorum."
Mert "rumel!"
Selin "rumel ne lan? Rimel o " dedi. Biz yine güldük.
Burak "olum o değil lan. Pas."
Berke "abi hızlı olun az kaldı."
Burak "evde toz neyle alınır?"
Serhat "bez!"
Burak "tamam o cepte. Küçük kızlar neyle oynar?"
Mert "ahahahah buldumm!" mert bir anda kalkıp dans etmeye başladı.
Mert "noldu noldu? Hani bilemezdik tek kelime?"
Berke "abi kelimeyi söyle de süre biticek."
Mert "hah bebek bezi." hepimiz birden kahkaha atmaya başladık. Mert ne olduğunu anlamaz bir şekilde bize bakıyordu.
Burak "LAN KÜÇÜK ÇOCUK BEBEK BEZİYLE Mİ OYNAR? BEZ BEBEK! BEZ BEBEK!" diye bağırdı. Biz hâlâ kahkaha atıyorduk.
Berke "abi iki tane bildiniz. Kızlar kazandı."
"Kölemiz olmaya hazır mısınız gençler?"

Yaklaşık yarım saat önce oyunu bitirip kaldırmıştık. Bizimkilere mutfağı temizletiyorduk ama savaş çıkmış gibi sesler geliyordu. Serhat mutfak işlerinden anlardı. Ona güveniyorduk. Diğerlerini dize getirmek ona kalmıştı. Seslerin yükselmesiyle mutfağa girdik. Bizim bıraktığımızın bir kısmını temizlemişlerdi ama hâlâ mutfak karışıktı.
"Tamam yeter bu kadar. Mert sen masanın üstünü hallet. Serhat sen bulaşıkları makineye yerleştir. Burak sende makineyi serhat için boşalt. Berke sana gelince sen burada ne yapıyorsun? Sen hakemdin gel keyfini çıkar bizle." berke bunu dememi bekliyormuş gibi üstündeki önlüğü atıp içeriye kaçtı. Herkes benim dediğim işe koyuldu.
"Serhat dikkat et bir şeyi kırmasınlar annem kafalarını kırar biliyorsun."
Serhat "tamamdır." dedi ve mutfaktan çıktık. İçeriden hâlâ sesler geliyordu ama azalmıştı. Salona geçip oturduk ve bir film açtık. Berkenin yardımı ile tekerlekli sandalyeden inip koltuğa uzandım.
"Hangi filmi actınız?"
Selin "Titanic."
"Aferin kız. En sevdiğim filmi açmışsınız."
Elif "makyajımız akıcak biraz ama olsun."
Berke "e kızlar mutfak ağzına kadar yiyecek dolu kölelerinize söyleyince getiriversinler." hepimiz güldük.
"Buğğraakkk"
"Efendim güzelim."
"Ya canım biz film izliycektik de yiyeceksiz içeceksiz olmuyor biliyorsun. Sana zahmet getirebilir misin?"
"Kalkın kendi- tamam getiririm." dedi ve gitti. Hepimiz güldük.
Bir kaç dakika sonra hepsi elinde kurabiyeler bardaklar ve içecekler alarak içeriye geldi.
Selin "işiniz bitti mi?"
Mert "evet sonunda!"
Serhat "artık sizinle film izleyebiliriz."
Burak "ne açtınıx?"
"Titanic."
Burak "romantik film mi vıcık vıcık."
"Tuvaletleri temizlemeye gitmek istemiyorsan sus bence bir tanem." herkes güldü ve burakta sustu.

Filmi bitirdigimizde berke ve biz kızlar ağlamıştık. Beni çok etkileyen bir filmdi. Film bitince herkes elini yüzünü silip ortalığı topladı. Berke gidip perdeleri açtı ve güneş ışığının içeriye girmesine izin verdi. Saat dörde geliyordu.
"Bahçeye çıkalım mı?"
Burak "olur canım." dedi ve beni sandalyeye bindirdi. Herkes bahçeye çıkıp temiz hava aldı.
Selin "aslında hava çok güzel biraz yürüyüş mü yapsak?"
"Olur!" dedim. Herkes kabul etti ve etrafta dolaşmaya başladık. Evimin yakınlarındaki parka gidip biraz oturduk. Serhat yine herkesi sinir etmekle meşguldü. Berke de tabiki ona takılmıştı. Burak en sonunda onlara kızınca yerlerine oturmuşlardı ama yinede rahat durmuyorlardı. Onların bu hali hoşuma gidiyordu. Onları gülerek izliyordum. En sonunda parktan kalktık ve eve doğru gelmeye başladık. Vardığımızda kapının önünde siyah bir araba vardı. Bu dedemin arabasıydı. Hastanede gördüğüm arabaydı.
Burak "eylül iyi misin?"
"Evet eve gitmesek olur mu?"
Burak "eylül dedenden kaçamazsın. Elbet karşılaşacaksınız."
"Ama şuan istemiyorum. Görmek istemiyorum onu." Burak sandalyemin önüne eğildi.
"Eylül hani kampta doğruluk mu cesaret mi oynuyorduk. Hatırlıyor musun?" onaylar şekilde başımı salladım.
"Cesaret hakkımı sonra kullanacağımı söylemiştim. İşte o an bu an. Dedenle yüzleşmeni istiyorum."
"Ama..." diyecek bir şeyim yoktu. Başımı onaylar şekilde salladım ve eve doğru gitmeye başladık. Kapıyı çaldığımızda annem kapıyı açtı. Bizimkilere dönüp
"Siz biraz daha dolanın biz burakla sonra size katılırız olur mu?" hepsi onayladı ve dolaşmaya çıktı. Burakla birlikte içeriye girdik ve karşımda koltukta oturan dedemin gördüm.
"Merhaba ben eylül. Şimdiye kadar görmek dahi istemediğin torunun."

Sakin bir bölüm yapmak istedim bu sefer. Umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum💙💙💙...

Çete GüzeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin