İyi kalpli katil. Onu görür görmez aceleyle sırtımı döndüm. İçimden tekrar ediyordum
"hasiktir, hasiktir, hasiktir..."
Annem bana tekrar seslenene kadar böyle devam etti.
-Alçin buraya gelsene kızım
Gözlerimi sıkıca yumdum içime titrek bir nefes çektim ve yüzüme bi sırıtış yerleştirdim. Onlara doğru döndüm, kadın dudağında az önceki kahkahasının gölgesiyle gözlerini kısmış bana bakıyordu sırıtışım genişledi.
Kadına doğru yürüdüm elimi uzattım
-merhaba Alçin ben
Bakışları ellimde biraz oyalanıp gözüme çıktığında yavaşça minik elini bana uzattı
-Ece
Ellerimiz hafifçe sallanırken mavi gözlerindeki bakışları nedense kötü hissettirmişti. Sıra ona gelmişti, katile.
Hafifçe ona dönüp elimi uzattım
-Alçin
Bakışlarında minik pırıltılar oynuyordu, umarım daha önce karşılaştığımızı açık etmezdi.
-Atay
Dudakları hafifçe kıvrıldı, ah benimle oynuyordu, sırıtışım genişledi
-memnun oldum
Elimi ellinden çektim ve annemlere döndüm
-anneciğim nasılsın
Anneme doğru yürüyüp elimi beline koydum
-iyiyim canım Ece Hakan'ın kızı, Atay ise iş ortağı
Üvey kız kardeşim mi olmuştu şimdi ağzımda hafif bir kıkırtı kaçtığında Ece 'nin kaşları havalandı. Öksürerek kıkırtımı bastırdım ve Ece 'ye döndüm
-umarım iyi anlaşırız
Atay 'a hiçbir şey dememiştim çünkü yeni babamın işi beni ilgilendirmiyordu gerçi Ece de beni ilgilendirmiyordu ama işte artık aile sayıldığımız için nezaket göstermem gerekiyordu. Ece gözlerindeki o rahatsız edici bakışlara ek yüzünü de aynı şekle sokarak
-umarım
Dediğinde anlamıştım beni düşman olarak görecekti. Neyin düşmanıysa artık. Ne bu şaşaalı hayatta ne de babasının yahut annemin şirketinde gözüm vardı. Hala annemin belinde olan elimle tenini sıktım
-boğazım kurudu içecek bir şey alsam iyi olur
Garsonların elindeki içkilere bakmadan mutfağa gittim. Alkol kullanmıyordum ve kullanmayı da düşünmüyordum. Tezgahtaki sürahiden bardağa bi su doldurdum ve yavaşça içmeye başladım. Annemin çevresindeki insanlara da birer merhaba diyip burdan tüymeliydim.
Yaptığım araştırmayı düzenlemem farklı makaleleri de okumam gerekiyordu. Bardağı yerine bıraktım ve bahçeye dönmek için mutfağın kapısına doğru adımlarken gölgeyi farkettim. Bakışlarım yavaşça yukarı çıkarken önce elindeki kırmızı şarap kadehini gördüm sonra da yüzünü. Gülümsedim
-selaamm
Neşeli sesime şaşırmıştı sanırım ama duyduğum cümleyle esas ben şaşırdım
-ayık tek bir dakika bile geçirmediğini sanıyordum
Duraksadım, dediklerini anlamlandırdığımda kahkahamı koyverdim. Ben kahkahalarımı durduramazken onun tek kaşı havalanmıştı
-b be ben a al alkol
Kahkahadan dolayı kesik kesik çıkan sözcükleri anlamadığı belliydi. Geri geri gidip tezgaha yaslandım ve sakinleşmeye çalıştım. Gözlerim yaşardığında hemen durmazsam hıçkırarak ağlayacağımın farkında olarak gözlerimi yumdum.
Hatırlama, hatırlarsan canın acıyacak. Unut hepsini.
Gözlerimi açtım
-alkol kullanmıyorum
Cümlemin onu şaşırttığını görebiliyordum. Umursamadım ön yargı bütün insanlarda vardı. Mutfaktan çıkmak için tekrar ayaklarımı hareket ettirdim tam yanındayken durdum
-istersen şarabı Ece 'ye ver seni dikizliyor eminim bu jestin onu mutlu edecektir
Ece 'nin görmeyeceği açıda olduğu için elimi rahatça hareket ettirdim ve omzuna pıt pıt iki kez vurdum. Ayakkabı sayesinde 1.80 i geçen boyum onun yanında kısa kalmıştı, ben bu halimle yanında kısa kalıyorsam herif en az 1.90 olmalıydı. Kocaman cüsseli birini bebek gibi pıt pıtlamak 'hele de katil olma ihtimali yüksek birini' komiğime gitti.
Gülümsememi genişlettim ve Ece 'nin yanından geçerek bahçeye çıktım. Son merhabalarımı diyip kurtulacaktım bu saçmalıktan. Kendime güç verdim ve bu samimiyetsiz ortamda samimiyetsiz insanların masalarına ilerledim.
Aradan geçen yirmi dakikada tüm bahçeyi dolaşmış sevmediğim herkese selam vermiştim. Burada olduğumu herkes görmüştü. Sanki içerden bir şey almam gerekiyormuş gibi normal bir şekilde eve girdim. Ardından hızla kendimi hazırlandığım odaya attım. Sırt çantamdan kıyafetlerimi çıkarıp ayakkabılardan kurtulmak için oturduğumda gülüyordum.
Filmlerde ülkeden ya da şehirden kaçarken tuvalette kılık değiştiren tipler gibiydim fakat bu oldukça gerçekti. Ayakkabılardan kurtulup elbisenin sırtımdaki fermuarına uzandım fakat bir türlü aşağıya inmiyordu. Birazcık ilerlese daha kolay olurdu ama hiç yerinden kıpırdamıyordu, sinirlendim.
-bu elbiseyi yapan şerefsizin de gelmişini de geçmişini de
Fermuar hareket ettiğinde duraksadım, küfürlerime mi alınmıştı yoksa? Sırıttım düşüncelerim dışardan biri duysa deli diye damgalayacağı türden şeylerdi belki de gerçekten kafam kırıktı. Omuz silktim kimin umrundaydı ki? Kendi kendime yetiyordum sonuçta.
Hızla üzerimi değiştirip elbiseyi askılığına astım belki annem ihtiyacı olan birine verirdi. Sırt çantamı tek koluma astım ve odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapattım. Beni kimse farketmemeliydi bu yüzden hızla yukarı katın merdivenlerini çıkıp odama girdim. Dolabıma gizlediğim kurmalı merdiveni aldım camdan sarkarak merdiveni açtım ve sağlamladım. Yılların verdiği alışkanlıkla hızla merdivenlerden inerken toplamayı unuttuğum saçlarım yüzüme savruluyordu.
Ayağımı yere bastığımda merdiveni geri katladım ve sırt çantama koydum. Bahçe duvarının önüne geldiğimde hızla saçımı tepede topuz yaptım ve sırt çantamın boştaki kolunu da omzuma geçirdim.
Tam duvara tırmanırken adım seslerini ve işveli bir kıkırtıyı duydum. Hızla duvarın tepesine ulaştığımda arkama baktım. Atay bahçe duvarının tepesinde kuş gibi tüneyen bana bakıyordu Ece ise onun yüzüne. Ece ona doğru birkaç adım daha atınca Atay 'ın bana bakan gözlerine orta parmak çektim ve kendimi aşağı bıraktım.
Muhtemelen bir katile işaret çekmiştim ama bu büyük boy rahatlama getirmişti. Anın getirdiği rahatlıkla kahkaha atabilmek için bu semtten çıkmam gerekiyordu.
Koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI
Novela JuvenilSiz hiç düğünden kaçarken tanımadığınız birinin arabasına bindiniz mi? Ben bindim hem de o yoldan geçenin ya aptal ya da katil olacağını düşünerek. Ama sanırım aptal olan bendim katil olansa o. Onunla ölüm hakkında konuşurken onun benim gülümseme...