Zamanda hızlıca geriye dönebilse onu ilk gördüğü ana giderdi YoonOh.
Sürekli takıldığı arkadaşları ile beraber araba yarışlarına ilk defa katılmıştı. Çok ısrar etmemiş olsalar evinde oturur babasının işten gelişini bekler bir kahve içer ve gün içerisinde ne yaptıklarını konuşurlardı.
Babası bir emniyet müdürü olmasına rağmen oğlu, onun hiç de istemeyeceği türden insanlarla arkadaşlık kuruyordu.
YoonOh babasının karşı çıkacağını bilse bile bazen toplum içerisinde kötü diye tabir edilen insanlar hiç beklenmedik zamanda yanında dost olabilirdi. Yuta, Taeyong ve Johnny de bu tür insanlardı.
YoonOh, hiçbir zaman onların yaptığı işleri doğru bulmamıştı ama onlarla vakit geçirmekten de hoşlanıyordu.
"Bu gece kime oynuyorsun?" diye sordu Yuta. Bu tür yarışlara merakı vardı. Arabalardan anlardı ve bahis oynayarak kendi cebini doldurmasının yolunu bir şekilde bulurdu.
Toprak zeminde dizilmiş arabalara baktı. Öne doğru toplanan kalabalıktan yükselen tezahüratlarda destekledikleri isimler yükseliyordu.
Kaçak yapılan yarışlardı. İçeride köstebeği olanlar yeri ve zamanı belirler ve katılacak listesi alınırdı. Özellikle yolsuz ve şehirden uzak riskli bölgeler seçilirdi ki adrenalini damarlarınızda biraz daha fazla hissedesiniz.
YoonOh asla böyle riskli işlerle uğraşmayacak biriydi.
Onu görene kadar.
"Bahis oynamayacağım." diye kestirip attı YoonOh. Tenekede yanan bir ateş vardı. Eski, püskü bir kanepede oturuyordu. Taeyong hemen yanındaydı.
Yuta gözlerini devirerek gelen adama adını yazdırdı ve parayı verdi. "Şu çocuk..." diye ağzının içinden homurdanmadan edememişti.
YoonOh ona güldü ağzının ucuyla ve gözlerini etrafta gezdirdi. O esnada dalgın bakışları bir manzaraya odaklanmayı başarmıştı.
Uzun boylu üç kişiden oluşan bir grup erkek ufak tefek bir kişiyle konuşuyordu. Kız olmalıydı. Her ne kadar bir erkek çocuğu gibi giyinmiş olsa da bir anlık gözlerini etrafta gezdirmiş ve göz göze gelmişlerdi. Böyle bir yere ilk defa geldiği belliydi. Garipseyen bakışlar atıyordu.
Önlerinde olan çocuk gülerek kızla burun buruna gelecek kadar yaklaşmıştı ama kız çenesini kaldırıp doğrudan ona bakıyordu. Çocuğun nasıl bir şerefsiz olduğunu biliyordu.
Taeyong onun nereye bu kadar dikkatli baktığını merak ederek ona döndü. "Hayırdır?"
Çenesinin ucuyla ikisini işaret etti. "Ayırsana şu ikisini." dedi. Taeyong anlamayarak işaret ettiklerine baktı. "Nedenmiş o?"
"JoonJeo piçi o. Yine uğraşacak birilerini bulmuş anlaşılan." dedi. "Gözünü biraz korkutmak eğlenceli olur."
Taeyong yamuk bir sırıtışla ayaklanarak iki gence doğru ilerledi. JoonJeo kızın kolunu sıktığı esnada Taeyong araya girerek onları ayırmış sonrasında aralarında ufak bir konuşma geçmişti.
Adı Yoora'ydı.
Ufacık bir kızın boyundan büyük bir cesarete sahip olması onu etkilemişti.
JoonJeo gibi bir piçle yolun denk geldiğinde başka yere gitmek gerekirdi ama o, ona baş kaldırabilmişti.
Onu ilk gördüğüm an anlamıştım onda farklı şeylerin olduğunu, diye geçirdi içinden.
Sonra öğrenmişti kafasını kurcalayan o cevabı:
Tanrı'nın yazdığı oyunun yönetmeni ta kendisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Heaven in the Darkness
FanfictionKim Yoora hayatını belli planlar doğrultusunda yaşardı. Ansızın karşısına Jaehyun çıktığında o planları kendine göre şekillendirdi ama gidişi ardında bir yıkıntıdan daha fazlasını bırakmadı. ... "Onu ilk gördüğüm an, anlamıştım onda farklı şeylerin...