-6-
Sude'yle odaya girer girmez mal gibi kalmıştık. Yasemin hala kıpkırmızı olan suratıyla yatakta oturmuştu. Yani durum sandığımızdan vahimdi!
( Yasemin'in Anlatımıyla )
İçerideki taş çocuğa bağırarak maşallah dediğimden beri odamdan çıkamamıştım. Çok yakışıklıydı ve ben yine bir yol bulup kendimi rezil etmiştim. Bahse varım hala kıpkırmızıydım. Biraz zaman geçtiğinde kalktıklarını duydum. Sude onları içeri davet etmişti. Sesler kesilince odama doğru adımlayan ayakları da duyunca anlamıştım. Miray ve Sude geliyordu. Kapıyı açtıkları an tipimle donakaldılar. Evet kıpkırmızıydım. İlk içeri giren Miray olmuştu.
"Kuzum, iyi misin sen?"
Hatırladıkça yüzüm daha da kızarıyordu. Ellerimle suratımı kapattım hemen.
"Rezil oldum."
Sesim ağlamaklı çıkıyordu.
"Hayır, olmadın."
Beni rahatlatmaya çalışıyorlardı.
"Hem Berke'nin hoşuna gitti. Mal mal gülüyordu."
"Gitti mi gerçekten?"
Miray gülerek cevap verdi.
"Gitti gerçekten bebiş."
Sude'de Miray'ı onaylayınca doğru söylediklerini anladım. Ama gerçekten neden hoşuna gitmişti ki? İlk defa mı maşallah denmişti bu çocuğa? Hiç sanmıyorum.
"Bu gece beraber mi uyusak?"
Miray'ın sesini tekrar duyduğumda ona doğru döndüm. Beraber uyumak istiyordu. Ama o böyle şeyleri sevmezdi ki. Rahat edemiyordu sanırım ama sevmiyordu işte.
"Evet hadi beraber uyuyalım."
Sude'de isteyince aslında güzel bir fikir olduğunu düşündüm.
"Tamam uyuyalım."
"Şuna bak ya. O kadar isteksiz konuşuyor ki. Kovsaydın bir de güzelim."
"Ya Miray yok öyle bir şey. Çok istiyorum. Beraber uyuyalım."
Yanlış anlaşılmaktan korkan bir yapım vardı. Ve aşırı duygusaldım. Ama bunların yanında çok ağır basan bir korumacı yapım vardı. İnsanlar bazen tavırlarımı saçma bulsa da onlar benim kıyamadığım hiçbir insanı üzebilsinler istemezdim. Ben kıyamazken onlar değmeyecek biri yüzünden ağlamayı bırakın incinemezlerdi bile. Özellikle Miray ve Sude. Asla biri tarafından incilmeyeceklerdi. Çünkü ben kıyamıyorsam kimse kıyamayacaktı.
"Kalkın da yatağı açalım."
Miray'ın sesini tekrar duyduğumuzda Sude'yle doğrulduk. Miray çocuğum gibiydi. Annesini kaybettiğinde yanındaydım. O zaman bile üzüntüsünü saklamayı başarmıştı. Kolay kolay ağlamazdı mesela. Duygularını saklamayı bilirdi. Konu ailesi olmadığında. İçinde minicik bir kız çocuğu vardı. Arada sırada bu yanı ortaya çıkıyordu. Çocukluğunda yapamadığı çok şey vardı. Annesinin elinden tutup parka gideceği yaşlarda mezarına gitmek zorunda kalmıştı mesela.
"Yasemin daldın gittin bebeğim."
Seslerini tekrar duyduğumda düşüncelerimi bir kenarı bıraktım. Ortalarına uzandım. Sıkıca sardım ikisini de. Onlar benim her şeyimdi. Ve asla ama asla onları bırakmayacaktım. Miray'ın elinden tutup parka gidemediği annesi olacaktım. Ve ona çok iyi bakacaktım. Sude'ye de aynı şekilde. Çok seviyordum abi çok. Bu şekilde huzurlu bir ortama göz kapaklarım daha fazla dayanamamıştı. Huzurlu ve derin bir uykunun kucağına kendimi bıraktım.