bigbang - stay
artık birbirimizin hakkında birşeyler öğreniyorduk tıpkı bir arkadaşın bildiği ve zamanla öğrendikleri gibi. yavaşça tanıyorduk birbirimizi. sen beni tanıyordun, bense senin hakkında bildiğim tüm gerekli gereksiz bilgileri tüm doğrularıyla öğreniyordum. tıpkı her pazar sabah sekiz de fotoğraf makinesiyle bir şeyleri çekmeye hazır duruma gelip şehir parkında çiçek ve gökyüzü resimlerini çektiğin gibi. bana gökyüzünü ve güneşi sevdiğini söylemiştin. oysa ben seni hayattan nefret eden bir adam gibi biliyorken anladım aslında senin hakkında hiçbir şey bilmediğimi. şimdi ise seni görebilmek adına alarmı hep erken bir saate almaya başladım çünkü bilirsin, pazar günleri tatil yapmak içindir. ve ben bu günler öğleye doğru uyanırken sayende her pazar saat sekizde evime yaklaşık 3 kilometre uzaklıktaki yere pijamalarımla koşar olmuştum.
bunları bilmene gerek yoktu elbet. bunların hiçbirini bilmene gerek yok. fotoğrafını çektiğin, senin manzara olarak gördüğün her bir ahenk gözümde küçülüyordu. çünkü bende uykulu gözlerimle seni fotoğraflıyordum. ve benim manzaram tamda şuan karşımda duruyordu.
"Lalisa.." uzandığın yerden bana bakıyordun tüm gün şehiri beraber turlamıştık şimdi ise güneş tamda batmak üzereyken gözlerine ve bedenine ilişen kırmızı renginde ki hareler güneş misali parlıyordu. sanki etrafımda iki tane güneş vardı artık biliyordum, manzara kişiye özeldi. çünkü benim manzaram gün batımının renklerine karışmış, mayışmış gözlerle gözlerime bakan benim tek güneşim taehyung'idi.
"Lalisa.. fotoğrafı benim yerime sen çeker misin?" fotoğraf makinesini elime tutuşturduğunda gülümsedim.
"elbette Taehyung"
elime aldığım kamera ile görüntüyü netleştirmeye çalışırken iki dakikayı yuvarlamıştım bile. becerikli olduğum tek bir konu bile yoktu ve bu artık canımı sıkmaya başlıyordu. bedenim kavruluyordu kızıl güneşin hareleri göz yuvalarımı yakmaya başlamıştı bile, acı çekiyordum. ta ki ince parmakların kirpiklerime değdiği yeri buza çevirirken.
bu temas bana yapmam gereken şeyi unuttururken senin de bunu unuttuğunu gördüm. ve artık gördüğüm ikimizinde asıl istediğiydi. birbirimizi gerçekten kapıları açmamız gerektiği..
gözlerim kapalı elimde ki kameranın tuşlarının nerede olduğunu anlamaya çalışırken boşta kalan elin ellerimi buldu. bu kavuşma kalbimi yerden yere savurdu. gözlerimde bir perde misali olan elini yavaşça indirdin. şimdi gözlerimize vuran kırmızı ışık daha da belirginleşiyordu. bu büyülü anı bozmak istemedim. sende istemiyor gibiydin. alev alıyorduk, ve bu ateş hiç sönmeyecek bir türden, daha da büyüyordu. kulağımızda yankılanan tek ses denizin dalga sesleri, gözlerim dudaklarının üzerinde duran lekeye kayarken parmağımın neredeyse basmak olduğu tuşa bastın. kalbimin sesi öyle ki tüm bedenimde uğuldar olmuştu. artık bir fotoğrafımız vardı taehyung. ve bu fotoğraf ikimizin birer manzarası, ikimizin bir çektiği tek fotoğraf..
"sakla bunu" dedim makineye bakarak.
"saklayacağıma emin olabilirsin" gülümsedin. her gülümsediğinde kalbime zarar veriyordun taehyung. tıpkı yüzüme santimlerce yakında duran dudaklarının hafif tebessümü gibi.
"teşekkür ederim, taehyung"
teşekkür ederim herkese kapattığın kapıları bana açtığın için.
ve tekrar teşekkür ederim güzel yüzünün ardında sakladığın tebessümü görmeme izin verdiğin için.
teşekkür ederim.
…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my cigarette ashes jar
Fanficbugün de topladım dudaklarının değdiği sigara izmaritlerini. 060121 for taelice by cl4wns.