•Başladığınız tarih?
•İyi okumalar.✨
Otobüs durağa yaklaşırken heyecanla ayağa kalktı genç kız. Az sonra görecekleri için heyecanlıydı. Kapılar açılırken, etrafına bakındı, bu durakta ondan başka inen olmaması tuhaftı.
Yine de bozuntuya vermeden, indi otobüsten. Simsiyah saçları hafif rüzgarla uçuşuyor, boynundan küçük bir kamera sarkıyordu. Yandan asmalı çantasındaki not defteri ve kalemiyle, yeni bir ülkenin kültürünü öğrenmeye gelen meraklı turist gibiydi.
Ağır adımlarla, kasabanın girişine doğru ilerledi. Burası hakkındaki efsaneleri yıllarca başkalarından dinlemişti. Dediklerine göre, burada ölen insanların ruhları bu kasabada kalmaya devam ediyor ve hatta bazen, buraya kadar gelen bir insana hayata dair tavsiyeler bile veriyorlardı.
Kendisi için ne tavsiye edeceklerini duymak istiyordu Kim Jisoo.
"Hoşgeldiniz, hanımefendi." Duyduğu sesle etrafına bakınmayı kesip bakışlarını sesin geldiği yöne sabitledi ve karşısındaki ufak tefek adama gülümsedi. "Ah, merhaba." Adam onu şöyle bir süzdü, sonra da "Burası hakkında anlatılan efsaneleri duyup mu geldiniz?" diye sordu. Başını salladı Jisoo. "Evet, bayım."
Adam başını salladı ve dönüp yürümeye başlamadan önce "Pekâlâ," diye seslendi, "gel de gezdireyim o halde."
Jisoo belli etmek istemese de sevinmişti bu duruma, her ne kadar efsanelere pek inanmasa da buralarda yalnız dolanmak istemiyordu. Hızlı adımlarla önden ilerlemekte olan adama yetişti.
"Burası," dedi adam, taş bir köprünün önünde durdukları sırada, "çok çok önceleri, idam edilen kişilerin cesetlerinin bekletildiği bir yermiş. Halk, kendine bir ders çıkarsın diye, suçluların cesetlerini köprüye, insanların yoğun olarak uğradığı yere koyarlarmış."
"Halkın çok sevdiği ve değer verdiği bir adam varmış." diye anlatmaya devam etti adam, "Ama yönetim, onu kötü bir adam gibi tanıtmış herkese. İftiralar atılmış ona. Sonrasında, idama mahkûm edilmiş." Sanki tüm bunlar kendisini fazlasıyla üzüyormuş gibi derin bir nefes aldı. "Adamsa, geri döneceğine yemin etmiş. Bunu yapmış da; henüz cesedi köprüde sallanırken, tüm kasabayı lanetlemiş. Nehrin suyunu kurutmuş, ekinlerini mahvetmiş. Hikaye burada başlıyor aslında."
Jisoo şaşkınlıkla yutkundu. Anlaşılan geldiği bu yer, sadece insanlara tavsiyeler veren ruhlardan ibaret değildi. Dönüp tekrar yürümeye başlamış olan adamın peşinden giderken, kendini eskisi gibi güvende hissetmiyordu.
Kısa bir yürüyüşten sonra, eski ve çoğu yeri yanmış, harabe bir köşkün önünde durdu adam.
"Adam, önce kasabanın zengin hakiminden almış öcünü." dedi gülümseyerek köşke bakarken. "Bu koca köşkü yakmış. Hakim alevlerin arasından kaçamamış."
Jisoo sessizce bir fotoğraf çekerken o tekrar yürümeye başlamıştı bile. Sanki bir şey için sabırsızlanıyordu.
Kısa süre geçmişti ki, kasabanın ortasında bir noktada durdular. Tüm evler ve yapılar kolayca görünüyordu bu noktadan.
"İşte bu noktada," dedi adam, "işte bu noktada her gün bir insan yere yığılıverirmiş. Kasabalılar, bunun o zavallı adamın laneti yüzünden olduğunu anlamışlar. Ancak kaçmak için yeterli vakitleri yokmuş."
Jisoo ister istemez ürperdiğini hissetti ve gözlerini kırpıştırarak etrafına ölçen bir bakış attı.
"Senin de muhtemelen duyduğun gibi, ruhları bu kasabaya sıkışıp kalmış. Buraya gelenlere, hayatlarını kurtaracak nasihatler veriyorlarmış." Yavaşça Jisoo ' nun kulağına eğildi. "Peki sen, kasabanın fısıltılarını duyabiliyor musun Jisoo? Ne söylediklerini duyabiliyor musun?"
Jisoo, yaşlı adama adını söylediğini hatırlamıyordu. Ancak şuan buna takılamazdı, etrafındaki atmosfer çok daha ürkünçtü çünkü. Adamın sorusu tüylerini ürpertirken, nefesini tutup kulak kabarttı etrafına.
"Kaç!"
Rüzgarın uğultusu arasından duyduğu fısıltıyla yutkunurken ne duyduğundan emin olmaya çalıştı.
"Kaç! Kaç! Çabuk kaç buradan!"
Bir anda üşümeye ve aynı anda terlemeye başlarken "Kaç..." diye fısıldadı zar zor, "Kaçmamı söylüyorlar." Arkadan ona doğru eğilen adamla nefesleri sıklaşırken "Peki," dedi adam, "onları dinleyecek misin?"
Yutkundu Jisoo. Bir saniyelik duraklamanın ardından, arkasına bir kez olsun dönüp bakmaksızın kasabanın çıkışına doğru koştu.
"Ah," diye iç geçirdi adam arkasından, "Çok küçük, çok genç. Eğer işini bitirseydim, Tanrı'dan gelecek bir azaba kucak açmış olurdum." Hızla kaçmakta olan genç kızı izlerken gülümsedi. "Kaç bakalım, git. Meraktan uzak, sakin bir yaşam sür."
Omuz silkti, dudakları arasından kasabaya yayılan ıslıkla, yeni ziyaretçilerini karşılamak üzere kasabanın girişindeki kulübesine doğru adımladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
whispers of the town • jisoo ✔
Fanfiction"Kasabanın fısıltılarını duyabiliyor musun Jisoo? Ne söylediklerini duyabiliyor musun?" jisoo. tamamlandı | oneshot. daisyamare | 2021