Han

553 47 20
                                    

Antik Çin Uygarlığı zamanında, halka yapılan zulümler hat safhaya çıkmıştı. Bunun önüne geçebilmek için her klandan yetenekli bir efsuncu, kimliğini gizleyerek göreve gitmişti.

Gusu Lan klanının yeşim ikizlerin den biri olan Lan Wangji bu görev için seçilmiş önde gelen bir efsuncuydu. Han da otururken, nasıl bir yol izleyeceğini düşünüyordu. Fakat içeriye gürültüyle düşen beden tüm konsantrasyonunu bozmuştu. Dönüp baktığında yerde tüm pişkinliğiyle gülerek uzanan bir adam görmüştü. Bir insan nasıl olur da evinde beslediği tavşanlara benzeyebilirdi? Ön dişleri sanki havuç kemirmesi için yaratılmıştı. Çekik gözlerinin içine bir avuç yıldız koyulmuştu sanki.. O loş han da ışıl ışıl yanıp sönüyordu. Biraz sonra kapıdan onu içeriye fırlatması muhtemel olan iri yan bir adam daha girdi. Fakat Wangji küçük tavşanına bakmakla o kadar meşguldü ki han da olup bitenler umrunda değildi. Ancak adam, yerde tüm çekiciliği ile içki şişesini dudaklarına götüren tavşan çocuğa yaklaşınca Wangji durumu fark edebildi. Elleri tam tavşan çocuğun yakasını kavrayacaktı ki bichen kınından çıkarak tehditkar bir şekilde adamın cüppesine saplandı, Wangji çoktan ayağa kalkmış ikiliye yürüyordu. Adam, Wangji den etkilenmiş olacak ki cüppesini kılıçtan yırtarak çıkarıp, doğru sokağa koştu. Olup bitenleri yerde rahatını bozmadan izleyen tavşan çocuk, kendisini kurtaran bu beyazlı adamdan etkilenmişe benziyordu. Dudaklarının kenarları ona bakarken iyice yukarıya kırmıştı. Wangi bicheni kınına yerleştirirken göz göze geldiler. Ve Wangji o an bir heykele dönüştü adeta. Bu iki yıldızlı küre onu etkisi altına almıştı. Kendisine doğru yaklaştıkça daha da büyülenen Wangji kolunda ki el ile irkildi. Daha önce kimse izin almadan ona dokunma cesaretini göstermemişti. Tavşan çocuğun elleri de kendisi kadar güzeldi. Acaba başka nereleri............

- Az önceki olaydan beni kurtardığın için teşekkür ederim. Sadece bir kaç içki çaldım diye saatlerdir beni kovalıyordu.

-Sen.. hırsızlık mı yaptın?

- Evet. Neyse geçelim bu önemsiz konuları adım Wuxian.

O parlak gülümseme......o umursamaz tavır.....

- Peki.

Wangji bu kadar etkinlemeye dayanamazdı. Hancıya dönüp odasına gitmek istediğini söyledi ve merdivenlere yöneldi.

Wuxian hayatında hiç böyle bir tavır ve ifadesiz suratla karşılaşmamıştı. Halbuki kadınlar arasında popüler olduğu kadar erkekler arasında da bir o kadar arzulandığını biliyordu. Gerçi şu ana kadar dişine göre birisini bulamamıştı. Ama bu yeşime benzeyen çocuk dikkatini çekmişti, Gizlice merdiven boşluğunda bakarken odasının yerini öğrenmişti. Dışarıya çıkıp penceresinin altında bir süre bekledi. Sonuçta gizli görevde de olsa biraz eğlenmekten kimseye zarar gelmezdi. Yüzünde ki sırıtışla biraz daha bekledikten sonra avına doğru hareket etmeye başladı. Tırmandığı duvarın çoğu yerinde tümsekler vardı bu işini hayli kolaylaştırmıştı. Pencereden içeriye baktığında odanın bu bölümünde kimseyi görememişti. Demek ki ya banyo yapıyordu ya da kıyafetini çıkarmak için paravanın arkasına geçmişti. Bunu firsat bilip pencereden içeriye süzüldü, ince bedeni bu konu da ona bir hayli yardımcı olmuştu. Ayakkabılarını çıkarıp yatağın altına atarak kendisini temiz çarşafların bulunduğu yatağa atıp yorganı iyice üzerine çekmişti. Amacı onu korkutup biraz da sözleriyle taciz edip, yüz ifadelerini görmekti.

Bu sırada ayak sesleri her geçen saniye ona yaklaşıyordu. Yorgan üzerinden bir anda alındığında karşısında ki kişinin suratını görme firsatı olmuştu. Fakat karşısında ki su gibi berrak ve güzel olan yüz minicik bir duygu barındırmıyordu. Sadece..... sadece gözleri. Sanki gözlerinin içinde ateş yanıyordu. Bu durum Wuxian'ın güçlükle yutkunmasına sebep olmuştu.

Yataktan kalkıp sadece şaka yaptığını ve hemen dışarıya çıkacağını söyleyecekti. Fakat iki güçlü el onu kavrayıp adeta yatağa çiviledi. Wuxian ne olduğunu anlamamıştı bile fakat şuan elleri başının üstünde kenetlenmiş tutulurken karşısındakinin yüz ifadesi değişmişti. Dudak kenarları hafifçe kıvrılmış, gözleri ona bir yiyecek gibi bakıyordu.

Wangji, Wuxian'ın yüzüne yaklaştıkça ikisinin de nefesleri kesiliyordu. Sonunda yeşim dudaklar içki kokanlarla buluştuğunda, ellerinin ağrısını unutan kişi neredeyse kendinden geçecekti. Fakat o dudaklar ayrılmaya başladığı an tüm kuvvetiyle ısırarak tekrar kendine çekti. Bu hareket karşında Wangji, Wuxian'in kenetlediği ellerini bırakarak incecik beline götürdü. Wuxian niyetini anlamıştı bu yüzden boşa çıkan ellerini ustalıkla kullanarak karşısında ki adamın cüppesini tek seferde çıkarıp zemine firlattı. Çok geçmeden ikisi de tamamen çıplak kalmıştı. Ve yeşim dudaklar altında ki adamın kulağını eğilip fısıldadı;

Wangi..... bu gece o güzel ağzından çıkmasını istedigim tek kelime bu.

Wuxian büyük bir şevkle açmıştı bacaklarını Wangji'ye. Utanma duygusu bedenini terk etmişti. Sadece karşısında ki bu kusursuz beyaz tenli adam onun olsun istiyordu. Wangji her zamanki sabrını koruyamamıştı ve çoktan Wuxian'ın içindeydi. Kopan çığlık o kadar büyüktü ki bir an tüm han bu çığlık karşısında sessizliğe gömüldü. Önce birinin saldırıya uğradığını düşündüler. Fakat merdivenin başına geldiklerinde duydukları çığlık, zevk içinde çıkan iniltilere dönüşmüştü. O an insanların yüzü yaktıkları gaz lambalarından daha kırmızı olmuştu. Fakat odada ki ikili böyle küçük şeylere aldıramayacak kadar kendilerinden geçmiş vaziyetteydi. Bu durum neredeyse gün doğana kadar sürdü. Nihayet son tur bittiğinde Wangji yorgun bedenini yatağa atıp ikisininde üstünü örttü. Göz kapakları yarıya kadar açılan Wuxian elini hala Wangi'nin elinden çekmemişti. Hoş Wangji'nin de hiç niyeti yoktu buna. Karanlık aydınlığa kavuşurken Wangji son kez baktı sönmek üzere olan gözlere. Daha sonra o da uykuya daldı.
.
.
.
.
.
.
.
.
İLK HİKAYE, BU YÜZDEN HATALARIMI GÖRMEZDEN GELMEYE ÇALIŞIN 🖤

star eyesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin