the one who can be a friend

37 4 2
                                    



Güneşin ilk ışıkları kalın perdeden zar zor geçip odayı aydınlatmaya başladığında Matthew gözlerini araladı. Uykusu ağırdı, normalde çabuk uyanan biri değildi ama bugün Helen ile güzel bir kahvaltı yapmak, onunla Paris'te yürüyüşe çıkmak ve onu tavernaya götürmek istiyordu. Belki de heyecandan açılan gözlerini ovuşturdu ve yataktan eşini uyandırmamak adına usulca kalktı. Giyinme dolabına yönelip üzerine yeşil, dik yakalı bir gömlek, altına da kahverengi kumaş bir pantolon seçti az önce kapağını açtığı dolaptan. Üstündeki kıyafetleri çıkarttı ve seçtiği kıyafetleri giydi. Kendisine boy aynasından baktığında dağılmış olduğunu fark ettiği siyah saçlarını eliyle düzeltti. Kafasını çevirmeden, aynadaki yansımadan Helen'e baktı bir süre. Kız hala uyuyordu ya da uyuyormuş gibi yapıyordu. Sonsuza kadar burada dikilip onu izleyebilir, onun hakkında çeşitli hayaller kurup kafasından tablolar çizebilirdi. Yüzünde oluşan aşk dolu gülümseme solarken boy aynasının önünden çekildi ve odadan çıkmak için kapıyı araladı. Merdivenlerin başında hazır bir şekilde bekleyen sadık hizmetkarı Leon'a "Carlotta'ya söyle, Madam'a özel bir kahvaltı istiyorum." dedi. Genç adam başını öne eğip merdivenlerden indiğinde Matthew de onu takip etti. Leon mutfağa ilerlerken Mösyö salona geçti ve koltuğuna oturdu. Şöminenin yanan ateşine, kafasında dönüp duran tüm olumsuz düşünceleri yakmak istermişçesine baktı. Belki evliliği boyunca o da yanacak bir odun parçasından farksız olmayacaktı. Yine de bu canını acıtmıyordu, çünkü yıllardır aşık olduğu tek kadına kavuşmuştu.

"İyi sabahlar Mösyö."

Helen'in sesi onu düşüncelerinden ayırırken Matthew gülümsemiş ve arkasına dönmüştü. Beyaz, kare yaka elbisesinin içinde muazzam görünüyordu. "İyi sabahlar Madam. Umarım dinlendiniz. Zira bugün bizim için yoğun bir gün olacak."

Anlam veremeyen bakışları adamdayken "Neden?" diye sordu kaşlarını kaldırıp. Mösyö'nün yüzündeki gülümseme kendini iyice belli ettiğinde "Sizin için sürprizler hazırladım. Beğeneceğinizi düşünüyorum. Mesela Paris'te yürüyüş gibi..." dedi bir çırpıda. Helen'in yüzüne ise adamınkinin aksine buruk bir gülümseme ilişti. Bu teklifi reddedemezdi ama Pearl'ü görme endişesi ağır basmıştı. Eğer şehirde ikisini görürse bu durum ona yalnızca acı verirdi ve Helen sevdiği adamın acı çekmesini istemiyordu. Her zaman yaptığı gibi içinden geçen düşünceleri sakladı ve "Elbette, harika olur." dedi. Çocukluğundan beri bunu yapmaya o kadar alışmıştı ki artık garipsemiyordu. Gerçek düşüncelerini paylaşabildiği tek insan kuzeni Annabel'di. "Kabul etmenize çok sevindim Madam. Hem sizinle konuşmak istediğim şeyler var." Kız başını onaylarcasına salladığında Carlotta elinde bir tepsiyle masaya doğru ilerledi. Tepsinin içinde Fransız tostu, kokusundan anlaşıldığı kadarıyla tereyağlı kruvasan ve kruvasana eşlik etmesi adına sıcak çikolata vardı. Carlotta hazırladıklarını bir bir masaya dizerken Mösyö koltuktan kalkıp masaya yönelmiş ve Helen'in sandalyesini oturması için çekmişti. "Teşekkür ederim." Sandalyeye kurulduğunda ise sandalyeyi hafifçe öne ittirmiş ve tam karşısında bulunan sandalyeye de kendisi yerleşmişti. Carlotta sıcak çikolataları da masaya koydu ve "Afiyet olsun Madam ve Mösyö." dedi. Mösyö ellerini gümüş işlemeli çatala ve bıçağa götürdü, önündeki tabağa yemeklerini doldurdu fakat Helen yemeye başlamadan önce yemeklere dokunmadı. "Lütfen önden başlayın Madam." Kız yeniden şaşırmıştı çünkü Blake Köşkü'nde Mösyö yemeğe başlamadan ne annesi ne de kendisi başlayabilirdi. Matthew'in bu tavrı ona oldukça ilginç gelmişti ama yine de ilk lokmayı ağzına atan taraf olmuştu. Mösyö Brown da ona eşlik etmeye başladığında sessizce kahvaltılarını yapmaya başlamışlardı. Fransız tostları bittiğinde bu sessizliği bozan elbette ki Matt olmuştu.

"Öğleden sonra çıkıp Paris'i gezelim. Daha sonra da sizi tavernaya götürmek istiyorum."

Sıcak çikolatasından bir yudum aldığında boğazındaki hafif yanma tadını ne kadar sevdiğini fark etti Helen. Muhtemelen bitter çikolatadan yapılan bu sıcak çikolatayı oldukça beğenmişti. Bardağını masaya kibarca koyup ağzını peçeteyle sildi. "Elbette Mösyö. Peki nereye gideceğiz?"

A Story Of Love And Revenge || +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin