Sevmeye doyamıyordum...
Beklediğim en güzel şeydi Cihangir. Hayallerimi süsleyen, hedeflerimin olduğu fotoğrafta parlayan bir yıldız gibiydi. Yürüdüğüm yolda benimle birlikte ilerlerken beklediğim önüme çıkan taşları bir kenara itmesi değildi, zira bunlarla savaşması gereken bendim. Onun yapmasını istediğim tek bir şey vardı, o da her daim elimi tutması. Yapıyordu da, tutuyordu elimi, bırakmıyordu. Kendinden emindi, güçlüydü, tereddütleri yoktu. Öyle ya, fazlasını bile veriyordu.
O yolda ışık yaktığını daha önce de düşünmüştüm. Hatta, ışığın kendisi olduğunu da. Ama bundan ziyade başka yönleri de vardı birbirinden güzel. Hayallerimi astığım duvara yeni çerçeveler ekliyordu her geçen gün. O çerçeveleri de güzelliklerle dolduruyordu ve anılarımıza da ışığından bir damlayı armağan ediyordu.
Üzerimdeki battaniyeye biraz daha sarılırken Cihangir'in artık evim olan göğsüne başımı yasladım. Gözlerim boydan camdan görünen manzaradaydı, koltukta oturuyorduk o battaniyeye birlikte sarılırken. Cihangir kollarını bana sarmıştı, ben ise orada huzuru en güzeliyle yaşıyordum.
"Dün hemen uyudun," diye mırıldandı o sırada Cihangir. Kendi kendime gülümseyerek "Ne yapayım, seninle uyumayı seviyorum, dayanamıyorum." dediğimde keyifliydim. Sabahın ilk saatlerini geride bırakmıştık. Cihangir'in hazırladığı kahvaltıyla da güne başlamıştık. Dün... Yorgun olduğumuz için yatağa uzanmıştık, sohbet edecektik ama daha konuya giremeyen uyuyan biri vardı ve o, bendim.
Cihangir kısık bir gülüşle "Birileri gelmeyecekti oysa, bir tane yatak vardı diye." dediğinde ben de kıkırdadım. Başımı omzuna doğru yatırıp ona baktığımda "Sen bu gece koltukta uyumak istiyorsun herhalde?" dedim ama bunun cevabını dün vermişti bana. Doğru söylüyordu aslında. Sanırım Cihangir burada uyusa, ilerleyen saatlerde yanına kıvrılmaya çalışırdım.
Aynı, minik kedilerim gibi. Ah... Özlemiştim onları.
Kısa bir an oluşan sessizliği "Ablam seni anneme bir övdü ki, görmen lazım." dediğimde Cihangir kısa bir an duraksadı. Ardından keyifle gülerken "Hadi ya," diyerek mırıldandığında kaşları da hafifçe kalktı. "Başka?" dedi bu sefer de merakla. Bu hali beni içten içe keyiflendirirken dudaklarım istemsizce büzüldü. "Başka," diyerek onu tekrarladım ilk önce. "Annem büyük bir ihtimalle seni babama söyleyecek, ama merak etme bunun konusu dahi açılmaz. Yıllar sonra sanki ben hiçbir şey bilmiyormuşum gibi biz aslında babana söylemiştik derler."
Bu sözlerim Cihangir'i güldürürken "Öğrensinler, iyi oldu böyle." dediğinde beklemeden "Neden?" diye sorduğumda hafifçe omuz silkti. "Gizli saklı bir şey yaşamak istemiyorum çünkü benim için çok özelsin Esila. Bilsin ailen de, haberleri olsun. Hem ilerisi için de iyi, evleneceğimiz zaman bir anda nereden çıktı bu, mevzusu olmaz." dediğinde gülümsedim. "Doğru," dedim kısık bir sesle. "Öyle düşüncelisin ki Cihangir." diyerek devam ettiğimde dudağının bir kenarı kıvrıldı. "Konu siz olunca aksi mümkün değil, hanımefendi." dediğinde gülüşümü gizlemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ama biraz havalanan kaşlarıma engel olamadım. Hitabına, "Çok nazik bir beyefendisiniz, bayım." diyerek cevap verdiğimde gülen yüzünü bozmadan bana yaklaştı ve alnıma ufak bir buse bıraktı. Derin bir nefes aldım o güzel anın etkisiyle. O sırada aklıma Cihangir'in de bir şeyleri anlatmaktan bahsettiği geldiğinde merakla, "Sen ne anlatacaktın bana?" diye sorduğumda kısa bir an duraksadı ama çok geçmeden düzeldi. Ondan biraz uzaklaşıp oturduğum koltukta daha dik bir konum aldığımda yine de hala çok yakındık. Cihangir kolunu koltuğun yüksek kısmına yasarken ben de öyle yaptım, ona doğruca baktım ve sevdiğimin elini belimde hissettim.
Titredim o an. Kalbimden başlayan sıcaklık tüm vücudumu kaplarken elinin bulunduğu belimin karıncalandığını hissettim.
Cihangir temasını kesmeden beni biraz kendine yaklaştırdı ve boşta kalan eliyle battaniye üzerime sardı. Ardından belimi biraz okşadığı sırada "Mert'in babasından bahsetmiştim, hatırlıyor musun?" diye sorduğunda başımı sallayarak onayladım sözlerini. Cihangir de belli belirsiz gülümsedi. Gözlerini benden bir saniye olsun ayırmazken derin bir nefes aldı. "İyileşti, hastalığını atlattı. Bir daha ameliyat olmasına gerek kalmadı, kalbi artık iyi." dediğinde gözlerimin dolduğunu hissettim ama sebebi mutluluktu. Yüzümde büyük bir gülümseme oluşurken sakin bir sesle "Çok sevindim." dediğimde Cihangir de başını salladı. "Ben de," diyerek katıldı sözlerime. Merakıma engel olamadan "Mert'ten haber mi geldi?" diye sorduğumdaysa "Hayır," dedi. "Birkaç gün önceden belliydi ama sana burada söylemek istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
RomanceDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...