Bölüm: 10

264 5 1
                                    



'İnsan aslında fazla bişey istemiyor. Sadece kırıldığı yerle bütünleşmek istiyor. Tüm sorun bundan ibaret.'

...
"Metehan çok hastasın sen doktora gitmen lazım."

Başını iki yana salladı hafif güldü.
"Bilmiyorsun Dolunay, hiç bilmiyorsun hemde."
Yanıma yaklaştı. Elime her zaman ki gibi dokunmaktan korkarak  tuttu.
"Senin bana karşı olan buz gibi tenin ateşimi düşürecek,  kokun oksijen olacak nefes almamı sağlayacak,
Bana karşı bu hislerin bile benim şifam. Bir de beni sevdiğini düşün, baharı hiç görmemiş dünyama her gün çiçek açtırırsın."

Gözlerine saniyelerce baktım. Sonra kendime geldim, yanından uzaklaştım.
"Kahven soğuyor Metehan."
Bişey demeden yavaşça eline aldı kahvesini, bir yudum aldı kahvesinden.
"Kaderde senin bana kahve yaptığını görmek de varmış Dolunay. Kurban olurum ben böyle kadere."
Başımı yere eğdim.
Yeniden öksürmeye başlamıştı bu kez daha da kötü öksürüyordu. Ayağa fırlayıp ateşine baktım. Daha da sıcaktı.
"Metehan kalk doktora gidiyoruz!"
Bir eliyle ağzını kapatırken diğer eliyle kolumdan tuttu. Başını salladı. Öksürüğü kesilince de konuşmaya başladı:
" hayır. Gitmiyorum. Senin bana şifa olduğunu göreceksin Dolunay."


Kolumu ondan kurtarın elinden çekiştirmeye başladım.
"Saçmalama Metehan! Öleceksin çok hastasın. Havale geçireceksin ya!"
Elimden çekti yanına oturttu.
"Bişey olmayacak Dolunay. Sen bana ilaç olacaksın, nefes olacaksın. Bana iyi geldiğini görmekten korkuyorsun sen sadece."
Bu kez elimi tutan elini tuttum. Gözlerim dolmaya başladı. Diğer elimi yeniden alnına dokundurdum. Elim alnındayken konuşmaya başladım:
"Lütfen Metehan, bak bişey olacak korkuyorum."
Alnındaki elimi yavaşça yere indirip onu da tuttu.
"Bana iyi bakarsan iyileşirim Dolunay Hanım."
Ellerimi yavaşça ellerinden alıp gözyaşlarımı sildim. Başımı salladım.
"Tamam. Tamam"
Acele acele kalktım oturduğum yerden.
"İyi bakacağım sana bekle beni geliyorum hemen."
Koşarak merdivenleri çıkmaya başladım. Metehanın odasına gittim ve temiz çarşaf , yastık ve battaniye alıp yanına koşarak gittim.
" iki dakika kalkabilir misin oradan Metehan?"
Şaşkınlıkla yüzüme baktı.
"Yatak mı yapacaksın buraya bana?"
Kalktı. Ben de yatağını hazırlamaya başladım.
"Dolunay yorulmana gerek yok, ben odamda yatarım."
Yatağını yaparken yüzüne bakmadan konuşmaya başladım:
"Hayır sıkılırsın orada, bak burası ne güzel hem televizyon izleriz."
Cevap vermesine fırsat vermeden kolundan tutup kanepeye götürdüm.
"Şimdi sen yat burada, ben de bi ateş ölçer bulup getireyim ateşine bakalım."
Battaniyeyi örtüyordu ki elinden aldım.
"Ateşlisin bunu örmeyeceğiz şimdi."
Battaniyeyi katlayıp koydum.

Banyodan ecza dolabı bulup içini açıp baktım. İhtiyacım olan her şey vardı burada. Koşar adım Metehan'ın yanına gittim.
Gittiğimde gözleri kapanmıştı. Gözlerini açmadı uyuyordu. Ateş ölçer ile yanına yaklaşıp:
"Metehan ateşini ölçeceğim."
Gözleri hafif aralandı ben de ateş ölçeri ağzına sıkıştırdım ve beklemeye başladım.

Ateş ölçerin ses çıkarmasıyla elime aldım. Gözlerim kocaman açıldı. Hemen ayağa kalkıp  Metehan'ı da kaldırmaya başladım.
"Metehan kalk, kalk 38,50 ateşin var üstünü çıkartmamız lazım kalk!"
Gözleri hala tam açık değildi ama doğrulup yastığa yaslanmıştı. Gömleğinin düğmelerini çözmeye başladım. O da kendine gelmeye başlamıştı. Gömleğini çıkartıp diğer koltuğa fırlattım.
"Metehan pantolonun da çok kalın onu da çıkartmamız lazım."
Elim yavaşça pantolonun kemerine gitti. Tam çözüyordum ki elimi tuttu.
"Ben hallederim."
Israr etmeden bıraktım. Ama böyle de duramazdı.
"Ben de o zaman sana ince bir şort bulup getireyim."
Ses etmedi.

GÖLGENDE ÖZGÜRLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin