Her sabah olduğu gibi bu sabahta gözlerimi zar zor açtım. Bugün haftasonuydu ama ben diğer normal çocuklar gibi geç vakte kadar uyuyamazdım. Yanı başımda ısrarla çalan alarmımı kapatıp yarı açık gözümle savaş alanına baktım. Derin bir nefes bırakarak odamda yere saçılmış kitapların, kıyafetlerin hatta orda nasıl olduğunu anlamadığım Portakalın üstüne basarak kendimi banyoya attım. Bir dakika Portakal dediğimde aklınıza meyve olan geldi değil mi? O kadar da değil! Portakal benim peluş ayım. Turuncu renkte olduğu için öyle sesleniyorum. Eğer sınıftakiler bir peluş ayıcığa isim koyduğumu öğrenselerdi gözlerinin önündeki sert kız profilim yerle bir olurdu. Bu bir sır. Sadece siz biliyorsunuz.
Banyo kapısını açıp attığım adımla popomun üstüne düşmem bir oldu. Odam dağınık olduğu için bu sık sık tekrarlanır. Yakında popom kırılırsa şaşırmayın. Eşyaların arasında parmak ucumla dolabımın önüne gelip gündelik kıyafetlerimi çıkardım. Gerçi her gün aynı şeyleri giyiyorum. Sabah giyiyorum akşam yıkayıp kurutup diğer sabah tekrar giyiyorum. Lise öğrencisi olup üstüne üstlük bir de tek yaşamanın sıkıntılarından biri. Saate baktığımda işe geç kaldığımı farkettim. Çantama molalarda çalışmak için kitaplarımı atıp son kez odama baktım.
"Gelince toplarım artık. "
Sanki beni anlarmış gibi Portakala öpücük atıp el salladım. Kapıyı açtığımda önümde güzel bir kadın beklemiyordum tabi.
"Merhaba güzel kızım. Biz karşı daireye yeni taşındık. Ailen evde mi acaba?"
Telaşla saate bakıp artık gitsemde geleceğimden parlak keli olan, sanki kırmızı başlıklı kızın babaannesini yemiş gibi bir türlü kasanın arkasına sığmayan göbeği ve burnunun ucunda ki gözlüğü bir türlü düşmeyen cimri bir o kadarda uyuz patronumdan azar işitmenin kaçınılmaz olduğunu anlamıştım. Zaten verdiği 3 kuruş maaşımdan kesip o karga sesiyle "Geç kaldığın için cezalısın. Bu yüzden fazladan mesai yapacaksın ve maaşından kesicem." dediğini duyar gibiydim. Başımı iki yana sallayıp o kötü senaryodan kurtulmanın rahatlığı ile karşımdaki kadına çevirdim bakışlarımı. Soruyu tekrar etti.
"Ailen evde mi?"
Başımı öne eğip dudaklarımı birbirine bastırdım. Tekrar mavi gözlerine bakıp "Ailem yok efendim. Ben tek yaşıyorum." diyebildim titreyen sesimle. Güzel kadının gözlerinde alışık olduğum bir bakış yakalayınca kendime geldim. Bana acımıştı, herkes gibi. Buna bende dahil. Zorla gülümseyerek dudaklarımı oynattım. Bu garip ortamı bozup bir yalan daha salladım. Artık bana cennet kapıları kapandı. Bana el sallayıp cehennemin kapısını açan ve günah puanları en yüksek kişi olarak beni seçmiş ödül veren bir şeytan canlandı gözümde. Artık çizgi roman okumayı bırakmalıyım.
"Ailem iş için kısa süreliğine yurt dışına çıktılar. O yüzden şu anlık tek başıma yaşıyorum demek istedim."
"Ahh..anladım. Ne iş yapıyor ailen?"
Sana ne demek geldi içimden. Mahallemizin yeni dedektörü hayırlı uğurlu olsun.
"Şey.. benim gitmem gerekiyor da size kolay gelsin."
"Bir dakika."
Yine ne var be kadın! Allah enişteye sabır versin.
"Evet yine ne istemiştiniz?"
"Bugün hafta sonu okul yok yani."
Yok aq ciddi olamazsın!
"Biliyorum."
"Okul çantasıyla nereye gidiyorsun ki? Dershaneye falan mı?"
Ne dershanesi? Dershaneye param mı yeter benim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Kalpler | K.T.H - J.J.K |
FanfictionAşk ne lan? Adına "AŞK" denilen bu duygu karmaşasının arasında sıkışıp kalmış genç kalplerin hikayesi. Henüz aşkın nasıl hissettirdiğini bilmeyen bir kızın iki oğlan ile imtihanı. "Seni seviyorum." "Ne yapabilirim?"