1. TUTKU DOLU BAKIŞLAR

143K 1.9K 370
                                    

Adımlarımın beni götürdüğü yer bir eğlence merkeziyken, ruhumun gittiği yer bir cehennemdi.

Yavaş yavaş oraya sürüklendim: cehenneme.

Eğlence merkezinden içeri girdiğimde, bu andan sonra, avuçlarımın arasındaki kozların birer köze dönüşeceğinden habersizdim. Beni nelerin beklediğinden de...

Adımlarım, olacakları hissetmişim gibi, tam kapının girişinde duraksadığında, karşı tarafta bana bakan bir adam vardı. Tutku dolu bakışlar doğrudan bedenimi tarumar ederken, olacakları biliyor olmanın endişesi milim milim bedenimde gezindi.

Bakışlarımı onun üzerinden çekmeden ona doğru ilerlerken, tek isteğim, adımlarımın teklememesiydi. Adımlarım teklemedi, zira tekleyen kalbimdi.

Saniyeler içerisinde, tam önünde duraksadığımda, "Can Kozalı," diye fısıldadım. "Buradasın!" Burada olacağını biliyordum ve bu yüzden buradaydım fakat o bunu bilmiyordu.

Yüzündeki tek ifade, gözlerinden yansıyan tutku dolu ifade olurken, "Buradayım," dedi kestirip atar gibi. Hiç değişmemişti. Aylar önceki o adam gibiydi. "Sen neden buradasın?" İfadesinde şaşkınlığın ayak izleri dolanıyordu.

Başımı önemsiz olduğunu belirtmek için iki yana salladıktan hemen sonra, "Biraz eğlenmek istedim," dedim dürüstlükten uzak bir şekilde. "Seni burada görmeyi beklemiyordum." Bir süre duraksayıp derin bir nefes verdim. "Daha doğrusu, seninle bu kadar uzun zaman sonra yeniden karşılaşmayı beklemiyordum."

Oysa buraya onun için gelmiştim ve beni buraya sürükleyen, kaderdi.

Ellerini ceplerine sokup bakışlarını kısa süreliğine diğer insanların üzerinde gezdirdi ve bana döndü. "Beni bulan sensin, Berna, ben değil."

"Beril," diye düzelttim onu. "Adım Beril."

Tek geceden ibaret olan ilişkimiz, belki de ilk kez tenimde bir yara açtı fakat bunu ona göstermedim.

Adımı düzelttikten sonra yüzünde oluşan ifade, ellerimde bir titreme meydana getirirken, "Öyle mi?" diye sordu şaşırmış gibi. "Sanırım karıştırdım."

Başımı onaylarcasına sallarken, "Öyleyse sana iyi eğlenceler," dedim ve arkamı dönüp gitmeye yeltendim. Oysa gitmemeliydim çünkü kadere boyun eğmiştim. Üstelik buraya kendim için de değil, bir başkası için gelmiştim ve vazgeçemezdim. Kolumdan tutup beni kendine çekmeseydi, her şeye rağmen gidecektim fakat gidemedim. Kolumu sıkıca tutup onun tutkuyla çevrelenmiş çehresine bakmamı sağladığında, dehşete düşmüş bir ifadeyle, "Ne yapıyorsun?" diye sormakla yetindim.

Sözlerimi umursamadan, burnu boynumda gezinmeye başladığında, yalnızca sözlerimi değil, çevremizdeki hiç kimseyi de umursamadığı her hâlinden belliydi. Burnunu boynumdaki hassas noktaya sabitleyip öylece durduğu sırada, "Üniversitede böyle değildin," diye fısıldadı. "Gittikçe daha çekici ve öz güvenli bir kadın oluyorsun ve bunun en çok da sen farkındasın."

Kendimi onun kollarının arasından çekip kurtarmak istedim fakat buna izin vermedi. Burnunun yerini dudakları aldığında dudaklarımın arasından kaçan inleme ise asla umurunda değildi, zira bundan hayli zevk aldığına yemin bile edebilirdim.

"Hayır," diye ona itiraz ettiğimde, neye itiraz ettiğimi bir an ben bile kestiremedim fakat sonra kendime geldim ve ekledim. "Bana bu şekilde yaklaşmanı istemiyorum, Can. Buradan gitmeliyim."

En azından şimdilik gitmeliydim, zira onunla karşılaşmaya henüz hazır olmadığımı fark etmiştim.

Ben kendimle âdeta savaşırken, sözlerim onu hiç etkilemedi. Etkileseydi de, yaptığı şeylerden vazgeçmezdi.

KOZ VE KÖZ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin