Sabah kalktığımda Mert yanımda yoktu. Yatakta iyice gerinerek yattığım yerde doğruldum. Komodinin üzerindeki telefonuma uzandım. Saat sabahın dokuzu olmuştu. Geç kalmıştım.
Yataktan fırlayıp banyoya koştum. Duş almaya vaktim yoktu. Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı öylesine at kuyruğu yaptım. Hızlıca hazırlanıp evden çıktım.
Her gün otobüs, minibüs köşelerinde harap oluyordum. Bir kaç haftadır Mert araba alalım diye beni darlayıp duruyordu. Aslında ihtiyacım da vardı ama masraf yapmak istemiyordum. Araba kullanmayı biliyordum, bazen Mert'in arabasını kullanıyordum. Hayalimdeki arabayı bir kenara atıp gelen minibüse bindim.
**
Hastaneye geldiğimde burası tam bir kaos ortamıydı. Acil doktorları oradan oraya koşuyor, hastalarla ilgileniyorlardı. Sinan hocayı eşi Nisan ile konuşurken gördüm. Sinan hoca ve Nisan hoca yaklaşık dört aydır buradaydı. Evlilerdi. İzmir'de bir hastanede tanışmışlar. İlk zamanlar anlaşamamışlar ama sonra birbirlerine aşık olup evlenmişler. Onların bulunduğu yere doğru gittim.
" Selam, nasıl gidiyor? " Nisan gülümseyip karnını gösterdi.
" Bebiş biraz yoruyor işte. " Doğumuna iki ay kalmıştı ama hâlâ acilde çalışıyordu. Sinan hoca ona kızsa da Nisan inatçı bir kızdı. " Pek bir şey kalmamış doğuma. Ben önlüğümü giyip geliyorum, siz de biraz dinlenin."
Sinan hoca teşekkür etti içtenlikle. Soyunma odasına girip çantamı dolaba koyup önlüğümü giydim. Dolabın kapısını kilitledikten sonra oradan çıktım.
Acile hamile bir kadın getirmişlerdi. Kadının karnı pilates topu büyüklüğündeydi. Muhtemelen doğumu yakındı. Kocası olduğunu tahmin ettiğim bir adam bize doğru koştu. " Ne olur yardım edin, karım hamile. Doğumuna çok az kaldı. Kaza yaptık, ne olur onlara bir şey olmasın. " Kadını acil müdahale odasına aldık. Pek bir şeyi yoktu ama bebek etkilenmiş olabilirdi.
Kadının kocasının kafasına da zorla pansuman yapılmıştı. Adam sürekli karısını görmek istiyordu. Bahar, adamı alıp ultrason odasına getirdi. Bebeğin kalp atışlarını açıp dinlettim.
" Bebek de eşiniz de gayet iyi. Sadece birazcık dinlenmesi lazım. Sizin de öyle. "
Hasta işlemlerini yaptıktan sonra iki kişilik bir odaya aldırdım onları. Kadın kendindeydi ama dinlenmesi için serum takılmıştı. Onların dosyasını hemşirelere verip oradan ayrıldım. Acildeki diğer hastalarla ilgilenmem gerekiyordu.
**
Saatler sonra yorgunluktan ölmüş bir şekilde hazırlanmış hastaneden çıkmıştım. Eve gidip kendimi yatağa atmak istiyordum. Ama bunun mümkün olmadığını eve gelince anlamıştım. Çok güzel bir yemek masası beni bekliyordu. Bugünün Sevgililer Günü olduğunu bile unutmuştum.
" Ya aşkım!! İnanmıyorum sana, çok güzel olmuş burası. " Mert'in yanağına bir öpücük kondurdum.
"Duş alıp geliyorum aşkım. "
Bütün kıyafetlerimi çıkarıp kirli sepetine attım. On dakikalık duştan sonra odaya geçip hızlıca iç çamaşırlarımı ve triko elbisemi giyip saçlarımı kuruttuktan sonra az makyaj yapıp odadan çıktım.
**
" Yemekler soğudu be kızım, gelemedin bir türlü. " Bana sarılıp yanağıma bir öpücük kondurdu. Masaya geçip tabağıma iki tane dolma alıp yemeye başladım. Yemekleri Mert yapmıştı. Babası gibi yemek yapmayı çok seviyordu. Bazen işten yorgun gelirsem ona yaptırıyordum." Ellerine sağlık aşkım. Bu yorgunluğun üzerine bu yemek çok iyi geldi. " Birlikte masayı toparlayıp bulaşıkları makineye yerleştirdik. İkimize kahve hazırlayıp salona geçtim. Mert elinde küçük bir kutuyla bekliyordu. Kahvesini masanın üzerine koydum.
" Hediyeni çok önceden almıştım, nasıl saklayacağımı şaşırdım. " Elimdeki kutuyu ona uzattım. En çok istediği saatti. Kutuyu açıp bana baktı. Sonra kalkıp kocaman sarıldı. Sıra ondaydı. Elindeki kutuyu verdi. Kutuyu alıp açtım. Araba anahtarı vardı. Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
Elimden tutup ayağa kaldırdı beni. Kapıyı açıp yandaki garaja doğru yürüdük. Elindeki kumandayla garajın kapısını açtı. İçinde Mini Cooper vardı. En çok istediğim araba.. Arkamı dönüp Mert'e sarıldım. " Seni çok seviyorum!!"
**
Biraz beraber vakit geçirdikten sonra Mert dava dosyalarını incelemek için çalışma odasına çıkmıştı. Ben de mutfakta yaptığım bisküvili pastayı dolaba koymuş, mutfağı temizliyordum. O sırada telefonum çalmaya başladı. Salona koşup telefonu açtım." Efendim Bahar? " Bahar bu saatte normalde aramazdı.
" Hocam, hastanız doğum yaptı. İkisi de çok iyi ama kadının kocası kayıp. Kaçmış. Hastaneye gelebilir misiniz? Kadın epey perişan oldu. "
Telefonu kapatıp koşar adımlarla odaya çıktım. Hemen bir kazak bir de pantolon giyip çantamı ve montumu alıp merdivenlerden indim. Gürültüyü duyan Mert de çalışma odasından çıkmıştı.
" Hastaneden aradılar, acil gitmem lazım. Arabamla giderim. "
" Tamam güzelim, dikkat et."
**
Hastaneye geldiğimde ortalıkta pek kimse yoktu. Saat gecenin ikisiydi tek tük hasta vardı. Bahar'ı da yanıma alıp doğum yapan hastamın yanına gittim. Adı Yaren'di." Geçmiş olsun Yaren. Maşallah bebeğin çok sağlıklı, hiç bir sıkıntı yok. " Yaren gülümsedi ama aklı kocasındaydı.
" Kaçtı gitti , beni bıraktı bu halimle. "
" Merak etme, ben sana kocanı getireceğim. Bahar hoca seninle ilgilenecek. " Oradan ayrılıp güvenlik odasına girdim. Mehmet abi oturmuş ekranlara bakıyordu.
" Kolay gelsin abi, şu adamı bulabildin mi? " Mehmet abi bilgisayarda bir kaç tuşa basıp ekranı bana çevirdi. " Burdan sonrası yok. Üçüncü katta olma olasılığı yüksekti ama katı didik didik aradık, yok. "
Mehmet abiye teşekkür edip asansörle üçüncü kata çıktım. Burası çocuk hasta bölümüydü. Yangın merdiveni çıkışının önünden geçerken bir ses duydum. Birisi ağlıyordu. Kapıyı açtım. Adam buradaydı. Beni gördü.
" Karım da öldü değil mi? Kız kardeşim gibi o da doğumdan sağ çıkamadı. " Adama uzanıp elini tuttum.
" İkisi de çok iyi. Geçmişte kötü şeyler yaşamışsınız ama bakın bir oğlunuz oldu. Geçmişe sarılıp üzülmek yerine karınıza ve oğlunuza sarılıp mutlu olmak istemez misiniz? "
" Evlenmeden bir sene önceydi. Kız kardeşim doğuma girecekti. Namussuz kocası kardeşimi doğuma iki hafta kala dövmüş, acilen doğuma aldılar. Bebek kurtuldu ama kardeşim Meryem'im oracıkta öldü. Bebeği de iki hafta küvezde kaldıktan sonra vefat etti. Namussuz herif, katil herif!! Sonra gitti vurdu kendini geberdi. "
Biraz konuştuktan sonra rahatlamıştı. Onu alıp Yaren'in olduğu odaya götürdüm. Yarın taburcu edecektik.
**
Sabaha kadar hastanede kaldıktan sonra Özge'ye kahvaltıya gitmeye karar verdim. Evin önüne geldiğimde arabayı parkedip arabadan indim. Seren bahçede Tuna'ya yemek yediriyordu. Arkası dönüktü.
" Tuna, hadi anneciğim! Ye şunu. Anne de babanın yemeğini hazırlasın. " Duyduklarım karşısında şok olmuştum. Özge doğru söylüyordu. Abimler tehlikedeydi. En çok da Özge.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğim Sende Kaldı
ChickLit"Bana oyun oynadın, resmen oynadın benimle! Sana güvenmiştim ben be! " Onur başını yere eğdi. Benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu. " Kaldır kafanı. Hadi gidip bir yerlerde kutlayın bunu, zaferinizin tadını çıkarın. Nasıl kandırdık ama şu salağı...