20. BÖLÜM- "Fırtına II"

165 33 131
                                    

Merhaba arkadaşlarım! Nasılsınız?

'Fırtına' bölümünün ikinci partıyla karşınızdayım :) Hatırlarsanız çok heyecanlı bir yerde kalmıştı. Şimdi bu bölüm kaldığı o yerden devam ediyor ^^ Sizden ricam tüm hislerinizi, fikirlerinizi o satırın atına yazmanız. Çok merak ediyorum fikirlerinizi.

Çok fazla uzatmadan bölüme geçelim,

İyi okumalar canlarım!

---

20.Bölüm- "Fırtına II"

"Bazı gerçekler vardır, insanı mutlu eden; bazı gerçekler vardır insanı mahveden..."

İnsanın hayatında bazı anlar gelir, olmaması gereken bir şey olur yada söylenmemesi gereken bir söz söylenir. Eğer şanslıysanız, bu size pek etki etmez. Ama eğer şansınız yoksa, işte o zaman mahvolursunuz. Peki ne yapmalı insan? Öylece durup kaderine mi razı olmalı? Hiçbir şey yapılmadan olacağına mı bırakmalı? Hayır. Pes etmeden savaşmalı. Çünkü bazı şeyler bizim irademiz dışındadır. Bir şeyi çok istersin ama o sana gelmez. O zaman sen git ona, arkanı dönüp geri çekilme. Aksine savaş ve sonunda kazan istediğini...

Buradayız. Fakültenin bir dersliğinde. Kapının önünde ben, Yiğit, Melis, Zeynep, Alp ve Hasan var. Arkamızdaysa, her şeyi tek bir sözüyle mahveden Sıla. Tam 'Bitti kazandık!' diyecekken tek bir gerçeği söyleyince karşısında mağlup duruma düşmüştük. Ama hayır, buraya kadar gelmişken pes etmeyecektim.

Biz dersliğin çıkışında donup kalmışken arkama dönüp Sıla'ya baktım. Yüzünde eğlenen, dediğinden zevk alan bir ifade vardı. Kollarını birleştirmiş sırıtarak bakıyordu hepimize. Bir şey dememe fırsat vermedi ve dudaklarını aralayıp,

"Ne o?" dedi. "Bakıyorum da gerçekleri öğrenince hepinizin sesi kesildi?"

Nefretle ve tiksintiyle yüzüne baktım. Daha ne kadar ileri gidebilir dediğimde, beni her seferinde şaşırtıyordu. Bu durumda eğlenmek, tam da onun yapacağı bir işti. Peki, madem oyun oynamak istiyordu, oynayacaktık.

Melis dehşetle, "Aymira ne diyor bu kız?" dediğinde Sıla alayla büyük bir kahkaha attı ve, "Hadi bakalım, şimdi yalan söylediğimi düşüneceksiniz ama..." derken tekrar güldü. Biz sanki bir deliyi izliyormuş gibi onu izlerken güçlükle devam etti konuşmasına, "Evet! Doğru duydunuz. Bu kız benim kardeşim!" 

O esnada Zeynep, Sıla'ya doğru bir adım attığında, "Sen ne gurursuz birisin, be! Yeni oyunun bu mu?" dedi Sıla'ya öfkeli bakışlarını gönderirken. Ona inanmamıştı. Ama bilmiyordu ki bu doğruydu.

Sıla, zevkle, "Zeynep," dedi son harfini uzatarak, "Biliyor musun gerçekten bir ara seni sevmiştim ama görüyorum ki senin de bunlardan bir farkın yok. Hepinizin gözü kör olmuş. Lütfen durun ve bir düşünün, Alp bıçaklanmadan önce Aymira neredeydi? Haftalarca konuştu mu sizinle? Yada arayıp sordu mu? Hayır! Neden? Çünkü sizi kullanıyor! "

Bu sefer ona acıyarak baktım. Nedense içimde artık en ufak bir öfke yoktu ona ve tavırlarına karşı. Çünkü gerçekleri bir ben, bir de Yiğit biliyordu.

Az sonra herkes bana bakıyordu bir açıklama beklercesine. Hepsinin kafasını karıştırmayı başarmıştı. Bir tek Yiğit'in öldürücü bakışları onun üzerindeydi. Bir tek o emindi benden. Başından beri hep yanımda olan oydu.

En sonunda bu bakışlara daha fazla dayanamadım ve Sıla'nın gözlerinin içine bakıp belki de her şeyi daha da çıkmaza sokacak cümleyi söyledim,

"Evet doğruyu söylüyor." Derin bir nefes aldım. "Kardeşiz..."

Şok. Burada bu cümleyi duyan herkesin yüzündeki tek ifade şoktu. Yandan bir bakış attım hepsine. Melis, Alp'in kolunu tutmuş destek alıyordu. Hasan ve Yaren'in yüzü kireç gibi bembeyazdı. Zeynep ise aynı yüz ifadesini korumuştu. Belki bana sinirliydiler bilmiyordum ama her şey oldu bitti değildi. Daha duymaları gereken bir çok şey vardı.

ODAMDAKİ SIR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin