ŞAHMERAN'IN KIZI

1.6K 11 2
                                    

Nöbetçi yılan, altın tahtında oturan kraliçenin karşısına geldiğinde yarım metre kadar doğruldu. Altının parlaklığı, genç kraliçenin nemli gövdesine, oradan da gözlerine akmış gibiydi. Nöbetçi yılan daha fazla bakamadı bu ışıltıya, başını eğdi ve mağara taşlarına bakarak konuştu.

– Efendim! Yine gelmişler!

Kraliçenin siyah pırıltılar saçan gözlerinde küçük bir kaygı dolaştı. Bu kaygının büyümesini önlemek için set çekmek istercesine kollarını göğsünde birleştirdi. Sesine bir serinlik ekledi. Nöbetçiye bir şey belli etmek istemiyordu.

– Kalabalık mı? Kaç kişiler?

Tüm yılanlar gibi bu nöbetçi yılan da kraliçeye aşk ölçüsünde derin bir tutkuyla bağlıydı. Tüm aşıklar gibi efendisinin en küçük hareketinden anlamlar çıkartabilen bir kölenin dikkatiyle kraliçenin sesindeki serinliğin sahteliğini anlamıştı. Onun kaygısına, hüznüne dayanamazdı.

– Üzülmeyin efendim. Yalnızca iki kişi, üstelik biri çocuk.

Kraliçe şaşırdı.

– Çocuk mu?

– Evet on iki, on üç yaşlarında bir çocuk ve elli yaşlarında bir adam. Sanırım akrabalar.

Kraliçe gülümsedi.

– Çocuğu korkutmayın.

Nöbetçi yılan, kraliçenin çocuklara olan sevgisini anlayabiliyordu. Her dişi gibi annelik içgüdüsü vardı ve saklamıyordu bunu.

– Ya adam?

– Önce sabırla bekleyin, biz yılanların en önemli gücü budur nöbetçi, unutma. Öfkeni tut, dizgin düşmanın elinde olmamalı, dizginler senin elinde, çünkü öfkenin sahibi sensin. Bizim için tehlikeli olmaya başlayınca üstüne gidebilirsiniz. Kötülük için geldiyse aynısı ile hatta daha fazlasıyla karşılık verilsin. Öyle bir korku yaşatın ki, bir daha uğramasın topraklarımıza.

Bu konuşma Yılankale'nin metrelerce altında karanlığın ve serinliğin egemen olduğu, tarihi kalıntıların katmerleştiği bir düzlemde geçiyordu. Nöbetçi yılanın konuştuğu kraliçe, yüzyıllar önce ihanete uğrayarak öldürülen Şahmeran'dan bir parçaydı. Kimselerin bilmediği, taşların gizlediği, yeraltı sularının sakladığı, ayrık otlarının ilmek ilmek kapladığı toprağın binlerce sırlarından biriydi. Bu kraliçe, Şahmeran'ın kızıydı.

.................................... 

Çukurova'da yaşayan bütün halkların çok iyi bildiği gibi Tarsus kralının iyileşmesi için Şahmeran'ın canına kıyılmıştı. Ama ne efsanelerde ne hikayelerde yer alan ve insanoğlunun bilmediği bir gerçek vardı: Şahmeran'ın yakalanmadan önce yeraltında bıraktığı yumurta.

Yılanlar ondan geriye kalan tek şey olan bu hatıraya gözbebekleri gibi baktılar. Sıcaktan, soğuktan, düşen taşlardan, yeraltı kartallarından, altın arayan definecilerden, kazı yapan arkeologlardan, yolunu şaşıran gezginlerden korudular.

Zamanı gelince yumurta ince ince çatlamaya başladı. Tüm yılanlar nefes almadan izliyordu olup biteni. Alacalı iri yumurtadan yavrunun başı çıkmaya başladığında kıpırtısız kaldılar, yüzünü gördüklerinde hepsi birden rahatlayarak soluk aldılar. Bu ıslıklı, biraz çıngıraklı, derin ses, yakın köylerden bile duyuldu. İnsanlar fırtına çıkacak zannetti, köpekler bilinmeyen bir düşman yaklaşmış gibi uludu.

Yumurtadan çıkan yavru, Şahmeran'ın aynısıydı. Yeryüzünden bir daha dönmeyen ve başına ne geldiğini bilmedikleri kraliçelerinin kopyası. Belden aşağısı kendileri gibi, belden yukarısı güzel bir kız, Şahmeran'ın kızı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 30, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YILANKALEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin