XIX. Bölüm

842 50 14
                                    

Ali Rahmet yüzünde sorgulayıcı bir ifadeyle Kenan'a döndüğünde Kenan bıkkınlıkla sürdürdü:Bilmediğin her hakikati ortaya çıkarmaktan hiç hazzetmiyorum ancak bu sefer yüzündeki ifade keyif verdiği için anlatacağım... Sen Adnan'ı vurduğunda biz senin için idam kararı alınsın diye uğraşırken senin zümrüt gözlü Yaman Hanım'ın İstanbul'a gelip savcı Ayhan'dan ricacı olmuş. 2 çocuğu babasız mı kalsın demiş. Sanki sen onun oğlunu babasız bırakmamışsın gibi...Ayhan'ın Yassıada mahkeme heyetinden tanıdıkları da olunca... İşte şimdi burdasın...Şükür herif o zamanlar evliydi de Hünkar bir yemekle seni kurtarabildi.
Ali Rahmet:Hünkar mı mâni oldu bu işe ?
Kenan:Duymak hoşuna gidiyor olabilir ama bir daha anlatmayacağım Fekeli. 
Gecenin ilerleyen saatlerinde masadaki herkes saz ekibinin çaldığı "Ada sahillerinde bekliyorum'a "  neşeyle eşlik ederken Her zaman sen yalancı, ben kânî/Her zaman orta yerde bir mânî/Her zaman sen uzakta, ben müştâk/Her telâkkide bir hayâl-i firâk  kısmına geldiklerinde Hünkar'ın gülüşü solmuş şarkıya eşlik etmeyi bırakmıştı. Tam o esnada Ayhan kolunu solundaki  Hünkar'ın sandalyesine yaslayıp yaklaşarak bir şeyler söyledi. Hünkar bunun üzerine başını aşağı yukarı sallayarak Ayhan'la beraber ayağa kalktığında ikisi diğerlerine veda edip yanlarına Suzan'ı da alarak kapıya doğru yöneldiler. Onlar arabaya binip uzaklaşmaya başlamışken Ali Rahmet masada sızmak üzere olan Kenan'ı kolundan tutarak zar zor kaldırmış arabaya götürüyordu. Arabaya binene dek nerdeyse kendinden geçmiş olan Kenan, Ali Rahmet de şoför koltuğuna oturduğu anda kendinden beklenmeyen bir atiklikle ceketini düzelterek oturma pozisyonunu dikleştirdi.
Ali Rahmet:Ulan sen az evvel uyumuyor muydun? Arabaya kadar taşıttın bana kendini !
Kenan:Çuval taşır gibi taşıdın uykum kaçtı birader!
Ali Rahmet sabır çekerek kontağı çevirip arabayı sürmeye başlayınca Kenan elini torpidonun üzerine vurarak bağırdı:Yarışma yapalım hadi !
Ali Rahmet:Kenan normalde çekilmiyorsun sarhoşken hiç çekilmiyorsun!
Kenan:Sarhoş değilim Ali Rahmetcim! Sarhoş değilim. Ama sen edebiyat yarışması değil diye korktun galiba !
Ali Rahmet burnundan soluyarak cevap vermek için Kenan'a dönmüştü ki Kenan ondan önce davranıp ön camdan çıkacak gibi yerinde hoplayarak "Dur!" diye bağırdı. Ali Rahmet anlık şokunu yaşarken Kenan'da çocuk azarlar gibi azarlamaya başlamıştı Ali Rahmet'i.
K: Evi kaçıracaktık aklın nerede be adam?
Ali Rahmet ona döndüğünde yüzüne yerleşen saf gülümseme ile sarhoşluğun farkına varmadığı neşesi artık iyice etkisini göstermişti Ali Rahmet'in gergin yüzüne bakıp bir kahkaha patlattı.
K: Korkma korkma gitmiştir.
Ali Rahmet her ne kadar durumdan hoşnut olmasa da Kenan'ın haline gülmeden edemedi, arabada kalmasını evladına öğütleyen bir baba gibi açıklamaya başladığında Kenan'ın etrafında olup biteni kavrayacak durumu olmadığını görünce daha fazla vakit kaybetmek istemediğinden gülerek indi arabadan. Kenan haklı çıkmıştı etrafta başka araba yoktu Ayhan'ın gitmiş olmasından aldığı keyifle kapıya yaklaştı. Işıkların yanmasından cesaret alarak kapıyı çaldı. Kapıyı kendince sessiz olduğunu zanneden söylenmesi ile ellili yaşlarda bir hanım açmıştı. Ali Rahmet karşısında gördüğü bu yabancı hanıma boş gözlerle bakarken gecenin bir köründe kapısında gördüğü yabancının şaşkın suratıyla karşılaşan ev sahibi de sinirle söylendi.
X: Bu saatte kapıma gelmenizin geçerli bir açıklaması var mı beyefendi?
Ali Rahmet utancından kem küm ederken arabadan neşeli bir ses yükseldi.
K: Yanlış ev!
Ali Rahmet hanımdan özür dileyip gözlerinden ateş çıkartarak arabaya bindi.
A: Ulan Kenan ulan Kenan! Madem yanlış ne diye durdurdun?
Kenan "Beyimizde iyice Mecnun olmuş.." diye kikirdemesini sürdürdü. Ali Rahmet bu muhabbetin nihayete eremeyeceğini anladığından uzatmadan Kenan'ın heyecanla "Bak şurası şurası" diye gösterdiği eve ilerledi. Çekine çekine girdiği bahçede kapıya yaklaştıkça içinde az evvel yaşadığı utancın kıvılcımları yeşeriyordu. Kenan'ın lafıyla geldik ama Hünkar'ı bu saatte ne diye rahatsız edeceksin diye kendi kendine söyleniyordu. Nihayet kapıyla karşı karşıya kaldığında çalmak ile çalmamak arasında derin bir müzakereye dalmıştı ki arkasından gelen hışırtı sesi ile bahçeye döndü. Hünkar arabayı görünce dışarı çıkmış Ali Rahmet bahçeye girmeden gözüyle takibe almıştı onu. Sessiz gelmeye gayret etmişti ancak bastığı yapraklar, elbisesine sürtünen yeşillikler ona ihanet etmiş kendini göstermesine sebep olmuştu. Ali Rahmet ile göz göze gelince üzerine aldığı şalı düzeltip kendinden emin bir o kadarda soğuk ifadesi ile söze girdi.
H: Bu kadar geç beklemiyordum.
A: Nasıl? Sen geleceğimi...
H: Biliyordum tabi. Kenan'la pek iyi anlaşmışsınız..
A: Yaman Hanım bir hafta oldu.. Tam bir haftadır seni aramadığım yer kalmadı aklımı kaybedeceğim sandım neyse ki Su...
Ali Rahmet bir anlık gaflet ile suç ortağını da afişe etmişti. Hünkar'ın yüzüne tüm masumiyeti ile bakıyor gözleri sevdasının zümrüt gözlerine değince buz gibi bakışları ruhunu üşütüyordu. Bu aralarında mi mesafe içini acıtıyordu Hünkar'a doğru bir adım attı.
A: Hünkar.. Hünkar'ım yapma böyle. Görmüyor musun halimi? Kabul yaptığım yine aştı boyumu ama sen yapma.. bakma böyle.. ayazda kalmış, dal gibi titreyen kalbimi görmüyor musun?
Hünkar derin bir iç çekip bir adım geriye çekildi.
H: Yoruldum Ali Rahmet. Maziden, bugünden, gelecekten yorgunum.. sevda bu çilesi de bal olur diyorum ama olmuyor.. Yama yapacak gücüm kalmadı. Rica ediyorum biraz izin ver bana.
Ali Rahmet geçmişte Hünkar'ın tahribatını kendi acısıyla tartar kendi kefesine ağırlık yazar Hünkar'ı acıdan muaf tutardı istemeden. Onu içine çektiği bulutlar memleketine döndüğü andan itibaren dağılmaya başlamıştı. Görmekten kaçtığı acıları yüzünden, ruhundan okunurken bunca yılını heba edip yaralarına derman olamadığı için kendinden nefret ederdi zaman zaman. Kenan'a öfkesi de bu yüzdendi esasen. Dostu dahi olsa derman olmasına dayanamıyordu. Bugün bir kez daha şeffaflaşmıştı Hünkar'ı koyduğu camdan çerçeve. Acılarını daha net görüyordu artık. Yüzüne bakmaya cesareti olmadığını hissetti bir damla yaş süzüldü gözlerinden.
A: Peki bugün olmasın ama yarın ben yine burada olup yine zümrüt gözlerine bakmaya cesaretim olmadan pencerenin altında yüzünü görmeyi bekleyen bir garip Fekeli olacağım. Mazimiz de, bugünümüz de, geleceğimiz de aydınlık Hünkar. Biliyorum bazen bana bakınca, sesimi duyunca hatıraların nefesini kesiyor...O anlarda yok olmak istiyorum. Sana acı veren varlığımdan bir zerre toz kalsın istemiyorum ama sonra...Sonra diyorum ki derdimin dermanı nasıl ki sensin senin dermanın da benim...Biz oldukça hayat nasıl gelirse gelsin karşılarız...Bize inan Hünkar!
Hünkar gözyaşlarının eşlik ettiği buruk bir gülümseme ile yanından geçip eve girdi Ali Rahmet ise gözyaşlarını silip arabaya ilerledi. Dünü olamadığı, bugünü olamadığı sevdiğinin yarını olacaktı kararlıydı. Başını kaldırıp gökyüzüne baktı derin bir nefes aldı en parlak yıldıza dikti gözlerini ve söz verdi  "Ne olursa olsun.." dedi "Ne olursa olsun yarın bizim olacak!"
Ertesi günün beraberinde yeni umutlar getireceğini düşünen Ali Rahmet evine gitmek için yola koyulmuş ancak Kenan'ı nereye bırakacağını bilemediğinden onu da beraberinde götürmüştü. Sabahın erken saatinde de görevinin bilincindeki bir nöbetçi gibi dün gece yerini öğrendiği konağın önüne gelmişti. Kontağı kapatacaktı ki siyah arabasına yaslanmış bir konağa bir kolundaki saate bakan Ayhan'ı fark etti. Birkaç dakika arayla Suzan ve Hünkar da kapıda görününce üçü arabaya binerek uzaklaştılar. Ali Rahmet Kenan'ın Ayhan'la ilgili söylediği şeyleri düşünerek onları takip etmeye başladı. Belli ki Ayhan da zamanında Hünkar'ı görüp beğenen güruhtan biriydi. Ancak Ali Rahmet'in şaşırdığı mesele bu değil Hünkar'ın Ayhan'a olan tavırlarıydı. Çiselemeye başlayan yağmurda bir müddet yol aldıktan sonra üçü arabadan inmiş Ayhan Suzan'ın açtığı şemsiyeyi eline almış Hünkar da kendi şemsiyesiyle sokakta yürümeye başlamıştı. Bir süre sonra hızlanan yağmura ve etrafta koşuşturan onca insana rağmen Ayhan ve Suzan önden yürümeye başlamış Hünkar da birkaç adım gerilerinde yavaş adımlarla onları takip ediyordu. Hünkar en sonunda derin bir nefes alarak durmuş ve arkasına döndüğünde Ayhan'ın takip edildiklerini söylediklerinden beri görmeyi beklediği yüzü görmüştü. Fark edildiğini anlayan Ali Rahmet de telaşsızca Hünkar'a yaklaşmaya başladığında Hünkar da birkaç adım atarak şemsiyenin altına Ali Rahmet'i de aldı.
Ali Rahmet:Yağmuru hesap edemedim...Tıpkı en başında yaptığım korkaklığın bizi 40 yıl ayıracağını,seni Kenan'dan kıskanırken o ateşle senin canını yaktığımı hesap edemediğim gibi.
Hünkar:O gün Kenan'ı kıskanmanı gerektirecek hiçbir şey olmamışken üstelik!
Ali Rahmet:Biliyorum Hünkar biliyorum...Ama aklım çıkıyor seni yine bir başkasıyla görürüm diye. Benim sende gördüğümü görmeleri düşüncesi bile beni deli ediyor.
Hünkar bakışlarını yere indirerek buruk bir gülümseme yerleştirdi yüzüne:Oysa ben yanında Rana varken bunları hissedecek fırsatı bulamamışsındır diye düşünmüştüm hep...
--------
Günaydın,tünaydın,iyi akşamlar günün hangi bölümünden hikayeyi okuyorsanız hepinize merhabalarYorumlarda fikirlerinizi belirtmeyi lütfen unutmayın iyi okumalar 🥳

Zümrüd-ü AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin