25.BÖLÜM

56 2 3
                                    

Amy Mark'ı şuan bulamayacağını çok iyi biliyordu. Odasına gidip John'u kontrol etmeliydi. Sorgulama işini sonra da çok rahat bir şekilde yapabilirdi. Baş ağrısıyla yaptığı mücadelede yenik düşüyordu. Başının içinde sanki bin ton ağırlık vardı. Gözleri yavaş yavaş Amy'e ihanet ediyor gözlerini kapamasına neden oluyordu. Odasına geldiğinde ise kendisini taşıyabilecek hali yoktu. John'un uyuduğu yatağa gelip çocuğun yanına yattı. John yatakta kıpırdandı ama uyanmadı. Amy ise o sırada derin bir uykunun kollarına atıldı. Rangor ve masadaki adamlar tartışmayı kesip Amy'nin ne kadar haklı olabileceğini düşünüyorlardı. Planı uygulamaya karar verdiler. Ama hazırlıklar gece yarısından önce bitmeyecekti. Sonunda bütün askerleri toplayıp iş bölümü yaptılar. Önceden orada saklanacak birlikler kendilerine uygun yer bulmak için yola çıkmışlardı bile. Hazırlıklar Rangor'un tahmininden de kısa sürmüştü. Şimdi atların üzerlerine bağladıkları sahte askerlerle yola çıkmışlardı. Kendileri meydanın içine girmeyerek Arka taraftan dolaştılar. Böylelikle düşman askerlerinin arkaya doğru kaöası engellenmiş olacaktı. Şimdi sahte askerler meydana gelmişti. Önce üzerlerine ok yağmuru başladı. Rangor ve askerleri beklediler. Ok yağmuru bittikten sonra Amy'nin de tahmin ettiği gibi düşman askerleri meydandaki askerlere saldırmak için ortaya çıkmışlardı. Rangor el işaretiyle okçularına ateş etmelerini söyledi. Bazı okçular ağaçlardaki düşmanları yere indirirken diğerleri ise meydandaki diğer düşmanları vurmakla meşgullerdi. Düşman askerleri tuzağa düştüklerini anladıklarında ise onları asıl ordunun içine çekmek için Rangorların tarafına doğru atlarını dörtnala koşturdular. Ama karşılaştıkları manzara ile oldukları yerde kaldılar. Şimdi onurlu (!) birer asker gibi ölmeyi bekliyorlardı. Rangor planlarının işe yaradığını görünce keyiflendi. Amy'nin zekasına bir kez daha hayran kaldı. Düşman askerlerinin komutanını buldu. Adamın yanına geldiğinde "Eğer karşı koymazsanız ölmeyeceksiniz. Ama ne yazık ki karşı koyanları zevkle öldüreceğim." dedi. Düşman komutanıyla şimdi karşılıklı geçmiş boy ölçüşüyorlardı. Sonunda karşısındaki komutan bozguna uğradıklarını kabul etti ve uzlaşma yoluna gitti. Rangor esirleriyle beraber sabahın ilk ışıklarında kaleye girdiklerinde kale halkı zaferi bağırışlarla kutladı. 

*****

Amy kafasını yataktan kaldıramıyordu. Eli ile yatağı araştırdığında ise John'un kalktığını çarşafın soğukluğundan anlamıştı. Çocuk bu kadar çabuk kalkmazdı. Mila Amy'nin yatağın içinde John'u aradığını anlamıştı. "Amy John şuan dışarıda oyun oynuyor. Merak etme." dedi. Ama bu sözleri Amy zar zor anlayabilmişti. Baş ağrısı şiddetlenmişti. Miladan iyi gelebilecek bir kaç bitki suyu istedi ardından "Bugün John'un yanından ayrılma." demeyi unutmadı. Bütün gününü bu yatakta geçirecek olması çok kötüydü. Rangor ve kral kutlamaya kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki başarılarının asıl sahibi kişiyi unutmuşlardı. Amy bunu kendine hatırlattı ve hiç bir zaman onlara güvenemeyeceğine karar verdi. Onlar sadece kendi başarılarını düşünen bencil insanlardı. Ama Amy asla bunu karşılıksız bırakmazdı. Hasta olduğunu bildikleri halde hiç bir doktor kapısını çalmamıştı. Bütün gün yatakta yatma planını bir köşeye koymaya karar verdi. Bu yataktan kalkıp ne kadar güçlü olduğunu herkese göstermeliydi. Zor da olsa yataktan kalkıp seslerin geldiği yöne doğru baktı. Ve gördüğü şey hiç hoşuna gitmemişti. John bir çemberin içinde karşısındaki çocuk la kavga etmesi için zorlanıyordu. Lanet olasıcalar. Amy zaten ağrıyan başından dolayı sinirliydi bir de bu görüntüyü görünce sinirleri kontrol edilemez hale geldi. Askerlerin küçük çocuklar etrafında oluşturduğu çembere doğru yöneldi ve yakaladığı askerleri çemberi bozmaları için iteledi. İki asker yere düşmüş kadına bkıyorlardı. Küçük çocukların ise korkmuş oldukları her halinden belli oluyordu. Amy önce John'a gidip sarıldı sonra yanlarında duran çocuğu da kollarının arasına çekip sarıldı. Çocuk korkusuna titriyordu. "Korkma tatlım." dedi samimiyetle. John ve küçük çocuğu arkasına geçirdi. Başını arkaya döndürdü ve çocuklara bir gülümseme gönderdi. John arkadaşına sarılmış olacakları izlemeye başlamıştı. "Mila hemen buraya gel." bütün salona Amy'nin güçlü sesi yayılmıştı. Karşısındaki kız titreyerek reverans yapmaya çalışıyordu. Yanağındaki kırmızı iz Amy'nin dikkatini çekti. "Bu olanlar ne Mila?" dedi Amy sesini yumuşattı. "Efendim engellemek istediğimde iki asker beni tutup sürüklemeye başladılar. Onlara karşı geliyorum diye beni dövmeye başladılar." dedi ağlayarak. Amy Mila'nın yanına gitti. Kızı omuzlarından tuttu. Kızın gözlerinin içine bakıp ona gülümsedi. Mila kadının ona gülümsemesi yerine bağırıp çağırmasını bekliyordu ama kadın ona gülümsemişti. Ama bu gülümseyişin bazılarının sonunu getireceği belliydi. Amy arkasında duran çocuklara doğru gitti. John'un yanında son derece harap bir şekilde duran çocuğa baktı. "Adın nedir?" diye sordu. Küçük çocuk başını eğip titrek bir sesle cevap verdi "Adım Zack efendim." dedi. Amy Zack'in çenesini tuttu ve yüzünü yerden kaldırdı çocuğun akan göz yaşlarını bir anne şevkatiyle sildi. Ayağa kalktı ve onaları izleyen kalabalığa "Zack'in yakınları nerde?" diye sordu Amy. Kimseden bir cevap gelmeyince Mila Amy'nin yanına yaklaştı ve Amy'nin kulağına "Zach'in ailesi yok efendim" dedi. Amy o anda başından kaynar sular döküldüğünü hissetti. Karşısında bulunan asker bozuntuları ailesi olmayan bu çocuğu eğlence amaçlı kullanıyorlardı. Gözlerini askerlerin üzerinden ayırmadan "Mila çocukları al ve odama gidin." dedi. Mila lafını ikiletmeden hemen çocukları aldı ve salondan çıktı. Amy salonun içinde askerlerle yalnız kalmıştı. "Kim başlattı bunu?" diye sordu. Kimseden cevap gelmeyince karşısında duran beş askere tek tek vurmaya başladı. "Kim başlattı diyorum size?" Amy'nin sesi şatoyu sallamaya yetiyordu. Amy şimdi kılıcını çekmişti. Remen sinirinden dolayı gözü kararmış öldürmekten başka bir şeyi düşünemez olmuştu. Askerler kadının delirmiş olduğunu düşünmüşlerdi. Amy ses çıkarmayan adamların üzerine yürürken Rangor salona gitti. Koşturarak Amy'nin elindeki kılıcı almak için hamle yaptı ama Amy ondan hızlı davranıp Rangor'un hamlesini geri savuşturdu. "Sen benim askerlerime ne yaptığını sanıyorsun?" diye bağırdı Rangor. Amy ise hayretle karşısındaki adama bakıyordu. Bu adam askerlerinin önünde onu azarlıyordu. Amy dik duruşundan hiç bir şey kaybetmedi. "Sen bunlara asker mi diyorsun?" dedi askerlerin önüne tükürerek. Rangor her defasında askerlerini azarlayan bu kadından bıkmıştı. Amy ise karşısındaki adamın ne kadar salak olduğunu anlamıştı. Buradan kurtulma planlarını uygulamaya koymalıydı. Yoksa nişanlısını öldürmek zorunda kalacaktı. Rangor tokat atmak üzereydi ki eli Amy tarafından tutuldu. İkisinin elleri havada asılı kalmıştı. Amy adamın bileğini sıkıca kavranyarak kulağına eğildi. "O bir kere olur Olis. Yalnızca bir kere." dedi ve adamın bileğini savurarak bıraktı. Salondaki askerlere öldürücü bakışlar atarak salonun kapısını çarptı ve odasına yöneldi. Rangor Amy salondan çıktıktan sonra askerleri konuşturmuştu. Ortada dönen olayı anladığında ise iş işten geçmişti. Amy'nin ne kadar gurulu olduğu su götürmez bir gerçekti. Ve Rangor'dan nefret ettiiği açıkça belliydi. 

YILDIZLAR GÖKYÜZÜNDE YÜZERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin