O günden sonra ne Jimin'in aramalarına cevap vermiştim ne de şirkete gitmiştim. Bizim eve de gelmişti fakat kızlar benim iyi olmadığımı ve onu görmek istemediğimi söylemişti.
Yataktan zorla kalkarak odadan çıktım. Merdivenlerden teker teker inerek salona girip, kendimi koltuğa bıraktım. Kızlar beni yalnız bırakmak istemiyorlardı ama ben onları işe gitmeleri için ikna ediyordum. Boş gözlerle duvara bakıyordum. Onu sevdiğim için bu kadar sarsıldım. Acaba anlamış mıdır? Ya da diğerleri? Ne düşünüyorlardır ki? Kendime gelmem lazımdı. Şirkete nasıl gidecektim? Ona nasıl bakacaktım? Sanki ben hata yapmışım gibi hissediyorum. Kapı sesini duyunca yerimden kalkarak kapıyı açtım.
Kızlar içeriye girerek koltuğa oturmuştu. Ben de karşılarına geçip ayakta dikildim. Aklıma gelen fikirle dudaklarımı araladım ve konuşmaya başladım. "Ben işten ayrılacağım."
Hepsi şaşırırken ben de şaşırmıştım. "Chae iyi misin sen? Sırf bu yüzden işten ayrılamazsın." Jisoo'nun söylediği şeyi takmamaya çalıştım. "Jisoo unnie haklı. Güçlü durmalısın." Lisa da konuşunca dudaklarımı büzdüm. Bu sefer de, Jennie'nin sesi duyulmuştu. "Onun nişanlısı var diye sen neden işi bırakıyorsun? Asıl o bıraksın. Seni parmağında oynattı."
Lisa ve Jisoo Jennie'ye kızgın bakarken, ne kadar haklı olduklarını gördüm. Kendimi tekli koltuğa bırakıp ofladım. Ne yapacaktım ben? "Yarın işe geliyorsun daha fazla yatma yoksa evden çıkamayacaksın." Jisoo'yu başımla onayladım. Yarın gerçekten işe gitmeliydim. Yıkılmadığımı ve üzülmediğimi göstermem lazımdı.❦
Dar pantolon giyerek üzerime gömlek giydim. Çizgili siyah ceketimi de giyerek saçlarımı alttan toplayarak bağlamıştım. Önlerden 2 tutam bıraktım ve yüzüme hafif makyaj yaptım. Hazır olduğumda aşağıya inerek evden çıktım. Kızlara benden önce gitmelerini söylemiştim. Taksiye binip şirkete doğru yol aldım.
Geldiğimde yavaş adımlarla şirkete girmiştim. Asansöre binerek 7. Kata bastım. Sakin olmalıydım ve mutlu gözükmeliydim. Derin bir nefes alarak yüzüme bir tebessüm yerleştirdim. Kapı açıldığında asansörden çıktım. Etrafta göz gezdirdim. Her zaman ki gibi normal bir ortam vardı. Herkese başımla selam vermiştim. Kendi odama girerek çantamı masaya bıraktım. Başımı sağa çevirerek Jimin'in odada olup olmadığına baktım. Yoktu.
Jimin..
İlk defa doğum günümü bu kadar kötü geçirmiştim. O günden sonra her gün onu aramıştım ama açmamıştı. Evine de gittim o da olmamıştı. Görememiştim onu. Lena'yı burdan göndermiştim. Rahatlamış olsam da Chaeyoung ile aramı düzeltmeliydim.
Ofise her girişimde odasına bakıyordum. Belki gelmiştir diye ama yok. Kapı tıklandığın da ses vermiştim. Jin içeriye girdiğinde sessizce ne diyeceğini bekledim.
"Jisoo ile konuştum. Ağzından laf almak zor oldu ama olsun.""Ne dedi? Chaeyoung iyi miymiş?"
"İşi bırakacağını söylemiş."
Gözlerim fal taşı gibi açılınca oturduğum yerden kalktım. Buna asla izin vermezdim. Tam kapıdan çıkacakken Jin kolumdan tutmuştu."Hyung bırak da, gideyim kızın yanına."
"Oğlum dur iki dakika yerinde."
Başımı sallayarak kapıyı kapattım. Elimi enseme koyarak biraz okşadım. Gergin hissediyordum."Kızlar ikna etmiş ama ne zaman gelecek buraya onlar da bilmiyormuş."
Rahatlayarak içimde tuttuğum nefesimi dışarıya salmıştım. Karnım guruldadığında aç olduğumu fark ettim. Ardından beraber yemek yemeye gittik.
❦
"Bu dergi çekimleri de iptal oldu değil mi?"
Jungkook'un sorduğu soruyla düşüncelerimi bir kenara bırakarak başımla ona onay verdim."Başka birini de bulabiliriz. Eğer, isterseniz." Namjoon hyung'un dediği şeyle herkes ona bakmıştım. Boğazımı temizleyerek araya girdim.
"Buna siz karar verin. Chaeyoung gelmiyorsa yapacak bir şey yok."
"Hoseok sen bir kız var demiştin. Onunla konuşsana." Taehyung konuştuktan sonra Hoseok hyung cevap verecekken birisi onun sözünü kesmişti.
"Ben varken, başka birine mi ihtiyaç duyuyorsunuz Bay Park?"
Duyduğum sesle sandalyeden kalkarak arkamı döndüm. Gelmişti sonunda gelmişti. Onu çok özlemiştim. Sıktığı parfümü burnumu doldururken gülümsedim.
"Sen gelmeyince ortaya böyle bir fikir atıldı Chaeyoung." Kızmıştı. Haklı tabii, kızar.
"Emin miyiz?"
Bütün konuşmaları duymuş olmalıydı. Bir adım atarak ona yaklaştım. "Odam da konuşalım mı?" Bu soruyu beklemiyordu. Şaşırmış olsa da bozuntuya vermeden başını salladı. Önden ilerlerken ben de arkasından ilerliyordum. Giydiği kıyafet aşırı yakışmıştı. Takım elbise ona çok güzel uyuyordu. Asansöre binerek 7. Kata bastı. Sessizdi.
"Chaeyoung bak, her şeyi yanlış anladın. Lütfen açıklamama izin ver." Asansörün kapısı açıldığında yürümeye devam etti. Eh, ben de onu takip ettim. Odama girdiğimizde kapıyı kapatarak bana döndü.
"Neden söylemedin?"
"Çünkü gerek duymadım. Nişanlı falan değiliz. O da biliyor ama inat yapıyor."
"Bana yaklaştın, elimi tuttun, beraber yemek yedik. Resmen bana umut verdin bunun farkında mısın?" İyice sinirlenmeye başlıyordu. Onu sakinleştirmem gerekti.
"Verdim ve bunu inkar etmiyorum. Sana karşı boş değilim." İlk günden beri söylemek istediğimi şimdi söylüyordum.
"Bay Park, kusura bakmayın ama ben size karşı bir şey hissetmiyorum."
Bir kaç dakika söylediklerini idrak etmeye çalıştım. Yalan söylüyordu. Bir adım atarak ona yaklaştım. O da benden bir adım atarak uzaklaşmıştı. "Beni her gördüğün de kalbin yerinden çıkacak gibi atıyor." Bir adım daha. "Mi Hyeri'den beni nasıl kıskandığını, seni savunduğumda, elini tuttuğumda, sana iltifat ettiğimde beni gördüğün her saniye kalbin benim için hızlı atıyor."
Sırtı duvara değmişti. Bende ona yaklaşarak yüzümü yüzüne yakın tuttum. "Bu benden hoşlanmamış halin mi?" Yanakları kızarmıştı. Haklıydım ve o da haklı olduğumu biliyordu.
Dudaklarımı dudaklarına bastırarak ellerimi beline sarmıştım. Karşılık vermeyeceğini düşünürken vermişti. Chaeyoung beni istiyordu, ben onu istiyordum. Onu kucağıma alarak masaya oturttum. Alt dudağını dudaklarımın arasına alarak emmeye başladım. O ellerini boynuma dolamış ensemi baş parmağı ile okşuyordu. Dudaklarından yavaşça ayrılarak boynuna minik minik öpücükler bırakmıştım. Onu çok özlemiştim.
"Seni seviyorum Jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᵞᵒᵘ ᴬʳᵉ ᴹᵃᵍᶤᶜ ↭ ᴶᶤᴿᵒˢᵉ́
Fanfictionİlk bakışta ona tutulmuştum. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Gözleri, dudakları, saçları ve gülümsemesi.. O gözleri kısılana kadar gülümsemesi beni benden almıştı.