Seok-Jin
Arabadan inmedim. Jisoo ambulansın peşinden arabayı kullanmaya başladığında da ona karşı çıkmadım. Anlattıkları doğru olabilirdi, ya da zaten öyleydi. Eğer öyleyse, ne yapacaktım? En çok korktuğum soruydu, bu. Ne yapacaktım?
"Ne yapacağını bulabileceğine, eminim." Jisoo'nun sesi ona doğru bakmama neden oldu. "Ne de olsa.." Bana bakmıştı. "..sen bir bilim insanısın." Bu cümlenin ironi olduğunu biliyordum. "Ve bu dediğim doğru. Bence sen çok zekisin." Ya da ironi değildi?
Önüme baktım. Şu an bundan daha önemli şeyler vardı. Namjoon'un yaptıkları..
"Namjoon her ikimizi de yaraladı." Jisoo yeniden konuşmaya başlamıştı.
"Bu yüzden mi bana bu müthiş şeyleri anlattın?! Seninle bir safta olacağımı mı sandın?"
"Hayır." Omuz silkmişti. "Taehyung'a da anlatabilirdim. Ama senin bunları bilmeye daha çok hakkın var. Sonuçta söz konusu senin ailen. Senin gibi yapmayacaktım."
Son cümlesi tam ağzımı açacakken susmama neden oldu. "Haklısın, size karşı hep Namjoon'un yanında oldum. Benden nefret etmelisin."
"Senden nefret etmiyorum."
"Bu beni daha çok üzer."
"Nefret.. aptalların özelliğidir, zeki insanlar sevmeyi seçer. Haksız mıyım? Neden nefret ederek kendi beynimi inciteyim. Bu konuda seni anlamıyorum. Bilim insanıyım diyorsun, ama daha nefretini yönetemiyorsun."
Derin nefes almıştım. Aslında bir yanım, büyük bir yanım hep Jisoo'ya acımayı seçmişti, ama ben Namjoon'un yanında durmak istiyordum. O yüzden o yanını hep susturmuştum.
"Soru sormayacak mısın? Ya da bir şey söylemeyecek misin?"
"Zeki insanlar nasihat vermez, anlar." Gözlerim hâlâ ambulansın peşindeyken bir kıkırdama duymuştum. Jisoo'nun güldüğünü anladım, ama ona doğru bakmadım.
Hastahaneye vardığımızda arabadan inip koşarak laboratuvara gitmiştim. Jisoo da peşimden geliyordu. Suya diğer şeyler karışmadan, saf halde konuyu halletmeliydim. Bunları düşünen Namjoon laboratuvarda dedemin kanındaki zehiri -büyük ihtimalle annesinin koyduğu zehiri- de silebilirdi.
+++
Taehyung
Dedemin fenalaşması tüm aileyi tedirgin etmişti. Annem bir yandan Jennie'yi aramamı söylüyordu, diğer yandan bana dedemin nasıl olacağını soruyordu, fakat ben doktor değildim. Yapabileceğim tek şey saçma bir teselliydi. Öte yandan Seok-Jin'in annesi yengem Hannah oğlunun nerede olduğunu bana soruyordu. Seok-Jin, Jisoo ile neden arabada buluşmuştu, zaten bu merak kafamı parçalıyordu. Bir daha Seok-Jin'in ismini duysam delirebilirdim.
"Taehyung, Seok-Jin aramalarına yanıt vermedi mi?" Hannah yengemin sesi bardağı taşırmıştı.
Dişlerimi birbirine sıkıca bastırdım. Sonunda geriye dönüp gidecekken önümüzde beliren Seok-Jin ve Jisoo hepimizin şaşırmasına neden olmuştu.
Önce Seok-Jin'e daha sonra Jisoo'ya baktım. İkisi de bana bakmıyordu. İkisi de anneme ve yengeme bakıyordu.
"Bu kadının burada ne işi var?" Tatlı ses tonuna alıştığım annem, sert ve isyankar bir sesle bu soruyu sormuştu.
"Kim Jisoo hastahanemizin doktoru." Bu cümleyi demeyi kendi vazifem hissettim, sonuçta hastahanenin sahibiydim.
Annem sert gözlerle bana baktı. O an anladım, annemin cümlesi soru değil, emirdi. "Öyle olsa bile.. Kim Seok-Jin yanında ne işi var?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
FanfictionJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...