"Rumeysa"
Rumeysa gözlerini Orhan' a dikmiş. Hıçbir şey demeden dikiliyordu.
Sara Orhan' dan izin isteyip çıktı. Yüzünde de alaycı bir gülüş vardı.Rumeysa bir süre sessizce bekledi. Orhan onun konuşmayacağını anlayınca durumu açıklama ihtiyacı duydu.
"Rumeysa, Sara' nın benden bir maruzatı varmışta o sebepten gelmiş."
"Öyle mi? Ne tesadüf benimde sizden bir maruzatım olacaktı müsaade ederseniz hünkarım."
"Söyle Rumeysa"
"Evladımı ve beni ziyaret etmenizi arzu ediyordum hünkarım. Galiba sizin pek mühim işleriniz var ki gelemediniz dün akşamdan beri."
"Rumeysa sefere cıkacağım"
"Ne vakit!?"
"Yarın sabah vakti."
Yüreği acımıştı. Daha evladıyla tek gün gecirmeden gidecekti Orhan' ı. Bu kadar çabuk muydu cidden? Bir baba oğlunu doğar doğmaz nasıl bırakabilirdi? En az 1 seneden evvel dönemezdi. Evladı neredeyse konuşacak -baba- diyebilecekti lakin baba bunu duyamayacaktı. Adalet bu muydu? Belki de padişah olmak sanıldıgı kadar mükemmel degildi. Rumeysa o an için bir çiftçinin karısı olmayı istedi. Evladının babası hem olacaktı hem de olmayacaktı. Nasıl bir çelişkiydi bu...
"Evladımız... Onun ayağa kalktığı, yürüdüğü günleri göremeyeceksin. Ne talihsizlik..."
Orhan, Rumeysa' sına sıkıca sarıldı.
"Güzeller güzeli sultanım sen Ömer' imizin her şeyi olacaksın."
☆☆☆☆☆☆☆☆
Sabah olmuş, herkes hazırlanmıştı. Hüzünlü yüzler, uzun ayrılıklar, şimdiden kalbe işleyen özlem...
Herkes sıraya dizilmiş. Orhan' la vedalaşıyordu.Rumeysa kucağındaki minik Ömer' iyle zevcine masumca bakıyordu. Orhan Ömer' i öptü ve saraydan çıktı. Ayrılık... İlk kez ayrılıyorlardı. Son da olmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN KÖLESİ
Historical FictionBEN RUMEYSA 15 yaşındaydım isteğim sorulmadan hünkârın karısı olurken... Çok korktum,ağladım,uyuyamadım ne de olsa padişah karısı olmuştum ve etrafımda dışı bir heykel kadar güzel ama içi cehennem zebanisini andıran mâhlukatlar vardı. Bir gün dedim...