Özensiz Sevgiyle Kudretli Nefret Doğar

392 267 230
                                    

Keyifli okumalar

Oy vermeyi unutmayın lütfen ❤
***

Sevgili günlük,

Sevgi öyle de bahsedildiği kadar matah bir şey değil mi acaba? Yoksa sevgi diye bize sunulanlar saman çöpü mü? İnsan sevmeyi ağzına sakız edercesine rahat bir şekilde koyarken, gönülden geçenlerden hiç mi rahatsızlık duymuyor? İnsan bu konuda olduğundan farklı nasıl davranabiliyor aklım almıyor. Bunun da algıyla bir ilgisi olabilir, işin içine bencilliklerimiz de girebilir, bilmiyorum ama ben seni seviyorsam sen de beni seveceksin gibi basit bir olaydan söz etmiyorum ben. Seviyorum dedikten sonra bunu hakkını veremiyorsan, emek gösteremeyeceksen, fedakarlıklar yapıp da kendinden ödün vermeyeceksen ağzına alma bu sözü. Haksız mıyım sevgili günlük, gönlünden geçmeyen şeyi önüme sermenin beni doyurabileceğini düşünüyorsalar yanılıyorlar. Aldanmış olmak daha mı kötü olurdu yoksa bunu fark etmek mi? İnan bana bunu bile ayırt edemiyorum artık. Bildiğim tek şey hakkıyla bunu yerine getiremeyen bir sürü insanın varlığı bir de bunun pazarlığında bulunmasına katlanamıyor oluşum.

Ben şu kadar seviyorum. Ben senden daha çok seviyorum. Benim gibi seven kimse bulunmaz vs. Arkadaş bir terazi var, bu terazi sevgileri tartıyor ve kimin sevgisi kaç kilo çekiyor diye bildirimde mi bulunuyor da bizim haberimiz yok!

Kaç kilo çekerse çeksin. En çok sizinki olsun. Yeter ki bunun hakkını verin arkadaş. Hadsizliğiniz yetmezmiş gibi bir de kabadayılıklarınız başlıyor.

Dizilerin bu konuda çok suçu var bence sevgili günlük. Biliyorum burda boş yere sallamamın bir manası yok ama şunu da düşünmüyor değilim. "Hırsızın hiç mi suçu yok?"

Tamam dizilerin çoğu, güzel sevmeyi, gönülden akan sevdayı değil ya da fedakarlıkları değil, asmayı, kesmeyi, vurmayı gösteriyor ama bunda tek suçlu diziler demek de haksızlık gibi geliyor bana.

Haber izlemekten de, sabah programlarına denk gelmekten de korkar oldum. Öyle hayatlar öyle haller ile karşı karşıya kalıyorum ki bu dizi senaristlerinin çok gerçekti, hayatı yansıtan bir dizi çektiklerini düşünmeye başlıyorum.

Dur dur şimdi kınayıp da başımıza iş açmayalım durduk yere. Sana iyisimi bunu dert etmeme neden olan hikayemi anlatayım ben sana...

Bizim bir arkadaş vardı hatta birlikte ev arkadaşlığı da yapmıştık onunla. Görsen o kadar naif o kadar güzel bir insan ki kalp kırdığını düşündüğünde içi daralır haklı haksız olduğunu düşünmeden kalkar gelir sarılırdı insana. Sevdimi insan gibi severdi. İnsan gibi diyorum ama sen bu kelimenin çağrıştırdığı her insan bakma. Sevmek insanın doğasında vardır. Sevemeyenler insan olamaz bana soracak olursan. Neyse kimseyle bunu tartışacak da değilim açıkçası. Bu arkadaş o kadar güzel bir kalbe sahipti ki kendinden evvel hep karşındakini düşünürdü. Bu özelliği başına çok sorunlar açtı. Sokakta kaldı. Parasını çaldırdı en yakın arkadaşına, kirasını ödeyemedi. Günlerce aç kalmışlığı bile varmış vakti zamanında sırf güvendiği için, sevdiği için.

Bu çocuk bunları yaşamasına sebep olan arkadaşlarını da hep affetti biliyor musun? Bilsen de inanamazdın zaten. Ama gerçek bu. Kimi buna aptallık der kimi de sağlam karakter. Bu arkadaşın hayatında hiç bir zaman kız arkadaş olmamış. Hiç aşık olmamış anlayacağın. Hiç kız arkadaşının olmamasıyla hiç aşık olmaması aynı şeyler değil biliyorsun değil mi bu dönemde. Çünkü öle bir dönem yaşanıyor ki biriyle sevgili olmak için aşık olmaya ihtiyaç duymuyorlar. Bu bizim çocuk öyle değildi işte. Kendisine tekliflerde geldi hatta fakat bir türlü kalbinde bunu hissetmediği için de hep reddetti. Kendim şahidim buna.

Hayat işte bu ya gel sen ona öyle bir aşk nasip et ve bu onun için, neyse dur sırayla anlatayım ben şu olayı.

Bizim bu arkadaş bir gün bir düğünde bir kızla tanışıyor ve ondan oldukça etkileniyor. Ortak arkadaşlar da aracı olmuş aralarını ısıtmaya çalışmışlar. Çocuk aşık olduğunu ya da olabileceğini hissetmiş şansını denemiş. Bir süre sonra zaten aşık olduğunu itiraf edebilecek bir kıvama gelmişti gönlü. Başlarda iyi giden bu ilişkisi öncelikle bizimkinde karakter değişikliklerine neden oldu. Sohbet etmeyi pek seven bu arkadaş artık bizimle oturmaz oldu. Otursa da iki kelime etmez, durmadan telefonla ilgilenirdi. Ona kızdığımızda ise kız arkadaşı kötü olmasın diye bahaneyi kendinde bulurdu. Meğer kız arkadaşı beş dakika karşılık vermese aramaya başlıyor, darlayıp ona iftira atacak kıvama geliyormuş. Tabi biz bunları çok sonra öğreniyoruz. Bakma çocuğunda anlattığından değil ha. Sesi asla yükselmeyen bu çocuğun, karşılaştığı iftiralara kendisini savunmaya çalışırkenki o çaresizliği ve yüksek sesi bize bunu fark ettiriyordu.
"Sen beni aldatıyorsun."
"Sen evde değilsin beni kandırıyorsun."
Ooo daha neler neler. Böyle sevmek mi olur? Sevgin yerin dibine batsın senin. Kanserli yürek.
Tamam kıskançlığı anlarım hatta baskıcı tavrını bile karşı tarafın ses etmiyorsa saygı duyarım ama iftira atmak ve verilen savunmaya inanmamak nedir! Neye dayanıyorsun!

Sevgili Günlük ve BenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin