Jisoo
Dudaklarımda hissettiğim o sıcaklık bir süre donakalmama neden olmuştu. Gözlerim Taehyung'un gözlerine dikilmişken dudağımda gezen dudaklar bir süre sonra kaşlarımı çatmama neden oldu. Bu adam nereden buluyordu bu cesaret? Her şeyi geçtim, az önce Tzuyu ve Jackson ikilisine hastahane ortamında aslında benzer haraketlerine göre ceza vermeyecek miydi? Onu farklı kılan neydi? Başkan olması mı?
Aklımda yürüyen saçma düşünceleri tutup bir türlü sıralarına oturtamıyordum. Yaramaz ilk okul çocukları gibi koşuşturup duruyorlardı.
Nefesimin gerçekten zorlandığını hissettiğimde yanaklarımdaki eller kendilerine yeni yuva seçmiş, artık belimde dolanıyordu. Duvara nasıl yaslandığımı bile hatırlayamazken o dudaklar kendi limanını boynum seçti.
Sertleşen kollar, sert kollara nazaran yumuşak dudaklar ve beni kendine kilitlemiş olan güçlü bir vücut.
Nasıl elim onun saçındaydı? Nasıl diğer elim kolundaydı? Bu sorulara açıklama bulamıyordum.
Soruları bir yana bırakıp isyan bayrağını kaldırma kararı aldığımda Taehyung benden ayrıldı, bir kaç adım uzağa gitti. Tam dudaklarımı aralayacakken bu defa da bileğimi kavramış beni sürüklüyordu. Kısa bir sürüklemeden sonra odama geçmiştik.
Odanın ortasına doğru yürüdüğümde kapının kilitlenme sesini kulaklarımın kiracısıydı. Sinirle Taehyung'a doğru dönüp tam dudaklarımı açacakken yeniden dudaklarımın üzerindeki dudaklar beni engelledi. Bu defa farklıydı. Bu defa sertti ve nedense hoşuma gelmemişti. Ellerimi göğüslerine bastırıp onu ittim. Zor olsa da bir boşluğunu bulduğumda bu adımı yapmış ve başarılı olmuştum.
"Sen!" Bir kaç adım geriye gittim. Hatta yeniden yakalayabileceği şıkkını hatırlayarak çalışma masamın arkasına geçtim. "Bu cüreti nereden alıyorsun?!"
Omuzlarını yavaşça gevşetti. "Seok-Jin'in yanında ne işin vardı?"
"Bundan sana ne?!"
Elini saçına götürüp saçlarını karıştırdı. "Ben.."
"Sen ne?! Yıllar önce inanmadığın eşine bir anda seni böyle bağlayan nedir merak ediyorum?!"
"Ben de.." Çaresiz gözleri gözlerimle buluştu, ama ona acımak yoktu. "..ben de merak ediyorum.."
"Yıllar önce beni nasıl kovduğunu hatırlıyor musun?!"
Bir kaç adım öne geldiğinde elimi kaldırdım ve orada durdu. "Sakın yaklaşma!"
"Jisoo.. ben çok pişmanım.. çok aptalım, ben bir sersemim!" Ellerini saçına götürdü, başı aşağı sallanıyordu.
"Sonraki pişmanlık fayda vermez, Kim Taehyung. Bir daha az önce yaşanan uygunsuz haraketi tekrarlarsanız daha kötü cevaplarla karşılaşırsınız. Anlaşıldı mı?!"
Gözleri benimle buluştu. Aslında başı hâlâ aşağı doğru sallanıyordu, ellerini yeni saçlarından kurtarmıştı. Aralı dudaklarını birbirine bastırıp kafasını aşağı yukarı salladı. "Özür dilerim ve seni seviyorum."
"O gün, düğünümüzde, rahibin önünde bana hep inanacağına ve seveceğine yemin ettin. Sen kendi yeminini kendin bozdun!" Ona küçümseyici bakışlar sundum.
"Geldim. Peşinden hava limanına geldim, ama kaza geçirdim. Yoksa asla gitmene izin vermezdim!"
"Ne için?!" Gözlerim kocaman açılmıştı. "Yeni bir DNA testi için mi?!"
Gözlerini yavaşça kapattı, ama kapandığında göz kapakları sertti. "Özür dilerim, pişmanım."
Kaşlarımı kaldırdım. "Sizi affetmiyorum, Kim Taehyung. Ne sizi, ne bana yıllarca eziyet çektiren ailenizi, ne de bu eziyeti çekmek için beni kurban seçen kuzeniniz Kim Namjoon'u affetiyorum! Odamı terkedin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
FanfictionJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...