Öyleyse Kaçıyoruz

477 126 378
                                    


O korkuyla nasıl ayakta durduğumu bilmiyorum ama merdivenlerden ışık hızıyla inmiştim. Kilitleme sebebimi bile bilmiyordum, içimdeki ses yapmamı söylemişti. Attığım tüm adımlarda daha çok pişman oluyordum. Onlar odadan çıktıklarında ne olacaktı? Kameralar kontrol edilecek, annemler aranacak, disiplin cezası almamı uygun göreceklerdi. Hatta belki okuldan atılırdım.

Çığlık sesleri duyulunca doğru karar verdiğimi anlamıştım. Peki ilk kim kimi yemişti? Hemşire mi onları yemişti? Ya da öğretmen? Sorunun cevabını öğrenmek dahi istemiyordum. Kendi sınıfımdakilerin sesleri duymadığını düşünüyorum. Eskiden orası Müzik sınıfıydı, duvarları ses yalıtımlı. Yanından geçtiğim sınıfların kapıları açılıyor, sesler yükseliyordu. Bazıları koşarak bahçeye çıkıyorlardı. Bazıları ise birbirlerini ısıran arkadaşlarını durdurmaya çalışıyordu.

"Rick'i gördün mü? Fena halde ısırdı." dedi gözlüklü çocuk. Neşesinden fark edileceği üzere korkmamış, olanları kavga sanmıştı. Muhtemelen arkadaşlarının birbirlerini ısırmasını izlemek için dışarı çıkıyordu. 

Sınıf kapısının önüne geldiğimde üstüme doğru koşan birini gördüm, hastalığın bulaştıklarındandı. Gözlerinin etrafı yeni yeni gri perde oluşturuyordu. İçeri girip kapıyı kapattığımda sınıftakilerin dikkati üstüme toplandı. Tuvalette neden bu kadar korkmuş olabilirdim ki? Veya neden geç kalmıştım? Kapıyı tutmaya devam ediyordum. Peşimden gelen kişi hâlâ kapının dibindeydi, siluetinin gölgesini parlak fayansta görüyordum. Öylece dikiliyor açmamı bekliyordu. 

"Merhaba sınıf. Dışarıda birbirlerini ısıran, öldüren insanlar olduğunu söylesem inanır mısınız?" 

 "Ben Olivia ile sınıf tekrarı yapmak istemiyorum." Kardeşime sinir olmuştum.  "Lütfen yerine geç. Bizim her hareketimizi hepimiz yapmış gibi davranıyor zaten." Bayan Snowbird'ü kast etmişti. Bıkkınlıkla kafasını masaya koydu. Şimdiden nasıl sınıfta kaldığını açıklayacağını düşünüyordu. 

Vay canına... Bayan Snowbird sınıfta değil. Umarım ölmüştür. Peki benim ne yapmam gerek? Dışarı çıkmalarına izin veremem. Zilin çalmasına otuz saniye var. Çaldığı andan itibaren dışarıya koşan, gözü kimseyi görmeyen kişiler olacak Altlarında kalıp ezilebilirim bile. İçeri girenler de sevdiklerime zarar verecek. Hızlı olmalıyım, zaman git gide azalıyor. Düşün Liv!

Zil diğer okullarda olduğunun aksine tek bir hat üstünden yani müdürün odasının oradan çalıyor. Kırk beş saniyeliğine ısırılanların dikkatini başka yöne çekecek. Süreyi iyi kullanırsak arkadaşlarımın sığınağa girmesini sağlayabilirim. Sığınak iki hafta yetecek yemek, su bulunduruyor. Dışarı çıkarlarsa ısırılacaklar, beni dinlerlerse yaşama şansları olacak. Giriş katında olmamız avantaj sağlıyor, pencereden kaçabiliriz.

"Olivia dışarıda kavga var diye duymuştum, zahmet olmasa bakar mısın hâlâ devam ediyor mu? Veya toplanmış insanlar var mı?" Plan plandır. 

"Ağğğ... Hayır y-yok?" Şaşırarak kaşlarını çattı. "Ne oldu ki?" 

"Harika!" Kenarda duran sandalyeyi alıp kapı koluna yasladım. "Müdür acilen dışarı çıkmamızı söyledi. Eğer zil çalana kadar sığınağa gitmeyen olursa öğretmenlere rapor yazılacakmış. Kapıları kullanmamamızı da söyledi. Yani elinizi çabuk tutun." 

İşaret parmağımı pencereye uzattığımda bu sefer sınıfın içinden çığlık sesleri gelmişti.  Olivia parmağıyla beni gösteriyordu. Hayır, ısırılmış olamazdım! Popom dahil her yerimi kontrol ettim, ısırılmamıştım. Kapının altından gelen taze kan asıl çığlık atma sebepleriydi. Birkaç adım ileriye gittim. Kanla  kaplanmış ayakkabı tabanlarım yere iz bırakmıştı, koku midemi bulandırmıştı. Kusmamak için zar zor duruyordum, dona kalmıştım.

ÖTEKİLER | Tamamlandı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin