19. Bölüm

526 49 23
                                    

Chloe ertesi sabah ayrıldı. Sirius ile ne konuştular bilmiyorum ama kesinlikle Sirius sürekli düşünceliydi. Ve sürekli zihnebend yapıyordu. Bu yüzden istesem de bir şey öğrenemezdim. Ama bayan Weasley hala bana çok yardımcı oluyordu. Berrak zihninden her şeyi öğreniyordum. 

Elbette bunları diğerlerine anlatmadım. Eğer içlerinden birine anlatırsam hepsi duyardı. Ve bu durumda bayan Weasley'de zihnebend yapardı. Yani riske gerek yok. Hemde hiç.

Diğerleri ile birlikte evi temizlerken ikizler hiç yardımcı olmuyordu. O ikisiyle konuşmama protestomu sürdürüyordum. Şakaları ne kadar komik olursa olsun geçen sene yapıklarını unutamazdım.

Oturma odasını temizlerken bir ev cini geldi. Önümde durup yerlere eğildi. Küçük burnu yere değecekti. Ev cini:

"Ah ona ne kadar benziyorsunuz hanımefendi. Aynı onun gibisiniz aynı..."

"Kreacher sus."

Sirius bunu dedikten sonra ev cini sustu. Ama gözleri yaşarmıştı. Şaşkınlık içinde:

"Ona neler oluyor?"

"Sonra Diana sonra."

Sirius ev cini ile konuşurken duvara asılı gobleni gördüm. Kesinlikle nefes kesiciydi. Hermione:

"O ev cinine gerçekten yazık. Neredeyse on yıldır tek başına yaşıyormuş."

"Delirmiş olmalı."

"Belki. Aslında biraz dışarı çıksa iyi olur."

"Neden etrafta dolanıyor?"

"Sirius neredeyse bütün eşyaları çöpe atıyor. Kreacher onların çoğunu toplayıp odasına götürüyor."

"Ne? Black ailesinin tüm eşyalarını çöpe mi atıyorsunuz??"

Ağzım açık kalmıştı. Ama bayan Weasley temizliğe dönmemizi söyledi. Sirius o gobleni ne kadar atmak istese de yerinden oynatamamıştı. Sonuçta galiba bu evde atamadığı tek şeydi. Ah birde annesinin portresi.

Harry:

"Burada sen yoksun!"

"Eskiden şuradaydım. Canım ihtiyar annem ben evden kaçtıktan sonra kafamı uçurmuş."

"Evden mi..."

Onlar konuşurken gobleni inceliyordum. Kesinlikle muhteşem görünüyordu. Regulus Black orada parıldırıyordu. Annesi Walburga ve babası Orion ikisi de doğuştan Black idi. Daha sonra Malfoy'u gördüm. Sonra ise annemin kuzeni Rodolphus'u.

Sirius konuşurken onu dinlemedim. Harry ayrıldığında Sirius:

"Hoşuna gitti mi?"

"Evet. Tüm ailenin soyunun tutulması harika bir şey olmalı."

"Bazen olmuyor."

"Sirius ailen ile ne yaşadın bilmiyorum. Ama emin ol bir gün gerçeği görmüşlerdir."

"Sadece umuyorum Diana."

İsimlerden birini görünce kaşlarım çatıldı. Sirius:

"Andromeda. Kuzenim. Bir muggle ile evlendi. Hatta Tonks onun kızı. Ama ismi ağaçta yok. Demek bu yüzden Kreacher'a emir veremiyor."

"Şey benim ikinci adım Andromeda."

"Ailemde yıldız isimleri vermek gelenektir. İki ismimde yıldız adı. Kardeşimde öyle. Sirius Orion Black ve Regulus Arcturus Black. Seninki nereden geliyor?"

"Regulus Arcturus Black. R, A ve B."

"Diana iyi misin?"

"Evet. Evet iyiyim. Neyse... ben yemek yemeyeceğim Sirius. Bayan Weasley'e söylersin?"

"Ne oldu?"

"Daha sonra anlatırım."

Sirius'u sorularla baş başa bıraktım. Kaldığım odaya girdiğimde sandığı açtım. İçinden geçen yıl bulduğum defteri çıkardım. Altın harflerle "R.A.B." işlenmişti. Sonra dolabı açtım. O kıyafetlerden birine elbette isim işlenmişti. Sonunda solmuş sararmış bir gömlek buldum. Cep kısmına "R.A.B." işlenmişti.

Eğer defter buradaysa anahtarda burada olmalıydı. Çalışma masasının başına geçtim. Çekmecelerde bir şey yoktu. Tek bir iz bile yoktu anahtara karşı.

Yatağa uzandığımda elimde defter vardı. Cidden annem bana ipuçları bırakmıştı. Direk babam bu desene? Yok. İlla akıl oyunları. En sevdiği şey lanet olası şey buydu.

İçeri giren Fred:

"Annem seni kesinlikle yemeğe çağırıyor?"

"Odaya neden cisimlenmedin direk?"

"Şey sen bir kızsın. Hem pat diye girmemden hoşlanmadığını biliyorum."

"Tamam. Bayan Weasley'e söyle cidden aç değilim."

"Annem bundan memnun olmayacak."

Fred çıkacağı sırada ayağa kalktım. Kaşlarımı çatarak:

"Evi temizlerken evde hiç anahtar çıktı mı?"

"Evet. Altı yedi tane. Hatta Sirius o ev cini ile kavga ediyordu. Sirius'a kalsa onları atacaktı."

"Teşekkürler Fred."

Onun boynuna atladım ve sarıldım. Kızarmış ve çilli yüzü ortaya çıkmıştı. Odadan çıkınca trabzanlardan kayarak mutfağa girdim. Bayan Weasley:

"Demek yemeğe geldin Diana. Hadi..."

"Üzgünüm bayan Weasley. Şey Sirius o ev cininin kurtarmaya çalıştığı anahtarlar nerede?"

"Ne oldu?"

"Onlara ihtiyacım var."

Masada oturanlar bana bakarken Kreacher elinde yedi sekiz tane anahtarla geldi. Onu mutfaktan çıkardım ve koridora geçtik Kreacher:

"Kreacher hep bugünü bekledi hanım efendi. Efendim bana yıllar önce söylemişti. O söylemişti..."

"Tamam Kreacher. Şimdi anahtarları bana ver. Ve kimseye ne olduğunu anlatma. Tamam mı?"

"Kreacher çok mutlu hanımefendi. Sonunda efendimin bana verdiği görevi gerçekleştirdim."

Anahtarları aldıktan sonra odaya çıktım. Kapıyı kapattıktan sonra her anahtarı deftere denedim. Sonunda click sesini duyduğumda hazırdım. Kim olduğunu anlasam bile artık kanıtlara ihtiyacım vardı.

Defterin ilk sayfasında bir resim vardı. Siyah saçları önüne düşüyordu ve kara gözleri resimde belliydi. Elinde bir bebek tutuyordu. Resmin altında şu yazıyordu:

"Diana ve Regulus...1980"

Defterin ilk sayfasını çevirdim. Sağ üst köşesinde tarih atılmıştı. Çok güzel bir el yazısına sahipti. Ve ilk sayfayı okumaya başladım:

"Diana eğer bu günlüğü okuyor isen kaybın için üzgünüm. Nichole kesinlikle hayatımın aşkıydı. O bensiz bir hayatı yaşayabilecek kadar güçlü bir insandı. Ama ben değildim. Lütfen beni affet Diana.

Şimdi bu defterde okuyacağın her şeyi anlaya anlaya okumanı istiyorum. Anlaman çok önemli tamam mı? Hiçbir şeyi üstün körü geçme. Tek bir kelimeyi, cümleyi, satırı ve paragrafı. Çünkü burada okuyacağın her şey bir gün karşılaşacağın zorlu durumlar için bir altyapı. Bunu unutma Diana.

Seni seviyorum. Baban Regulus."


Ölüm Meleği...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin