-13-
Dün gecenin kalanında neler olup bitmişti bilmiyorum. Dün gece tek ihtiyaç duyduğum şey Anıl'dı. O da bugün toparlanıp yola çıkacaktı zaten. Dün ne hissetmiştim, kırılmış mıydım bilmiyorum. Kötü hissetmiştim evet. Ama bu hissi açıklayacak en ufak kelime yoktu zihnimde. Daha fazla yatarak okula geç kalmak istemiyordum. Ama gitmekte istemiyordum. Zaten yeterince devamsızlık yaptığımı düşünüp yataktan kalktım. Lavaboya ilerledim. Dişimi fırçaladıktan sonra saçımı taradım ve tekrar odama geçtim. Kapım tıklatıldığında tepkisiz duruyordum hala.
"Miray, iyi misin?"
Yasemin ve Sude gelmişti. Neden bilmiyorum ama konuşmaya bile mecalim yoktu. Göz altlarım kızarmıştı. Sadece dolabımın karşısında duruyor başka bir şey yapmıyordum. Hazırlanmak dahi istemiyordum.
"İyiyim." dedim kısılmış sesimle.
Dün gece bir şeylerin farkına varmıştım. Az kalsın Barkın'ın kıyı konuşmasına kanacaktım. Aptaldım. Kocaman bir aptaldım. Düşüncelerimde sıkışmayı bırakıp dolabımdan öylesine bir şeyler çıkardım. Siyah bir eşofmanı ve düz siyah kazağımı giydim. Siyahı severdim. Bugün hava yağmurluydu. Gülümsedim hafifçe. Böyle havaları da çok severdim. Üstüme de hemen ince bir yağmurluk geçirdim. Kapıyı açtığımda endişeyle bana bakan iki çift göz gördüm. Beni merak ediyorlardı.
"Günaydın. Sizi seviyorum."
İkisininde suratındaki endişe gülümsemeye döndü ağzımdan çıkan cümleyi duyduklarında. Onların gülümsemesini seviyordum. Yasemin, Sude ve Anıl'ın gülümsemesi yeterdi. Her şeye rağmen gülmelilerdi.
"Nereye güzelim?"
"Okula. Cuma zaten. E haftaya da ayarlayabilirseniz siz geleceksiniz zaten."
"Gitmesen mi bugün? Şey evde takılır eğlenirdik biraz."
"Yok güzelim. Çok geri kaldım zaten. Çıkıyorum hadi."
İkisinin yanağına da ufacık buseler kondurdum. Dışarı çıkarken Yasemin hala yemek yemem gibi şeyler söylüyordu. Hızla ayakkabımı giydikten sonra dışarı attım kendimi. Yağmurun altına bıraktım bütün zihnimi, bedenimi ve benliğimi. Şuan onlara ihtiyacım yoktu. Şuan tek istediğim birazcıkta olsa huzurdu. Bu haftam çok saçma geçmişti. Ve ben hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Düşünmeyecektim de.
Şuan kafamı takmam gereken hiçbir şey yoktu. Anıl geliyordu ve geri kalan her şey yolundaydı. Yağmurun altında yavaş yavaş şarkı dinleyerek okula doğru ilerliyordum.
Burdaysan hep kal benim ol.
Bu evde hazır yerin var.
Korkarsan yine kal benim ol.
İkimiz için yüreğim var.
Okulun önüne geldiğimde kulaklığımı çıkardım yine aynı yavaşlıkta. Acele etmeyecektim. Hiçbir şey için hemde. Zamanım vardı. Yapabilirdim. Yavaş adımlarla geç kalacak olsam bile ilerledim. Ders saati çoktan gelmiş, herkes sınıfına girmişti. Yaklaşık yirmi dakika geç kalmıştım. Olsun.
Sınıfın önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım. İçeriden ses duyduğumda kapıyı açtım.
"Gel."
Ders neydi bilmiyorum. Önemsememiştim zaten. Öğretmenin sesini tekrar duyduğumda sınıfın ortasında mal gibi dikildiğimi fark ettim. Bu da olsundu.
"Kızım neden geç kaldın diyorum cevap vermiyorsun, dalga mı geçiyorsun benimle?!"
Fizikçi. Ah iğrenç kadın.