Görmemek Elimde Değildi

383 115 174
                                    


"Aha." 

Sinirden kahkaha atmak, sokağa geri yardırmak istiyordum. Gerçi... Sokakta evde olup olabileceğinden daha çok hastalıklı vardır, değil mi? Silahlı tanımadığımız biriyse evden çıkmamız için her şeyi yapacaktır ya da... Evden çıkmamıza dahi izin vermez. İnsanlar darbe, salgın, olağanüstü hal gibi olaylarda yağmalamaya başlarlardı. Düşündüklerimin olmaması için dua ediyordum. Annemin içeri girdiğini, telaşla kapıyı kapatmayı unuttuğunu, bizi aradığını umdum. 

Kapıyı yavaşça açmaya başladım, öne her ilerlettiğimde gıcırdama sesi çıkıyordu. Kapının üstünde tırnak izleri vardı. İçeri giren kimse peşinden de başkaları girmişti. Fayansların üzerinde ayakkabı izi yoktu. Görüş açımın izin verdiği kadarıyla dağıtılan eşya görememiştim. İçerisinin güvenli olduğuna karar verebilmem için üst katla bodrum katını da kontrol etmem gerekecekti.

İleriye adım atmaya ilk karar verendim, aniden yapmıştım. "İçeri geçin, kapıyı kapatacağım. Arkamızdan gelen olmasın." diye fısıldadım. Diğer yedek anahtar hemen ayakkabılığın üstündeydi. Henüz kilitlemeyecektim, kaçmamız gerekebilirdi.

Yüzümdeki kesiğe tişörtümü basmaya devam etmeli miydim? Elbette iki elimin boşta, hazır beklemesi daha güvenliydi. Ama kan kokusu yerimizi anlamalarına yol açabilirdi. Mutfağa ilerledik, bana uymaya çalışsalar da neden oraya ilerlediğimizi bilmiyorlardı: Bıçak ve diğer kesici aletler oradaydı. Savaşmaya hazır olmalıydık. Yine de onlardan birini öldürebileceğimi sanmıyordum.

Mutfak büyüktü fakat diğer odalara göre minicikti. Perdeler çekilmiş, hava alması için camlar açılmıştı. Kimse yoktu, açık pencereleri hemen ardından da tülleri kapattım. İçerisinin dışarıdan gözükmeyeceğini bilmek rahatlatıyordu. Bıçakların durduğu çekmeceleri açıp kafatasını delebilecek sağlamlıkta olanları aldım. Ev berbat haldeydi, bazı yerler oldukça toplu dururken bazı yerler ise tam tersiydi. 

Herkese birer adet silah düşüyordu. Olivia elindeki satırdan oldukça memnundu. Pars'ın silahıysa satırı andırıyordu, tam olarak isminin ne olduğunu bilmiyordum. "Nereden başlamak istersiniz?" Ses tonum normaldi, artık silahlanmıştık. Eninde sonunda üstlerine gidecektik. Onları aramamızdansa üstümüze gelmeleri daha iyi olurdu. 

İlk olarak Pars'ın konuşmasını beklemiş, o konuşmayınca lafa girmişti. "Alt katları kontrol edelim, üst kattan inen olursa sesini duyarız. Hem açık pencere varsa kapatmış oluruz." Üst katta çıkan merdivenler tahtaydı, sürekli de gıcırdarlardı. Ev sonradan yapılmış olsa da annemin isteğiyle antika eşyalar ile donatılmıştı.

Oturma odasının pencereleri açık değildi. Sehpanın üstünde duran abur cuburlar haricinde dikkatimizi çeken olmadı. Bulduklarımızı mutfaktan aldığımız bez çantanın içine yerleştirdik. Lazım olacak eşyaları toplamalıydık. İhtiyacımız olanlar: Sargı bezleri, ağrı kesici, silah, gıdaydı. Belki şarj edilebilir fenerler de aynı etkiyi gösterirdi. Mobilyaların üstü tozla kaplanmıştı, üstelik daha sabah buradaydım. Kısacası tozla kaplanması olağanüstüydü.

Alt katta bulunan tüm odaları kısa sürede teker teker kontrol etmiştik. Sıra üst kattaydı. Kapalı olan bodrum kapasının arkasına koltuk çekmiştim, ne olur ne olmaz kafasında hareket ediyordum. Kapıyı açan kişinin üst katta olduğunu düşünüyordum. Pars babamın spor odasından beysbol sopası aşırmıştı. Merdiven basamaklarından yukarı kafamızı uzattığımızda hastalıklılardan görememiştik, yavaşça o tarafa ilerledik.

Biz nefesimizi dahi kontrol altına alıp ses çıkarmamaya çalışıyorduk ama gıcırdayan merdiven basamakları resmen bize ihanet ediyordu. Yerdeki cam parçaları ayakkabılarımızın altında kırılıyor, bazı çıtırtılar çıkarıyordu. Burnuma rutubet ve kan arası bir koku geliyordu. Kalan son basamakları da hızlıca çıkmıştım, oyalanmamın anlamı yoktu. İkisi de hemen peşimden gelmişti. Yukarı çıktığımda gördüğüm görüntü moralimi bozmuştu. Ne yapmalıydım?

ÖTEKİLER | Tamamlandı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin