episode 19

1.5K 164 326
                                    

Yorum yapmayı unutmayın lütfen! 🌼

İyi okumalar.

...

"Ya Lalisa!"

Chaeyoung'un çığlıklarına karşın kulaklarımı kapadım, bakışlarımı ona çevirdim. "Ne var, niye bağırıyorsun kulağımın dibinde? Yanımdasın ya salak!"

Kollarını birbirine bağladığında, sinirle Jimin'e baktı. "Şu salağa çadırımı kur dedim, siktir git dedi." Omuz silktiğimde çadırımla ilgilendim. Hava oldukça soğuktu ve ayriyetten etraf kapkaranlıktı. "Chaeyoung o enayi mi de birde senin çadırını kuracak? Çocuk haklı."

"Çocuk haklı tabi, mallık doğasında var ne yaparsın." Sinirle göz devirdiğimde, artık Chaeyoung'la uğraşamayacağımı anlamıştım. Oturduğum minderden kalktığımda, koşar adımlarla çantamın olduğu yere ilerledim. Bir takım şeyler çıkardığımda çadırıma koymak için onları elime aldım.

Çadırım olmak üzereydi. Koşup çadırımın başına geçtiğimde, son dokunuşlarını yapıyordum. Bayan Kim ise ateşin başında kitap okuyordu. Yanımda hissettiğim nefese karşın bir anda kafamı arkama çevirdim, gözlerim büyürken elimi kalbime götürdüm. "Niye böyle yapıyorsun?" dedim korkmuş bir ifadeyle. Kamp alanına yürürken dediği şey ile zaten aklımı başımdan almıştı, şimdi de korkutuyordu birde.

Şerefsiz.

Güldü. "Ayağın gayet de iyi duruyor Lalisa Hanım, iyileşti sanırsam." Göz devirdim. "Ya, ya ne demezsin." Gülmeye devam etti, o çadırını çoktan kurmuştu. Yani Taehyung ile olan çadırını. 

"Ee kimle kalacaksın?" dedi oturduğum minderin yanına kendininkini koyarak. Çadırımı kurmaya devam ettim. "Jennie ile. Biliyorsun, Best'im."

Ayakları ile ritim tutmaya başladığında yüzüme baktı. "Arada şu kedi ile lezbiyen olup olduğunuzu da sorgulamıyorum değil hani." Gözlerim büyüdüğünde, omzuna vurdum sertçe. "Bu nasıl şaka aptal. Lezbiyen olsaydım seni nasıl sevecektim?"

"Ayh tabi, beni sevmiştin değil mi?" Sabır dilermişçesine kafamı salladığımda, kendi kendime 'tıch' yapıyordum. Jungkook kadar dayanılmaz biri yoktu. Hem kendisine dayanamıyorum hem de bu kadar yakışıklı oluşuna. Birde arsız gibi sırıtıyordu her dakika, yüzünü deşmek istiyordum.

"Yok ebeni sevdim Jungkook. Ya sen bana neler dedirtiyorsun, çekilsene şuradan." Gözlerini kıstı ve ayaklandı. "Sadece yardıma gelmiştim." Hıhladım. "Gördüğün gibi yardıma ihtiyacım yo-"

Sözümü kesen şey çadırın üzerime devrilmesi ve tüm tellerin etrafa sıçraması olmuştu. Jungkook büyük bir kahkaha atarken, sinirle çadıra tekme attım ve altından çıktım. Böyle şans kimde vardı Tanrı aşkına! Kendi kendime atarlanırken bir anda yanıma geldi ve çadırı yapmaya başladı. 

"Sende ki şans kimsede yok." Kahkahalarını saklayamazken kollarımı birbirine doladım. "Yardıma ihtiyacım yoktu, sen geldin ve aklımı karıştırdın." Birden ayağa kalktığında yanıma yaklaştı ve güzelce gülümsedi, gülüşünde yok olurken kafasını eğdi. "Ha aklını karıştırdım yani? Dengeni bozdum?"

Böyle şeyler konuştuğumuzda anlamsız şekilde gülesim, ayriyetten de ağlayasım geliyordu. Çünkü beni zora sokuyordu. Ama bir yandan komik geliyordu. Bana doğru bir adım attığında, diğerlerinin bizi izlediğine adım gibi emindim. Rezil oluyorduk.

Yüzünü yüzüme yakınlaştırdığında, kafasını eğdi ve büyük gözlerini bana sundu. Kiraz dudakları araladığında yukarı kıvrıldı ve öylece kaldı.

More than a friend | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin