4.Bölüm: Hikayemin Sonu.

3.3K 577 378
                                    

Merhabalar canımın canı canımsularım. 💙

İNSTAGRAM: @emircaanseker. Takip ederek hem bana destek olabilir, hem de sorularınızı sorup yanıt alabilirsiniz.

Yukarıdaki müziği açalım ve kendimizi kitabın satırlarına bırakalım.

"Bu, Titanic'in bir deniz yıldızı için batma hikayesi..."

İyi okumalar canımsular.  🌊

  🌊

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


4.Bölüm: Hikayemin Sonu.
"Ben bu hikayenin sonunu da biliyorum, başka bir hikayem olmayacağını da..."

"Irmak! Kapıyı açsana sinir etme beni!" Aynanın karşısında saçlarımı yapıyor, bir yandan da Irmak'a yırtınıyordum. İşimin olduğunu görmesine rağmen bir kapı açmaya aciz! İnsanlar böyle katil oluyor demek. Altüstü bir kapı açacak... İnanın kendim açsam daha az yorulurdum. Bu kadar söyleneceğime zaten kalkar kendim açardım.

"Kalkıyorum," dedi sinirle çemkirip, "az yeseydin, sen de kıçını kaldırabilirdin." Şu an kalkıp kafasını duvara falan vurmak istiyorum. Hatta klozete sokup, üzerine de sifonu çekmek istiyorum. Herkesin kardeşi var ya! Hepsi ablasının peşinde pervane. "Oz yosoydon, son do kocono koldorobolordon." Lafa bak ya! Kilolu muyum ben? Cidden çok mu kilo almıştım? Gözlerim dolu dolu aynada kendimi süzdüm... Saçlarımı örüp, tepeden toplamıştım. Afrika örgüsü gibi bir şey işte... Yanaklarım cidden ballanmış gibiydi. Aslında bu biraz da tatlı tanımı oldu. Yanaklarım baya şişko olmuştu. Hani arkadaşlarınız yanağınızı sıkıp, bir de çok hoş bir şeymiş gibi "Ay çok tatlı,"  derler ya. Aynı öyle bir yanağa sahiptim şu an. Elimi yanaklarıma atıp, aynanın karşısında salak gibi sağa sola çekiştirdim. Ya Güneş, cidden salaksın. Gidip de Irmak'ın lafına alınmıştım. Klasik hali işte. Sürekli beni sinir etmek için bir şeyler söylüyordu ve ben fazla ciddiye alıyordum. Ama bunu düşünürken bile rahat duramadım... Makyaj masamdan kalktım ve hemen aynanın karşısında tişörtümü kaldırdım. Tam o sırada Irmak odaya döndü. "Basıldık!" dedim içimden haykırışlarla. Cidden içimden bağırıyordum ama sadece kendim duyabiliyordum.

Kapının önünde durup bana baktı. Ve yüzündeki hafif tebessüm, dudaklarının yukarı kıvrılmasıyla iğrenç, sinsi bir gülüşe döndü. "Kilo alıp almadığına bakıyordun değil mi?" dedi yüzündeki sırıtışı hiç bozmadan.

"Hayır," ellerim titriyordu sinirden, "Karnımı kapının koluna çarptım. Ona bakıyordum." dedim hemen yanındaki kapı kolunu göstererek. Bir kaşını havaya kaldırdı ve yüzündeki gülücük daha da büyüdü. Birazdan çığ haline gelip, tüm İstanbul'u yutacaktı sanki. O kadar gıcık şekilde gülüyordu ki! Gel beni döv diyordu.

İki elini birbirine vurup yaslandığı kapıdan çekildi ve koridora baktı. "Geldi Sıla aşkın. Hadi git yanına ayakkabılarını çıkarıyor." Sıla geldiğinde annemin odasına gidip oturuyorduk. Ya da balkon, mutfak, salon... Irmak'ın olmadığı her yer olabiliyordu. Irmak, ben daha odadan çıkmadan yatağıma zıpladı. Cidden bu kız beni sinir etmek için gelmiş şu dünyaya. Başka bir sebebi olamaz. Bana sinir krizleri geçirtmek dışında hiçbir vasfı yok! İğrenç... İnsan kardeşinden tiksinir mi be? Ben tiksiniyorum.

Mesafe: Uyudun Mu? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin