sekiz

6.2K 576 615
                                    

.   . ✧ * . ✷       
·    .


Bir yıl önce, Avustralya.

Güneş henüz doğmamıştı. Felix üzerine, sabah soğuğundan korunmak için Hyunjin'in sweatini giymişti. Belki de bu ondan kalan son hatıra olacaktı. Elindeki gümüş bilekliğe bakarak adımlarını otelin dışına yönlendirdi.

Boğazı düğümleniyordu. Deli gibi onun yanında kalmak istiyordu, sevgilisi gözlerini açtığında direkt onu görsün, ona dokunsun istiyordu. Üzerinden esen soğuk meltemden kaçarak ona sığınmak istiyordu. Fakat adımları otele dönmedi. İçi parçalanarak belirlenen ara sokağa ilerledi.

Elleri cebinde, siyah maskesi ise yüzünde takılıydı. Sokağa girdiğinde siyah aracın yanında bekleyen takım elbiseli adamlara ilerledi. Adam, arabanın kapısını açıp binmesini bekledi.

Felix kendini koltuğa bırakırken dudaklarını dişledi. Buna engel olamadığı, bir son veremediği için kendinen nefret ediyordu.

Adam kapıyı kapatmadan önce elini ona uzatarak soğuk bir sesle konuştu. "Telefonunu ver." Felix delici gözlerle ona baktı aşağıdan. Adam kaşını çatarak ona baktı aynı şekilde.

Dişlerini sıkarken elinde sıkı sıkı tuttuğu telefonu çıkardı ve adamın yüzüne fırlatırcasına uzattı. Adam uzun bir nefes bırakırken telefonu eline aldı ve yere atarak, üzerine ayakkabısının topuğuyla bastı. Felix içinin ciddi anlamda parçalandığını hissetti. Her şeyi oradaydı, tüm anıları, Hyunjin'i, biricik müstakbel eşi...

Fakat hepsi geride kalıyordu artık. Hyunjin ona kırılsa da, ondan nefret etse de, her şeyi onun için yapıyordu. İlk ve son aşkı için.

***

"O iyi," Yayıldığı kanepede elindeki alkol dolu tenekeden bir yudum alırken abisine söyledi. Elinde telefonu vardı, eski icloud'unu açmıştı bu telefona. Bir yıl önce çektiği sevgilisiyle olan fotoğraflara bakıyordu bir yandan da.

Chris elindeki kahveden bir yudum alırken kardeşine baktı. Derin bir iç çekti sessizce. "Canlı, capcanlı görünüyordu."

İçeceğinden bir yudum daha aldı. Boğazı yanıyordu ama bu umrumda bile değildi. Sadece elindeki telefondan onun boşluğunu doldurmaya çalışır gibi her fotoğrafa her videoya bakıyordu.

"Takım elbise ona her zaman yakışıyor." Sesi cılız ve güçsüzdü. İç çekerek bir video açtı telefonundan. Basit bir gündü. Pikniğe gitmişlerdi. Hyunjin Felix'in dizlerinde yatıyordu. Elindeki ingilizce Romeo ve Juliet'i okuyordu yavaşça. Felix ise onu yukarıdan çekiyordu.

Kırgın bir şekilde gülümsedi Felix. Telefondaki siyah saçlı sevgilisine bakarken derin bir çekti. "Saçları," Yutkundu, boğazı acıdı. "Onlara hep hayran kalmışımdır." Gözlerinin yanmaya başladığını hissediyordu. Çenesini kastı ve biraz doğrularak tenekeden büyük bir yudum daha aldı. Bakışları sadece birkaç saniyeliğine telefondan kaydı.

Chris ona baktı. Felix dağılmış görünüyordu.

"Onu özledim," Çenesi titredi bu defa, kendini kastı. "Onu deli gibi özledim." Chris başını salladı. O da dudaklarını ısırdı sessizce ve başını eğdi.

we | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin