28✿ 'İstemek yeterliydi benim için, bunun umudunu yaşamaya'

500 57 10
                                    

Jisoo

Kan kırmızısı elbisemi giyindim. Saçlarımı açık bıraktım. Elbisemle aynı renkte stilettolarımı giyindiğimde artık bu savaşa hazır olduğumu anlamıştım.

Bu gün o, gündü. Namjoon'nun doğum günü daveti neredeyse bir saat sonra başlayacaktı. Orada olacaktım. Onun herkesin önünde rezil durumuna düştüğünü gözlerimle görmek için orada olacaktım.

Odamdan çıktım ve koridorda yürüyerek çocukların odasının önüne geldim. Bir hafta önce Suho ile boşanmamız tam olarak gerçekleştikten sonra, Suho artık eve daha az geliyordu. Çocuklar, elbette, bu durumdan etkileniyordu. Kapıyı açtım. Beni resim hocasıyla resim yapan Yeseul'un gülümsemesi karşılamıştı. Ona öpücük gönderdim ve kapıyı kapattım.

Bir kaç adım attıktan sonra pencerenin önünde durmuştum. Seohyun, arkadaşlarıyla beraber arka bahçede oynuyordu. Bahçede koşuşturan Jinhee'yi gördüğümde Rose'nin gelmiş olduğunu anladım. Bir süre onları izledikten sonra iç geçirmiştim.

Camın önünden çekilip merdivene yaklaştım. Basamakları dikkatle indiğimde basamakların bitiminde beni bekleyen hizmetçi kızla karşılaşmıştım. Bana Rose'nin geldiği haberini verdi, ben ise çocuklarla daha dikkatli olmaları konusunda kızı uyardım. Daha sonra salona doğru yürüdüm. Telefonuma bildirim gelmiş mi diye baktığımda bir boşlukla karşılaşmıştım. Chungha yerleştirdiğim otelden doğruca Namjoon'un davetine gelecekti. Ona hazırlanması için elbise ve diğer gerekli aksesuarları da göndermiştim. Yine de ondan haber bekliyordum.

Salona girdiğimde kanepede yalnız oturan Rose ayağa kalktı. Telefonuyla kurcalanıyordu fakat beni gördüğünde telefonunu kapattı. Üzerinde su mavisi elbise vardı, saçlarını açık bırakmıştı. Benim saçlarım gibi, onun da saçları su dalgasına boyanmıştı.

Yaklaşıp ona sarıldım. Kuzenim, Rose bana karşılık vermişti. "Harika görünüyorsun." dedim.

"Asıl sen harikasın." Rose'nin cümlesine gülümsedim. Rose ise beni izliyordu. "Fazla iddialı? Sanki Namjoon'un değil de, Taehyung'un doğum gününe gidiyor gibisin."

Kahkahamı durduramadım. Daha sonra iç çekmiştim. "Bu gün benim için önemli bir gün."

Rose kafasını aşağı yukarı salladı. "Umarım aklındaki her ne ise gerçekleşir, ama yalnız başına Namjoon'u yenmek çok zor olacak."

Dudaklarım kıvrılmıştı. "Yalnız olduğumu kim söyledi?"

"Yanında kim var?" Rose tek kaşını kaldırmıştı.

Elbette, ona Seok-Jin'den şimdilik bahsetmeyecektim. Ona güvenmediğimden değil, olayları ona anlatıncaya kadar izlemesini tercih etmiştim. Kıvrılan dudaklarımı dizginledim. "Sadece arkana yaslan ve izle. Bu arada Jimin nerede?"

"Davette."

"Beraber gitmeyecek misiniz?" Kaşlarım yavaşça çatışmıştı.

Omuzları gevşemişti. "Jimin saçma bir gurur takınıyor. Üstelik benim ona kızmam gerekiyorken, o zeytinyağı gibi üste çıkıyor."

Elimi Rose'nin sırtına bastırıp, okşadım. "Eminim her şey hallolur."

Omuz silkmişti. Yüzünden ne kadar mutsuz olduğu belliydi.

Salondan çıkıp, kapıya doğru yürümeğe koyulduk. "Ayrıca.. ben bir şey sormasam, asla benimle konuşmuyor." Rose yere bakıyordu. Sonunda arabaya varmıştık.

"DNA testi için annesine izin veren o, değil miydi?"

Kafasını aşağı yukarı sallayıp, iç çekti. "Öyle, bana onu anlamam gerektiğini söyledi."

vsoo | Invitation (Davet)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin