Yağmur'un Ağzından*
*****************************
Sabah kalktığımda masanın üstündeki sürahiyi almak için ayağa kalktım. O sırada kapının açık olduğunu fark ettim. Aslında daha çok aralıktı,ama odadan çıkabilirdim sonuçta. Kafamı dışarı sarkıttım. Kimse yoktu. Titreyerek odadan dışarıya çıktım. Evde hiç ses yoktu. İster istemez tırstım. Hızlıca salona gittim. Orada da kimse yoktu. Artık gerçekten korkmaya başlamıştım. Hızlıca Cem ve Efe'nin odasına gittim. Kimse yoktu.
Özgür ve Ferman'ın odasına doğru koştum. Bu oda da boştu. İster istemez tökezledim. Neler oluyordu? Hızlıca tüm evi gezdim. Kimseyi bulamadım. Herkes neredeydi? O sırada aklıma onları aramak geldi. Hızlıca elime telefonu aldım. Hepsini teker teker aradım. Hiçbiri telefonu açmadı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Musluğu açtığım anda musluktan küçük hamam böcekleri düşmeye başladı.
Kendimi banyodan dışarı attım. Herşey çok garipti. Bir anda salonun lambası patladı. Artık dayanamayacaktım. Bir mont alıp dışarıya çıktım. Sokakta kimse yoktu. Telefonumdan saate baktım. 13.00'tü. Erken bir saat olsaydı kimsenin olmamasına mantıklı bir açıklama bulabilirdim fakat insanların dışarıda olduğu bir saatteydim.
Hızlıca otobüs durağına yürüdüm. Tüm reklam panoları kırmızıya boyanmıştı. İçimden sessizce küfrettim. Ne olduğunu hala idrak edememiştim. Bir süre sonra otobüs durağının ilerisindeki otobüsü fark ettim. Umutlanmıştım. Koşarak otobüsün yanına gittim. Kapıları kapalıydı. Camlar mat siyah bir boyayla boyanmıştı. Bazı camların üstünde gazeteler vardı. Çoğu benim doğduğum senelerdendi. Yerde duran demir sopayla camları kırdım. Kapının yanındaki camdan içeriye girdim. İçerisi çok kötü kokuyordu.
O anda 3 ölü bedeni fark ettim. Birisinin kafası koparılmış ve kucağına bırakılmıştı. Bu bir kadındı. Muhtemelen 28-29 yaşlarındaydı. Üstünde mavi bir tişört ve kırmızı bir etek vardı. En azından şuanda öyle gözüküyordu. Kana bulanmış olma ihtimali de vardı.
Diğeri 30 yaşlarında bir adamdı. İki eli de kesilmişti. Gözünden ince demir bir çubuk sokulmuştu. Üstünde yeşil renkli bir gömlek ve kahverengi bir pantolon vardı. Ağzı sanki çığlık atıyor gibi açıktı. Dişleri simsiyahtı.
Sonuncusu çok tanıdıktı. Koyu tenliydi. Kısa boyluydu. Üstünde beyaz mor çiçek desenli bir elbise vardı. Saçları siyahtı ve nizami bir şekilde toplanmıştı. Ellerinin birinde kalem,birinde bir defter vardı. Defteri elime aldım. İçinde birsürü not vardı. Tam geri bırakacakken bir sayfa dikkatimi çekti. Üstünde benim adım yazılıydı. Sessizce okudum.
Yağmur Sarıgül
-25 yaşında. Doğum tarihi 26 Ağustos 1979.
-Şizofreni hastası. Tür:Paranoid şizofreni.
-Ziyaret ettiği zamanlar: Her hafta pazartesi saat 15.00'te.
Notlar:
Kalihora 7 yaşında bir çocuk. Yaralı gözüküyor. Çocukluktan beri var. Abası kırmızı kıyafetli bir kadın. Sivri dişleri var. Yağmur intihara kalkışmış. Kendine zarar veriyor. Mazoşist.Defteri sessizce kapattım. Üstünde ''Sevda Güneşli'' yazıyordu. O anda kadına baktım. Yere düşen kafasını kaldırdım. Yeşil gözleri acıyla bakıyordu. Karnından bıçaklanmıştı. O anda kadın hırıltılı bir şekilde konuştu.
Sevda-Yardım et.
O anda ne yapacağımı bilemedim. Kafamda birçok ses uçuşuyordu. Kadını otobüsten dışarı çıkarmaya karar verdim. Tam onu koltuktan kaldıracakken kırılmamış camlar bir anda kırıldı. İçeriye garip canlılar girdi. Simsiyah ve kıllıydılar. Upuzun dişleri vardı. Ayakları yerine tekerler vardı. Üstüme saldırdılar. Ne yapacağımı bilemedim. Kadını yanıma alıp yere kapandım. O garip varlıklar üstümüze saldırdı. Etrafımızı sardığında titremeye başladım. Kadın ölmek üzere gibi bakıyordu. Canavarlar tamamen etrafımızı sardığında nefesim kesildi,sonra da gözüme bir ışık çarptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maNga Evi
FanficmaNga'nın İstanbuldaki evinde yaşadığı şeyleri anlatan komikli hikaye.