Jisoo
"Bana öyle bakma." Gözlerimi Taehyung'tan çektim.
"Nasıl bakmayayım?" Yavaşça bana yaklaşmıştı. Salon Seok-Jin ve yanındaki kadının büyüsünde olduğu için bizi kimse farketmiyordu, hatta yanımızdakiler bile.
"Gidip, kuzenini tebrik etmeyecek misin?" dedim, Taehyung'a bakarak.
"Belki bana eşlik edersin diye düşünmüştüm?"
"Hangi sıfatla?" Tek kaşımı kaldırdım.
İç çekti ve gözlerini herkesin diktiği Seol-Jin'e dikti.
Bir süre sonra Jimin'le beraber Seok-Jin'in yanına gitmişlerdi. Onları tebrik eden o kadar insan vardı ki, biz salonun bir köşesinde yalnız kalmış gibiydik.
"Neden Jimin'le gitmedin?" Rose'ye bakıyordum, Rose ise herkes gibi Seok-Jin'i izliyordu.
Gözlerini ilgi odağından çekmeden konuştu. "Davet etmedi."
"Yine de eşisin ve Seok-Jin senin kayınbiraderin sayılır." Ben de gözlerimi onlara dikmiştim. Rose bir cevap vermedi.
Seok-Jin gözleri benimle buluştuğunda hafifçe gülümsedi. Yanlarındaki kişilerden kurtulup, bize doğru yürümeye başladı. Kendimi artık salondaki duvar çiçeği olarak düşünmeye koyulmuştum, ama Seok-Jin yanındaki gizemli kadınla beraber bize doğru geldiğinde, gözlerin hepsi bize bakıyordu ve düşündüm, duvar çiçeği olmak hiç de fena değildi.
"Kim Jisoo."
"Kim Seok-Jin?" Kadına baktım. "Memnun oldum."
"Seni tanıtayım." Seok-Jin yanındaki kadına baktı, daha sonra bana baktı. "Joy, benim müstakbel eşim ve Jisoo, yengem."
Yengem kelimesini duyduğumda zorlukla yutkundum. Tam dudaklarımı açıp, reddedecektim ki, kadın konuşmaya koyuldu. "Memnun oldum, Jisoo."
Bu mutlu anda Seok-Jin'in yengesi olmamı reddetmenin beni istekli ve saçma duruma düşüreceğini düşünüp, Seok-Jin'in söylediklerini umursamayıp, kadına gülümsedim. "Ben de memnun oldum, Joy. Umarım çok mutlu olursunuz."
"Ve Park Rose. Benim dünyalar güzeli yengem." Seok-Jin gülümsemişti, Rose de gülümsedi, utandığı belliydi.
"Teşekkür ederim." Rose gözlerini kadına dikti. "Memnun oldum, Joy. Size mutluluklar dilerim."
Joy kafasını salladı. "Her ikinize de minnettarım." Daha sonra Seok-Jin'e baktı. Hannah'ın söylediğine göre, yani söylememesi gerektiğine göre, kadın hamileydi. Bu kalabalıktan yorulmuş olmalıydı. Seok-Jin kadının elini avucuna alıp öptü. Daha sonra bizden izin isteyip, gitmişlerdi. Galiba davet salonundan çıkıp, dinlenmek için otelin başka odasına gittiler.
Hannah aniden önümüzde belirdi. "Nasıl? Beğendiniz mi?"
Ve aniden müzik çalmaya başladı.
Kafamızı sallamıştık. "Çok tatlı bir kız." dedi Rose. Ben de onaylamak adına bir kaç bir şey söyledim.
"Tamam, o zaman! Hadi! Ne duruyorsunuz! Dans edin. Gençsiniz, bunun kıymetini bilin."
"Siz de gençsiniz, Hannah." Cümlem kadını gülümsetmişti. Bu kadının üvey babamın ilk eşi olduğunu öğrendiğim andan beri, ona acıyordum.
Jimin yavaş adımlarla Hannah'a yaklaştı. "Bu dansı bana lütf eder misiniz?"
Kadın yüzünü büzüştürmüştü. "Git eşinle dans et."
Rose gözlerini Jimin'e diktiğinde Jimin ona bakmıyordu. Daha sonra Jimin bana yaklaştı ve aynı cümleyi benim için tekrarladı...
Gözlerimi Rose'ye diktiğimde onayladığını farkettim, ama farkettiğim başka bir şey daha vardı, gözlerindeki kalp kırıklığı ve yüzündeki gerginlik..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Invitation (Davet)
FanfictionJisoo kafasını geriye, koltuğa yasladı. Taehyung'ın onun ismini sırtına dövme yaptırdığı günü hatırlıyordu. Hatta o gün fazlasıyla şaşırmıştı. Bu şarkıyı sevdiğini ve beraber şarkıları olmasını istediğini söylediğinde Taehyung bunu kabul etmiş, erte...