Yaramazım

14 2 0
                                    


Ayaz genç kızın üzerine doğru eğildi. Ve tıslarcasına konuştu. Evet fırıldak. Ben senin sırf gıcıklığına intikam almak ve bana belamı vermek için bizi o kadar zaman dolandırarak benzinimi bitirdiğini, sonra kendinin bile bilmediği yollara sokup kaybettiğini biliyorum.
Diyeceğini sanmış, korkudan kalbinin yerinden fırlayacağını düşünmüştü. Ama bunun yerine deniz tam konuşacakken, güçlü bir projektörün üzerlerine çevrilmesiyle geri çekilmişti hızla.Bekçi amca mazeme bölmesine girip gemici fenerini aramış bulmuş, bir kaç küçük arzasını da giderdikten sonra gençlerin yanına dönmüştü.
Feneri açarak göstermek isterken, o anda lambanın ışığında, Deniz'in Işılay'ın üzerine eğilmiş görüntüsüyle parmağı dümenin üzerinde donup kalmıştı.
Hayır kesinlikle bu görüntüye hazır değildi. O anki şokla aklından başka düşünceler geçmiş, ancak Işılay'ın gözlerindeki korkuyu görünce bu defa Deniz'in Işılay'a ceza verdiğini anlamıştı. Anlaşılan yine ışılayı kurtarmak kendisine düşecekti.
Öyleyse oda bunu zevkle yapardı.parmağının altındaki düğmeye basar basmaz denizlen ışılay ışık görmüş yarasa gibi yüzlerini çevirmiş, ve ardından şaşkın ördekler gibi birbirlerinden uzaklaşmışlardı hemen.
Doğrusu bu halleri üzerine kahkaha dolu piyesler yazılabilirdi.onların bu komik hallerine bir süre durup bıyık altı gülüşleri fırlatırken, ortamda oluşan yaramazvari sessizliyi gülle gibi bir şimşek çakarak bölmüştü Ve o anda, Işılay vahşi bir hayvandan kaçıp da onun erişemeyeceği noktaya ulaşarak kurtuluş sığınağına sığınmış gibi denize sarılmıştı büyük bir korku hezeyanından geçerek.
Korku muydu seni bana iten, yoksa sen miydin beni kendine çekmek için korkuya buyur gel diyen? .O anda denizin kendisini bir örümcek ağı gibi sarmış olduğunun farkına vardı ve bu ahtapot gibi sımsıkı saran, kendinden bir saniye ayrı bırakmayan adamın kozasına ebediyen hapis bir kelebek olduğunu anladı.
Denizin göğsü ışılayın yaşam alanıydı. Ve bundan sonra denizin göğsünden başka gidecek yeri yoktu.
Mutlulukta, aşkta hep orasıydı. Deniz ışılayın çocuk parkıydı. Düştüğünde kalkıp denize gelip sarılmasıyla acısını geçiren, korktuğunda yanında oluşuyla, varlığıyla korkusunu gideren süper kahramanıydı.
Ve artık ışılay denize gerçekten aşıktı.Şu anda sarılmasıyla hiç ayrılmak istememesi, hep sarılı kalmak istemesi de bunu gösteriyordu. Yüzüne çarpan nefesiyle kalbinde yediverenler yeşeriyordu ve gözlerinin içinde büyüyordu aşkı.
Saçlarına taktığı düşlere dokunan bu adam çocuk ruhunun yaramazlıkla koşup oynamak istediği sokağı, yorulduğunda ağzını dayayıp kesik yudumlarla içeceği musluğu olmalıydı.
Duyguları aynı zarif oğlunun şiirindeki gibi fışkırıyordu kalbinden.şimdi bu şehir deniz'in adıyla gülümsüyordu kuşlara.Basıp geçtiği yollar, dokunduğu duvarlar...her yer şarkı söylüyordu.Kimyası değişiyordu gökteki yıldızların.Parlıyordu aklındaki kuyruklu uçurtmalar.Şimdi her evin gölgesinde bir avuç suydu kalbi.Yüzünü yıkıyordu göçüp gitmiş babalar.Ağzını uzatıp yudumluyordu, terlemiş şen çocuklar.
İyiki gelmişti deniz!Şimdi bu şehir çocuk,bu şehir baba,bu şehir aşktı.Deniz, ah Zavallı deniz!Kalbi sanki bir ahtapotun sayısız kollarına dönüşmüş ve Işılay'ı dört bir yanından sarmıştı.
Öylesine perişan öylesine çaresizdi ki... Işılay olmasa kolları bir daha işlevini yerine getiremeyecekmiş gibiydi. Sanki bu uzuvlarının hepsi Işılayı sarıp sarmalamak için yaratılmıştı.
"Kokusu neden bu kadar güzeldi ki, Ve neden bukadar ona bir bahaneyle sarılmak için can atıyordu. Gülüşü parmak uçlarından vücuduna müthiş bir elektriklenme gönderiyordu ve Deniz bu duygunun gönüllü esiri oluyordu.
Gülüşü bir adamı dize getiren tek şeydi. Kokusu, hücrelerinden kalbine kadar sımsıkı sarılmak için kamçılıyordu içini adeta.Ve deniz Gerçek aşk karşısında o kadar aciz düşüyordu ki... sarılmak, bir kerecik sarılmak için ne bahane bulsam diye kalbinden beynine müthiş fırtınalar esiyordu adeta!
Kalbinin sarılma ihtiyacı beynine fırtına gibi esiyordu ve Deniz beyin fırtınası yapmaktan bitap düşüyordu.Ah ne güzeldi böcek var diyerek korkuttuktan sonra kucağına sığınması. O anda onu kucağında ömürlerce tutabilirdi. Bu kadar kendine ait, bu kadar kollarının arasındaydı işte.
Ama sonra yaramaz bir çocuk gibi gitmişti. Deniz daha duygularının tadını çıkaramadan bitirmişti. Yaramazım benim Dedi içinden. Nereye gidersen git, benden öteye gidemeyeceksin.
Sana söz veriyorum ki gittiğin her yerde ben olacağım. Bütün sokakların bana çıkacak. Ve yitirdikçe bulacağım seni. Nitekim öyle de olmuştu. Strapon kafadan kaçmak için gerilerken, yine de gelip tam denizin göğsüne yapışmıştı ve deniz yine anın tadını doya doya yaşamaya çalışmıştı. Püfür püfür esen kokusu burnuna deydikçe sımsıkı sarılmak için can attırıyordu.
Bir saniye daha beklemesi hücrelerinden kalbine kıyamet olacağından Kolları görevini bilen bir işçi gibi sımsıkı sarmıştı ışılayı anında. Ve o anda aldığı nefes ruhuna aşk akıtmaya başlamıştı.
Sonra bekçi amcanın görmesiyle en güzel bahanesi olmuştu. Kucağında taşımıştı kulübeye kadar. Ve işte yine... Kahretsin ki yine sarılma isteğiyle savaşıyordu. Uyuz ayaz diyerek gülüşü, Hislerini o kadar kamçılıyordu ki adam duygularının yoğunluğunca sarılsa kesinlikle genç kızın naif bedeni buna dayanamazdı:
bu yüzden duygularının yoğunluğunca öpücükler biriktiriyordu. Öpücükle sevecek, ancak öpücükle duygularının yoğunluğunu en iyi şekilde anlatabilecekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 27, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DENİZE DÜŞEN AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin