Multimedia : Poyraz
Eve geldiğimizde babam daha işten dönmemişti. Dilek abla, akşam yemeğini hazırlayacağını söyledi. Ona yardım etme teklifinde bulundum ama gerek olmadığını söyledi. Ben de bunu fırsat bilip odama gittim. Yeni aldığım kitabı okumanın tam zamanıydı.
Kitap gerçekten tam benim tarzımdı ve oldukça sürükleyiciydi. Yeşil gözlü çocuk demişti. Haklıydı… 3 saattir aralıksız okuduğum kitap sanki bana sadece 3 dakika okumuşum gibi gelmişti. Kitaba o kadar dalmışım ki babamın döndüğünü ve yemeğin hazırlandığını fark etmemişim.
Dilek abla beni yemeğe çağırınca mutfağa doğru ilerledim.3 saatte oldukça lezzetli yemekler yapmıştı. Biz babamla bayıla bayıla yerken Dilek abla yine kıkırdıyordu.
Yemeğimi bitirdikten sonra onlardan müsaade istedim. Aklımda hala o kitap vardı ve okumak için sabırsızlanıyordum. Onlar da onaylayınca odama geri döndüm.
Hemen koltuğuma kuruldum ve yanımdaki lambayı açıp kitabımı okumaya başladım. Ben yine kitaba dalıp gitmişken Poyraz köşesi dolabının üstündeki kutu yere düştü ve kutunun içindeki Poyrazın bana aldığı bütün eşyalar yere savruldu. Kafamı kaldırdığımda odamın dört bir yanına dağılmış eşyalarla karşılaştım. Her şey saniyelik olmuştu.
Küçük pelüş ayıcıklar, beraber gittiğimiz sinema biletleri, Sevgililer Gününde aldığı parfümün bitmiş şişesi… Her şey ortadaydı. Bense sadece öylece bakakalmıştım.
Kutu yere düşerken birkaç fotoğraf da kutuyla beraber yere düşmüştü. Hemen koltuğumdan kalkıp, eşyaları eski kutusuna yerleştirmeye koyuldum.
Düşen kutu Poyrazın çerçevedeki fotoğrafını da düşürmüştü ve çerçevesi paramparçaydı. Cam kırıklarına basmamaya dikkat ederek eşyaları kutunun içine yerleştirdim. Geriye bir tek cam kırıklarını temizlemek kalmıştı.
Paramparça olmuş Çerçevenin içindeki fotoğrafı dikkatle alıp incelemeye başladım. Poyraz yine mutluydu, yine gülümsüyordu.
Poyraz fotoğrafını eski yerine koyup cam kırıklarını toplamaya başlarken küçük bir kağıt parçasıyla karşılaştım. Kâğıt en küçük haline kadar katlanmıştı ve etrafı bantlanmıştı. Kağıt uzun süredir böyle olduğu için rengi sararmıştı.
Cam kırıklarını umursamayıp kâğıdı elime alıp koltuğuma oturdum. Böyle bir kağıdın çerçevenin içinde ne işi var ki? Bu kâğıtta bir şey vardı, bu yüzden sıkıca bantlanmıştı.
Makas yardımıyla kâğıdın bantlı yerlerini kestim. Kağıdı açmak zor olsa da katlı yerlerini tek tek açtım. Sonuç, tükenmez mavi kalemle karışık bir şeyler yazılmış, sararmış bir kağıttan ibaretti.
Kat izlerini umursamadan yazıyı okumaya başladım.
---
6 Ağustos 2014
Saat: 23.42
Az önce Eylül’e Çok yorgun olduğumu ve bugün erken yatacağımı söyledim. Çünkü bu satırları yazma ihtiyacı hissettim içimde. Bir nevi içimi dökmek, dertlerimden kurtulabilmek için.
Bugün annemle yine doktora gittik. 4 senelik doktorumuz Yıldırım Bey, anneme kalbimin ritimlerinde ciddi sıkıntılar olduğunu söyledi. Bu sıkıntılar gittikçe artıyormuş. Evet, bunu bende hissedebiliyorum. Ama ailem dışında kimse bilmiyor. Eylül‘üm bile. Ona söyleyemediğim için o kadar üzgünüm ki. Ama onun üzülmesini istemediğim için sakladım ondan. 4 senedir saklıyordum, sanırım saklamaya devam edeceğim.