"Nedeeeeeennn!" diye feryat ettiğimde sesim boş sokaklarda yankılanmaya başladı. Gözyaşımla buğulanan bakışlarımı gökyüzüne kaldırıp geceyi süsleyen yıldızlara baktım. "O yıldız yıldız bakan gözler yalan mıydı?" diye sordum titreyen bir sesle. Bakışlarımı yola indirip üzerime doğru gelen araba farlarına bağırmaya başladım."Aaaaghhhh! Aaaaaaagghhhh! Ben şimdi bu ihanetle nasıl... nasıl ha söylesene!"
Çığlıklarım hıçkırıklara boğulurken yoldaki araba da giderek yaklaşıyordu. Gecenin sessizliğini delen korna sesine aldırmadan kollarımı yana doğru açıp gözlerimi kapadım. Zihnimde Murat Kekilli'nin "Bu akşam ölürüm şarkısı...
"Başlayacam şimdi Kekilli Murat'a da sana da. Kendine gel! Çekil kenara!"
İç sesimin sert ses tonuyla gözlerim âni bir refleksle açılırken arabanın lastikleri inleyerek ötmeye başladı. Aramızda üç nefeslik mesafe kalmıştı. İç sesim tekrar "Çekilseneeee!" diye bağırdığında hemen sağa doğru bir takla attım. Araç yolda zikzak çizerek sokağın köşesindeki sokak lambasına neredeyse çarparak durduğunda, arabanın şöförü söverek arabadan çıktı ve bana doğru koştu.
"Senin kafan iyi mi adamım?" diye sordu İngilizce. Afrika kökenli adamın siyah yüzü adeta bembeyaz kesilmişti, belli ki korkmuştu. Gözlerimdeki yaşları silerek ayağa kalktım ve iyi olduğumu söyledim. Hiç iyi değildim aslında. Kalbim bir deprem yeriydi ve enkaz altında ezilen de sevdâm. Ama bundan ona neydi ki? Onu bu kadar korkutttuğum için özür dileyip zararını karşılamayı teklif ettiğimde "Çarpmadım ki direğe." diye itiraz etti. "Siz iyi misiniz onu söyleyin bana. Sizi hastaneye götüreyim mi?" diye sordu endişe içeren bir ses tonuyla.
"İyiyim. İyiyim. İyiyim gerçekten." diye üç defa tekrarladım. Sanki o adamı değil de kendimi ikna ediyordum iyi olduğuma. Ben nasıl iyi olacaktım ki bundan sonra?
"Olacaksın, merak etme. Dağ gibi iç sesin var artık senin ardında!" diye gaz veren iç sesim ben bu haldeyken bile gülümseme sebep oldu. Sonunda iç sesimi benim tarafıma çekmeyi başarmıştım galiba.
Bir erkeğin hayatında güvendiği iki kadın olur biri anası biri de karısı. Gel gör ki benim hayatımdaki kadınlar güvenimi boşa çıkarmıştı. Hem de iki defa. Belki de iç sesim o yüzden benim tarafıma geçmişti. Bana acıdığı için. Acınacak haldeydim... Bundan daha dibe vuramazdım.
"Hayırdır iç ses? Benim tarafıma geçmek için sırtıma hançer yiyip ölmemi mi bekliyordun?" dedim kahırlı bir ses tonuyla.
"Ne ölmesi ya! Ölme falan yok. Bak... benim çok güzel bir planım var. Sen şu adamı başından gönder de ben sana anlatayım bu işin içinden nasıl sıyrılacağımızı."
Derin bir nefes alarak tekrar adama baktım. "Kusura bakmayın korkuttum sizi..." dedim nefesimi salarak. "Ve merak etmeyin de ben iyi olacağım." diye ekledim."Emin misiniz?" diye sorduğunda "Eminim." diye cevap verdim iyi olacağımdan hiç emin olmasam da. Adam arabasına dönüp yola devam ettikten sonra iç sesime seslendim.
"Söyle bakalım iç ses neymiş planın?""Daha düşünmedim."
"Niye planım var dedin o zaman?"
"Sen planı boşver şimdilik Ezman ağa. İlk önce evden çıktığın hızla geri eve dön çünkü ayaklarım dondu."
Kaşlarımı anlamsızca havaya kaldırıp alnımı buruşturdum. Sonra yüzümü yere düşürüp soğuktan morarmaya başlayan çıplak ayaklarıma baktım. "Donan benim ayaklar olmasın sakın iç ses?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PoetryBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...